Ahh
"Off, ne istiyon be? Her gün ayrı bir işkence. Yahu madem atıyosun üstünden biraz daha kibar davranamaz mısın?". Evet yanlış duymadınız. Sevgili yatağımla konuşuyorum. "Ariya, yatakla konuşman bittiyse aşağı gel kahvaltı hazır kızım. Yüzünü yıkamadan sakın gelme. " diye seslenen teyzeme ' peki ' dedikten sonra her ne kadar üşensemde banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp kendii içerisinde harp ilan eden saçlarıma şekil verdikten sonra aşağı mutfağa gittim. Sultan yine döktürmüş. Krepler mi dersiniz, omlet mi dersiniz.... Anlamıyorum arkadaş bu kadın sabah kaçta kalkıyorda bunları hazırlıyor?. Sultanın hemen karşısında oturdum. Kahverengi ve kremin hakim olduğu geniş bir mutfağımız vardı. Burası diyarbakır dan kaçtığım zaman halime teyze ve murat amcayla beğenerek aldığımız her köşesini kendimiz yaptığımız sıcak yuvamızdı. Halime Teyze ve Murat Amca çocukları olmadığı için beni öz çocukları gibi seviyordu.Murat Amca , SIARAN HOLDINGIN sahibiydi. Beni de üniversite bitince yanına almak istiyordu. Ama bn kendi tasarım şirketimi kendim kurmak istiyordum.Tabi Murat Amca izin verirse... SIARAN HOLDING ünlü tasarım holdingi herkesin ortaklık için yarışa girdiği fakat Tontonun beğenisini kazanmakta güçlük çektiği bir holdingdir.(bu arada Tonton dediğim Murat Amca :))
"Gene nereye deldın deli kız?",halime teyzeye bekıp en içten gülümsemeyle," Seni düşünüyom be Sultanım." Bana bakıp bakıp gülümsedi ve sanki olumsuz vakaymışım gibi kafasını sağa sola salladı. Kahvaltı sırasında elime telefonu alıp bir bildirim var mı diye bakacakken saati gördüm. OHA ama cidden oha saat dokuza çeyrek var. Allaaaaaah okula geç kalacam gene yaaa.:( Sultana bakmadan ağzıma üst üste bir şeyler tıkıştırdım. Biliyorum kızacak ama napiyim geç kalacam yahu geeeeç. Sultan " yavaş kızım. Önünden kaçırın mı var? Ne bu acele yavaş ye. Boğulacaksın." Ağzımın imkan verdiği kadar konuşmaya çalıştım,"yaa goç koldom " diye konuşnca söylediğimi anlamayan bir bakış atınca bende el kol hareketiyle oanlatmaya çalıştım. Sanırım anlamışki bana gözlerini devirerek," iyi sen git üzerini değiştir bende yolda yiyebileceğin bir sandwiç hazırlayayım." deyince bakışlarımla teşekkür ettim. Gülümseyip git işareti yaptı. Hızla odama girip banyoya koştum dişlerimi fırçaladım ve hemen elbise dolabımın karşısına geçtim. Içerisinden normal bir kot pantolon,gri bir tişşört , karışık renkli bir fular , siyah bir hırka ve sonbaharın soğuğunda korunmak için dize altı kaba botumla işte hazırım . Bugün sade kalmak istediğim için saçlarımı serbest bıraktım ve yüzüme hiçbir makyaj yapmadan aşağı indim bugün de dünkü bej rengi çantayı takacaktım. Ve çantam aşağıda. Hemen kapıya çıktım çantamı , ceketimi ve mis gibi kokan sandwicimi bana veren sultanıma kocaman güldükten sonra hızla arabama koştum.
-------------
Arabamı üniversitenin otoparkına park edip koşar adımlarla kapıya gittim, diyecem ama o da ne? ne zamandan beri okulun bahçesinin ortasına duvar örmüşler. Kafamı önümden kaldırınca kafamı çarptığım şeyin bir insanın sert göğsü olduğunu anladım ama kafası yok gibi kafam geriye atınca çarptığım insanoğlunu gördüm. Oha çok yakışıklı yaa. Töbe bismillah aman maşallah Allahım bunu en boş zamanında mı yarattın ki bu kadar özene bezene olması kadın milletine zarar. Ay valla çarpılacam. Allahım affet ya rabbim. "Önümde çekilmeyi düşünmüyorsun herhalde. Hey anladık sevap kazanmaya meraklısın ama benim de kendime göre işlerim var. " diye seslenince girdiğim transtan çıktım. Ve hemen kapıya doğru hızlandım.
Ilk ders biraz sıkıcı geçmişti, bu nedenle ikinci saatte derse girmeyip kafetaryada oturup üçünncü derse girecektim.
Aslında ben diğer öğrencilerden farklı olarak bu okula normal bir liseyle değil kendi açıktan okuma çabam ve Murat Amca sayesinde gelmiştim. Bu nedenle bu üniversite benim için çok değerli. Hem murat amcanın yüzünü kara çıkartmamak için çabalamak zorundayım.
