Eve gelince odama geçtim ve üzerimi değiştirdim. Telefonuma gelen bildirimlere bakmak için telefonumu elime aldım. 3 tane whatsapp mesajı 1 mesenger 3 SMS bir kaç beğeni bildirimi takip istekleri. Mesajlara bakmak için Whatsappa girdim. Bir mesaj Topraktan diğeri Eylülden biri ise tanımadığım birindendi. Numaraya tıklayarak profil resmine baktım. Bu geçen günlerde yanlışlıkla çarptığım sonrada sırf Toprakla iddaya girdiğim için numarasını aldığım çocuktu. "İyi misin?" diye mesaj atmış. Cevapsız bırakmak ayıp olur diye bende iyiyim diye cevap verdim anında geri cevap verdi bu gün seni görük hastaneye giriyordun merak ettim dedi sorun yok iyiyim şimdi biraz dinleneceğim iyi günler diyerek konuşmayı uzatmamaya karar verdim çocuk tatlıydı evet ama benim tipim değildi. Biraz hava almak için odamın camını açtım ve etrafa bakındım. Yan evde oturan Elif Teyzelerin kapısında daha önce hiç tanımadığım bir çocuk vardı. Merakıma yenik düşmemek için çocuğa seslendim.
"Hey! Kapıda ki!" diye bağırdım biraz sarkarak. Çocuk başını yavaşça yukarı kaldırıp bana baktı ve tekrar önünde döndü.
"Kime baktın?!" diye bağırdım tekrar. Çocuk sadece dudaklarını oynatarak "Sanane." dedi. Dilimi çıkartıp camı kapattım ve hızla aşağı indim. Çocuğun yanına gittim.
"Kime baktın?" dedim elimle işaret ederek.
"Of." dedi Çocuk hızla içini çekerken. Elindeki sigaradan içine çekerek daha yarısına gelmiş olan sigarayı yere attı ve dumanını havalı bir şekilde dışarı üfledi.
"Teyzeme geldim." dedi kapıya yaslanarak.
"Elif Teyze senin teyzen mi?" diye sordum kollarımı birleştirerek.
"Yok anneannem." dedi gözlerini devirerek.
"Hahaha çok komiksin. Evde yok mu?" dedim ukala bir şekilde.
"Yok evde bende eğlence olsun diye kapıda bekliyorum." dedi duygusuzca.
"Aman be sana da iyilik yaramaz." dedim arkama dönerek eve doğru gittim. Abim salonun camından banan doğru bakıyordu. Eve girince onun yanına gittim.
"O kim?" diye sordu kaşıyla işaret ederek.
"Valla gerizekalı." dedim gözlerimi devirerek.
"Ne?" dedi abim anlamamış bir şekilde.
"Ya aman ne biliyim Elif'in yiğenimiymiş neymiş onu bekliyomuş." dedim yerime oturarak.
"Kapıda kalmasın çocuk buraya çağrısına." dedi kapıya doğru ilerlerken.
"Ben çağırmam istersen sen çağır." dedim salondaki siyah deri koltuğa oturarak.
"Peki." dedi evden çıkıp çocuğu çağırdı. Salondaki boydan boya olan camdan dışarı bakarak bize doğru gelişini izledim. Abimle birlikte yanıma geldiler.
"Ya sen Elif'in yeğeni Uzay mısın?" diye sordu abim oturarak.
"Evet." dedi çocuk keskin yüz hatları ve iğneleyici gözleri ile.
"Tamam Elif Abla senden bahsetmişti." dedi gülümseyerek. Uzay tepkisiz bir şekilde oturdu ve arkasına yaslandı.
"Ben odama çıkıyorum başım ağrıyor." dedim yavaşça ayağa kalkarak. O anda merdivenlerde annemi gördüm. Gözlerinin altında lan vardı ve ağlıyordu. Bir anda korktum. Yavaş yavaş bana doğru ilerliyordu. Annemi her zaman görürdüm ama bu sefer sanki annem değildi. Olduğum yerde kaldım ağzım beş karış açılmıştı ve korkudan titriyordum.
