Öylesine bir bıkkınlık içersindeydim ki, kendimden başkasıyla konuşmayan ben artık kendimle bile konuşmuyordum. Daha 17 yaşında olmama rağmen ölüm döşeğindeki hastalardan farksızdım. Simsiyah saçlarım, yeşil gözlerim ve beyaz tenim sanki bana ait değildi. Yaşadıklarım beni fazlasıyla yıpratmıştı. Kim için, ne için yaşadığımı bilmiyordum. "Tutunabileceğim tek bir hayal bile kalmayana dek olağanüstü çaba sarfetmişti hayat. Şimdi ise yarına katlanmak için hiç bir sebebim yok."
Sonunda istediğim yerdeydim. Biraz sonra kendimi aşağıya bırakacak ve tüm kederimden kurtulacaktım. Bu dünyadan ayrılmamın kimse için bir etkisi olmayacaktı. Belki burdan atladığımda yıllarca bulunamayacak ve korktuğum sular bedenimle bir olacaktı. Bulunduğum uçurumda bir taşın üzerine oturmuş ve sonunu göremediğim denizi seyrederken, yaşamaya çalıştığım(ki bunuda becerememiştim) hayatı gözden geçiryordum. Çocukluğumdan beri mutlu olduğum bir kaç anıdan fazlası sanki o anları tekrar yaşıyormuşçasına canımı yakmıştı. Istemsiz olarak gözlerimden akan damlaları her zaman ki gibi biri görür endişesiyl silme gereği duymamıştım. Çünkü birazdan korktuğum sulara kendimi atacak ve belki de kısa süren hayatımda ilk defa huzura kavuşacaktım.
Sanırım artık zamanı gelmişti azgın sularla buluşmanın. Bir haftadır buraya gelmiş ve cesaret edememiştim. Ama şimdi bir kuş kadar hafifleyecek ve uçmaya başlayacak daha sonra da her zaman ki gibi yere çakılacaktım. Yavaşça ayağa kalktım ve uçurumun kenarına yaklaşmaya başladım. Son adımımı atacak her zaman istediğim özgürlüğe ve huzura kavuşacaktım ki biri sordu "kimsin sen?". Sahi kimdim ben. Bunu ben bile bilmiyorken nasıl yanıtlayabilirdim değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANIM AZ BEKLETME
Teen FictionSon anda yetiştim ve onunkilerin yanında küçük kalan ellerimle elini tuttum. Kulağına yaklaşarak usulca zamanım az bekletme dedim. Gitti ve hala bekliyorum. En umutsuz olduğum anda karsıma çıkan adam, en zor zamanlarımda yanımda değildi . Onun için...