Okul başlayalı neredeyse bir ay oluyordu. Bu nedenle okulu tam olarak keşfedememiştim. Yeni arkadaşlarım olmuştu. Ve her biri gerçekten çok sıcakkanlı ve çok iyi arkadaşlardır. Fakat Eylül benim için daha farklıydı. Eylül 'le daha çok zaman geçiriyordum. Yakınlığımızı sağlayan yalnızca okul değil ayrca eylültn babası ve murat amca ortaktı bu nedenle de oldukça sıkıyız.
Fakat malesef bugün eylül de gelmemişti.
Ben eylülü okulu düşünmekten kafeteryanın önünde durduğumun farkında değildim. Kafeteryadaki çocuk ne istediğimi sorunca içeri şöyle bir göz attım aslında pekte bir şey yiyecek halim olmadığından şekersiz bir kahve alıp yer bulmaya çalıştım. Evet çalıştım diyorum çünkü yer yok ve sanırım ben ayakta kalacaktım. Neyseki hemen ilerde biri kalkıp gitti aslında masada hala biri vardı ama napalım ayakta kalmaktansa orda oturmayı tercih ederim açıkçası. Hem yemeyecem ya kendisini sadece oturacaktım. Çok sakar olduğum için düşmemeye dikkat ederek masaya doğru yürüdüm. Masada oturan çocuğa "Oturabilir miyim??" Diye sorunca kafasını bakmakta olduğu telefondan çekip yüzüme baktı. Ay ölcem! bu kapıda çarptığım mucize değilmi. Mucize diyorum çünkü cidden mucizevi bir güselliği vardı. Ben ona böyle bakarken o, "tabi. " diyerek beni onayladı. Sandalyeyi çekeceğim sırada bir an dengemi kaybettim ama belimde duran kol beni son anda mermer ile öpüşmekten kurtardı. Kimin tuttuğunu söylememe gerek var mı bilmiyorum. Ama yinede söyliyim MÜCiZE. Kendisine 'teşekkürler ' diye gülümseyip yerime oturdum ama o hiçbirşey olmamış gibi yine telefonuna daldı.Neredeyse yarım saat oluyor ve karşımdaki daha tek kelme etmedi, ne benimle ne de başkasıyla konuşuyor. Kapıda konuşmasaydı şu an dilsiz olduğunu düşünürdüm. 'Ufff. ' 'Öffffff. ' 'Bu ne ya niye konuşmuyor ki bu. ' 'Niye şu lanet telefondan başını kaldırmıyor ' diye , diye kafayı yiyecem. Sonunda dayanamayarak,
" özür dilerim, " diye söze başladım. Neden mi? Aklımca ona kapının önündeki çarpışmayı hatırlatarak konuşmasını belki sağlayabilirdim.
Gülümseyerek bene dönüp, "sebep, " dedi.
Bende, "Kapıda ki çarpmadan dolayı." dedim.
"Hm, önemli değil."dedi
"ah, aslında geç kalmak istemediğim için hızlandım yani dalgınlı yada kasten değildi acele olan bir şeydi."dediğim zaman bana bakıp telefonu masaya bıraktı, 'hele şükür eline yapıştı sandım telefon.' diye söylenen iç sesime gülümsemek istesemde yineded dudağımı ısırarak sustum.
"Hmm, demek dakik birisin." karşımdaki konuşmuştu, aslında bu bir soru değil teşhisti ama yanlış bir teşhis,"Yo, hayır aksine her zaman zamanlamam yanlıştı. Ya çok erken ya da çok geç giderim ama çoğu zaman geç giderim."
"Anladım." yüzünde yanılgının verdiği üzüntü bir anda geçti ve hemen eski haline döndü bunu o kadar hızlı yapmıştı ki bir an yanıldığımı sandım. "Adın ne?"
"Aras. Sen?"
"Ariya."
"Ismin ne anlama geliyor?"
"Temiz kız, peki senin?"
"Sahip çıkılan." diye gülümsedi.
Aslında konuşmak hoşuma gitti ama onunla konuşmak daha iyi hissettirdi. Sonra gülümseyerek kalktı ve otururken çekilen pantolunu düzelterek bana dönüp,"Seninle tanışmak güzel ama benim dersim var ve anlaşılan sen girmeyeceksin kendi dersine ama ben gitmeliyim. Hadi by." Diyerek uzaklaşınca ben yine yalnız kalmıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLMAK İSTEDİĞİM İÇİN VARIM
RomanceBen 'Kim Miyim'??? Ben Ariya. Diyarbakırda doğmuş büyümüş ama yinede diyarbakırdan kaçan 19. yaşına girmeye iki ay kalmış yöremin aksine beyaz tenli,beline kadar uzunan kahvemsi saçlarla ela gözlü ,1,75 boyunda bir kızım. Aslına bakarsanız ne çoook...