Dünyada tek istediğim fikirlerimin sorulmasıydı her zaman. Alex ise adımı yeni öğrenmiş olmasına rağmen bunun için çabalıyordu. Ama neden bunu yapıyordu? Ben olsam yapar mıydım?
"Hiç bir yere gizlice girdin mi?"
Sorusuyla bir süre afalladım. Bir keresinde babamla kavga ettiğimiz için bana oda cezası vermişti ama cezam bitmeden dışarı çıkmıştım. Gizlice tabi ki! Ama hayır bunu sadece düşündüm. Kendimi biraz da olsa heyecan verici biriymiş gibi gösterip Alex'in benden etkilenmesini her şeyden çok istiyordum. Ama yalan söyleyemezdim. Zaten söylesem bile beceremezdim.
Sonunda büyük bir binanın önünde durduk. Çok karanlıktı ve nereye geldiğimizi bilmiyordum. Alex'e güvenmesem de her dediğini yapıyordum. Belki de güveniyordum ama itiraf etmem gereken ilk kişi bendim.
"Umarım daha önce ağaca tırmanmışsındır."
"Pek sayılmaz."
Yüzü asıldı belliydi. Elini saçları arasında gezindirdi. Birden kalp atışlarım hızlandı. Tanrım! Daha önce hiç böyle olmamıştım. Kimseye karşı yani. Tabi ki Leonardo DiCaprio'yu gördüğümde de biraz böyle hissetmiştim. Ama karşımdaki Alex!
"Ben tırmanacağım. Nasıl yaptığıma bak. İçeri girince seni çekeceğim."
"Dur bekle. Nereye geldik? Nereye tırmanacağım? Yaptığımız yasal mı?"
Dudağını sağa doğru kaldırıp çarpık gülümsemesiyle bana baktı. Bu şekilde devamını getireceğim sorularımı sormamı engelledi.
"Bazı şeyleri sorgulamaman gerekiyor. Ayrıca çok soru soruyorsun." Burdaki borulardan tırmanacağız."
Eliyle binadan yukarı çıkan beyaz boruyu gösterdi. İki seçeneğim vardı. Ya evime gidip en rahat pijamalarımı giyip, film izlerken patlamış mısır yiyecektim. Ya da daha legal olup olmadığını bile bilmediğim -tabi ki illegal!- uzun ve pek de sağlam olmayan borulara, adını yeni öğrendiğim bir çocuk ile tırmanıp nereye gittiğimi bile bilmeyecektim.
"Tamam hadi yapalım."
İlk önce Alex çıktı. Tanrım! Hem yakışıklı, hem atletik, hem gizemli, hem kibar... Bunları düşünürken hemen kendime geldim. Bir pencereyi açtı ve içeri atladı. Pencereden bakıp bana el salladı ve sıra sende tarzı bir işaret yaptı. Biraz korkarak tırmanmaya başladım. Kendimden beklediğim performansın çok çok üstünde bir performans ile tırmandım. Alex de böyle düşünüyor olacak ki, pencerenin önüne geldiğimde bana şaşkın şaşkın bakıyordu.
"Alex! Ellerim kaymaya başlıyor."
Kafasını sağa sola salladı. Biraz dalmıştı. Genelde bunu yapan ben olurdum.
"Çok özür dilerim. Hadi elimi tut seni içeri çekeceğim."
Elini tutmak mı? Bunun daha romantik bir an olması gerekiyordu. Bu tür şeyler özel olur. En azından bir yere gizlice girmeye çalışırken olmamalı. O an seni seviyorum deseydi... Yine bu düşüncelerle saçmalamaya başlamak üzereyken elini tuttum. O anda beni içeri o kadar sert çekti ki, takla attığıma yemin edebilirim!
"Tamam ikinci kez özür dilerim. Bir şey oldu mu?"
Alex'in sorusuyla ayağa kalktım ve çevreme baktım. Tiyatro salonu gibi bir yerdi. Ya da tam olarak öyleydi. Karşımdaki sahneye hayranlıkla bakarken tekrar Alex'in sesiyle kendime geldim.
"Süprizimi beğenmiş gibi bir halin var."
Evet gerçekten çok beğenmiştim. Sahnede olmayı, rol yapmayı hep çok sevmiştim. Ama katıldığım tek gösteriler ilkokul zamanlarımda sergilediğimiz piyeslerdi. Ondan sonra benim hayatım daha çok benim için yapılan gelecek planlarına döndü.
"Evet, çok güzel. Ama burada ne yapacağız biz?"
Birkaç saniye yüzüme baktı. Çenesini hafifçe kaldırdı, bana yaklaştı.
"Lena, sır saklayabilir misin?
"Hayır, burayı soymayacağız!"
Bir kahkaha patlattı. Gerçekten korkmuştum. Hayatımda hiç böyle bir şey yapmamıştım ilkti ve anlaşılan son da olmayacaktı.
"Sen biraz yanlış anladın. Şu an nerede olduğumuzu bile bilmiyorsun."
"Tiyatro salonu mu?"
"Yaklaştın. Konservatuardayız."
O zaman biraz rahatladım. En azından burada çok da kötü bir şey olamazdı. Sanatla ilgili her yer güvenlidir sonuçta. Öyle değil mi?
"Neden buraya geldik."
"Seni birileriyle tanıştırmak istiyorum. Sende istersen tabi."
"Neden olmasın?""
Garip bir şekilde kendimi güvende hissediyordum. Bir okula zorla girmek hariç. Alex kahverengi koridorlarda yürürken onu takip ettim. Bu çocukta bir şeyler vardı. Yakışıklı olması dışında tabi ki. Diğer çocuklardan farklı bir şey. Ama ne olduğunu henüz bilmiyordum.
"Lena, bunlar arkadaşlarım Jeremy, Alvin, Freja, Ashley, Scott..."
Beni yaklaşık on kadar kişiyle tanıştırdı ama isim hafızam hiçbir zaman güçlü olmadı. Hepsiyle sadece ismen tanıştık ama kızların bakışlarından benden pek de hoşlanmadıklarını anlamıştım. Alex de anlamış olacaktı ki elimi tutup -yine!- benimle konuşmak için koridora sürükledi.
"Alex, ben anlamıyorum. Neden buradasınız?"
Biraz durdu. Bir şey söyleyecek gibi oldu ama devamını getiremedi. Bana baktı, konuşmaya başladı.
"Bak Lena, burdaki herkes bir şekilde burayla bağlantılı. İçerideki çocuklar çok yetenekli ama bazı nedenlerden dolayı bunu kimseye gösteremiyorlar, buna yoğunlaşamıyorlar."
Kafam karışmıştı. Bunun benimle bir alakası yoktu. Olsa bile Alex beni bir şeyler içmeye götüreceğini söylemişti.
"Ben neden burdayım bilmiyorum."
Gözlerini kısıp gülümsedi. Öyle ki gözlerinin yeşilini zor görebiliyordum.
"İstediğin şeyin ne olduğunu bilmediğini söyledin. Dostoyevski okuduğunu da biliyorum. Herkesin zevki bu türde olmaz. Sanatı bir şekilde sevdiğinin farkındayım. Bir şeyler içmektense kafanı biraz dağıtmak isteyebileceğini düşündüm. Bence bu randevu daha çok hoşuna gidecek."
"Randevu mu?"
Gözlerimin ne kadar büyüdüğünü tahmin edebiliyorum. Alex ise yine o çarpık gülümsemesiyle bana baktı ve dolabın kapağını açmasına yardım ettiğimde olduğu gibi hiçbir şey söylemeden sadece göz kırptı. Tekrar sınıfa girmek için yürürken elimi tutmayı unutmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın Yalanı
Teen FictionBazen öyle biri girer ki hayatınıza, her şey değişir çok başka bir yoldan yürümeye başlarsınız. İyi ya da kötü olur bu hayatınız için. Fakat ya ortada çok büyük bir yalan varsa? Hayatınızı değiştirmek o yalanı ortaya çıkarırsa? Kim ya da ne olduğunu...