"Miray iyi misin Miray?" abimin telaşlı sesi kulaklarıma gelirken annem hızlı bir şekilde içimden geçip yüksek bir çığlık ile yok oldu. Çığlık karşısında kulaklarımı tıkayıp yere yattım.
"Miray!" diye bağırdı abim telaşla.
Uyandığımda yatağımda yatıyordum. Hemen yanımda ki koltukta abim ayak ucumda babam dolabımın önünde Elif Teyze ve hemen onun yanında dolaba yaşlanmış bir Uzay gördüm.
"İyi misin?" diye sordu abim korkarak saçımı okşarken.
"Ha-hayır." dedim abimin elini sıkıca tutarak.
"Ne oldu?" diye sordu babam omzuma dokunarak. İmalı bir şekilde Elif Teyze ve Uzaya baktım onlar varken anlatamazdım. Bakışlarımdan anlamış olacaklardı ki dışarı çıktılar.
"O geldi. Annem geldi gördüm baba merdivenlerdeydi ağlamaktan gözleri kanamıştı göz altları kan doluydu öfkeliydi içimden geçti çığlık atarak yok oldu baba annem geldi o mutlu değil baba." dedim bir anda ağlamaya başlayarak. Babam sıkıca bana sarıldı.
"Geçti birtanem geçti."
1 Ay Sonra;
"Miray hadi!" Toprağın aşağıdan gelen sesi ile çantamı alıp indim. "Yemin ederim geç kalıcaz." dedi kapıya doğru giderek.
"Bişey olmaz Toprak." dedim gözlerimi devirerek.
"Okulun son günü nasıl birşey olmaz." dedi evden çıkarken.
"Sanki karnelerimizi almadan okul kapanıcak yetişiriz kızım şimdi." dedim yürürken.
Okula gelince bizim grubun yanına gittik.
"Selam." dedi hepsi aynı anda. Bizde Toprakla gülümseyip sıraya çantalarımızı attık.
"Naber?" diye sordum bizimkilere.
"İyi ne olsun." dedi yine hepsi aynı anda. O sırada camdan Uzay'ı gördüm bunun ne işi vardı burda Antalya'ya dönmemişmiydi bu çocuk. Koşarak cama gittim.
"Uzay!" diye bağırdım. Hiç bir tepki vermeden ilerlemeye devam etti. "Uzay!"
"Kime bağırıyosun kızım Uzay falan yok orda." dedi Toprak benim baktığım yöne bakarak.
"Nasıl yok işte bize doğru geliyor." dedim elimle göstererek.
"Ahmet o Uzay değil hani dicem Ahmet'i Uzay'a benzettin benzer yönleri de yok ki." dedi gülerek. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım galiba yine olmayan şeyleri görmeye başlıyordum. Arkama döndüm ve sınıfa baktım o sırada telefonum çaldı.
"Efendim baba." dedim telefonu açınca.
"Okuldan sonra hemen eve git çantanı hazırla Antalya'ya tatile gidicez." dedi mutlu bir şekilde.
"Tamam." dedim bende sevinerek. Sınıf öğretmeni sınıfa girince hepimiz yerlerini de geçtik.
Uzun ve sıkıcı konuşmalar sonucunda karnelerimizi alıp eve gittik. Antalyadan tanıdığım bir kaç kişiye mesaj atıp çantamı hazırlamaya başladım. Eşyalarımı aldıktan sonra aşağı indim.
"Kaçta yola çıkıyoruz?" diye sordum babamın yanına otururken.
"Abin de hazır olsun çıkarız." dedi babam gülümseyerek. O sırada abimde hazır bir şekilde aşağı indi. Hep birlikte evden çıkıp eşyalarımızı arabaya yerleştirdikten sonra arabaya bindik. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu...Biraz kısa oldu ama sınav haftam aynı zamanda yarışlarım falan yazmaya fırsat bulamıyorum özür dilerim. Yorum ve Voteleri unutmayalım..:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEUZA
Teen FictionBir hastalık... Bir aşk... Olmayan bir olay... Ya da sadece hayal... ***** Bazen gerçekler acı verir. Korkutur. Yıpratır hatta öldürür. Bazen hayaller gerçek olur bazen de gerçekler hayal... Bu da bir gerçeğin hayal oluşunu anlatan o yazılardan işte.