Düğün

1.9K 88 29
                                    

Kravat takmanın en önemli noktası nedir biliyor musunuz, siz kravatı takamayıp beceriksiz bir şekilde oyalanırken genç ve güzel sevgiliniz size yaklışır ve hayır hayatım o şekilde yaparsan olmaz, doğrusu bu şekilde olmalı der ve senin dakikalardır yapamadığını sana sevgisini gösterecek şekilde gülümserken saniyeler içinde halleder.

Normal olan her genç adam bunu hayal eder ve çoğusu bu içten olayı direkt olarak yaşamadan ölmez. Bense aynanın karşısında dakikalardır bu aptal bez parçası ile uğraşarak bunları düşünüp yalnızlığıma lanetler yağdırıyorum. Düşünüyorum, yakışıklı sayılırım ki gittiğim okulda her zaman göz önünde olan ve ilgi çeken bir erkek oldum her zaman. Zekiyim, bu tartışmaya açık bir konu bile değil. Kısa olabilirim ama bacaklarım ve fiziğim çoğu kızın geceleri ıslak rüyalar görmesine sebep olan türden.

Bunu nereden bildiğim sizi ilgilendirmiyor elbette. Çok fazla konuşmayı sevmeyen sessiz bir yapıya sahip olsam da konuştuğum zaman ses tonumun karizmatik olduğunu söyleyen çok fazla güzel kız var ve şarkı söylerken ki sesimden bahsedip daha fazla ego kasmak istemiyorum.

Bu kadar iyi yönüm varken, peki neden? Neden yalnızım. Düşünceler havuzunda nefessiz kalana kadar en dipte çökmüş kendime küfürler ederken telefonumdan gelen melodi beni kendime getirdi. Masamın üstünde bangır bangır bağıran telefonumu elime aldığım da ekranda ki isim gülümsememi sağladı. Sabahtan beri ilk kez gülümsüyordum.

Ekranı sağa kaydırıp telefonumu kulağıma götürdüm, duyduğum tek şey uğultulu bir ortamdan gelen nefes sesleriydi. "Alo?" dedikten sonra gelecek olan cevabı bekledim.

"Saatin kaç olduğundan haberin yok mu senin? Daha ne kadar beklemek zorundayım seni, nerde kaldın?" Elbette ki bu kadar yüksek sesle nefessiz konuşmasını beklemiyordum.

"Bu lanet kravatı takmak zorunda bırakan sensin, eğer geç kaldıysam bu tamamen senin suçun!" Altta kalamazdım, çünkü biliyorum ki eğer alttan alır ve ona haklı olduğunu belli edersem daha fazla sinirlenirdi. Ama lanet kravatı bana takmamı söyleyen oydu.

"Lütfen Kyungsoo, sadece takma ve hemen buraya gel. Heyecandan ölmek üzereyim ve burası çok kalabalık, Tanrım cidden delireceğim. Hemen buraya gel!" Son cümlesini çığlık atarak söylediğinde telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kalmıştım. Tekrar ekrana baktığımda çoktan kapattığını gördüm.

Bu gün Taeyeon'un düğünü vardı ve ben en yakın dostumun düğününe geç kalmıştım. Bağırmakta haklıydı. Yan odadan gelen bağırışları duymamaya çalışarak kravatı siktir edip odamdan çıktım. Benimle beraber yan odanın da kapısı büyük bir gürültü ile açılınca yerimden sıçradım ama korktuğumu belli etmeden yere yapışan ev arkadaşıma ve onun düşüşüne zafer kazanmışcasına kahkaha atan oda arkadaşına döndüm.

Baekhyun yere düştüğü için ağıran poposunu severken Chanyeol yerlere yatarak kahkaha atıyordu. Her zaman böyle oldukları için umursamadan yerde doğum sancısı çeken Baekhyun'nun üstünden atlayıp alt kata indim. Merdivenleri inerken gelen Chanyeol'ün özür konuşmasını duyunca sessizce kıkırdamaya başlamıştım, onlar her gün bunu yapıyorlardı. Chanyeol Baekhyun'un canını yakıyor sonra bütün gün boyunca peşinden koşup özür diliyordu.

Hemen peşimden Chanyeol koşarak yanıma gelince hızlı hareket ettiği için tekleyen nefesini düzene sokmasını bekledim. "Baekhyun ben gelmiyorum diyor, sabahtan beri ikna etmek için yapmadığım şebeklik kalmadı. Üzerini bile değiştirdi ama hala gelmiyorum diyip duruyor. Biraz daha böyle devam ederse boğazını sıkıp tavuk gibi öldüreceğim." Söylerken nefessiz kalınca cümlesini bitirir bitirmez öksürmeye başlamıştı. Sırtını pat patlayıp merdivenlere doğru yürüdüm.

I'M NOT GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin