İlk Defa

605 70 6
                                    

''Hiç aşık oldun mu?'' Durduk yere aklıma gelen soruyu düşünmeden sormuştum. Sadece merak etmiştim, yakından bakıldığında yakışıklı bir çocuktu fiziği iyiydi ve konuşmaya başlayınca sanıldığı kadar sinir bozucu da değildi. Ön yargılı davranmayıp tanımak isterseniz sohbetin sonunu göremeyeceğiniz insanlardandı.

Böyle diyorum çünkü neredeyse hava kararmış yıldızlar kendini göstermeye başlamışlardı, bu da en az üç saatimi onunla geçirdiğim anlamına gelirdi. Yüzünü bana döndüğünü fark etsem de dönüp ona bakmak yerine gökyüzüne bakmaya devam ettim. Yıldızlar bu gün inanılmaz derecede parlak ve güzellerdi, belki de sadece bana öyle geliyordu. Hafif esen rüzgar bu gün aceleden yapamadığım saçlarımın arasından dans ederek geçerken bir el gözümün önüne düşen saç telini alıp arkaya doğru attı. Dönüp elin sahibine baktığımda saçlarıma bakarak gülümsediğini gördüm.

Neden böyle davrandığını anlamıyordum, beni kardeşine falan mı benzetiyordu acaba? Elini yavaşça indirip kollarını kendi bedenine sardı ve benim az önce yaptığımı yapıp gökyüzünü izlemeye başladı. ''Oldum, o kadar küçüktü ve güzeldi ki. Parıl parıl parlayan gözleri vardı, güneşten daha parlak olan saçları. Elleri minicikti, ince parmaklarını oyun oynarken sürekli yaralardı, bisiklet sürmeye bayılırdı tek istediği iki tekerlekli bir bisikleti yardım almadan tek başına sürebilmekti.'' Anladığım kadarıyla çocukluk aşkıydı ve sanırım kaybetmişti, ya da artık göremeyecek kadar uzağındaydı.

Mal gibi içimden tahminler yürütmek yerine sormaya karar verdim. ''Neden geçmiş zaman olarak anlatıyorsun? Onu artık görmüyor musun?'' İri gözlerimi yüzüne çevirip cevap beklerken içtiğim alkol henüz etkisini göstermeye başlamıştı. Yanaklarım yanmaya başlamış, gözlerim yavaş yavaş odağını kaybediyordu. ''Özür dilerim ama bana su alır mısın?'' Hemen ayağa kalkıp kayalıklardan atladı ve markete doğru koşmaya başladı.

Neden söylediğim şeylere itiraz etmeden itaat ediyordu bu adam? Bence kesinlikle bir kardeşi vardı ve onu trajik bir kaza da kaybetmişti, beni görünce ona benzetti ve bu şekilde davranmaya başladı.Ayık olmayan süper zekamla saniyeler içinde kurduğum kurguya gülerken hıçkırmaya başlamıştım ve hıçkırdıkça gülümsemem yarıda kesiliyor ve bu daha fazla gülmeme sebep oluyordu.

Şuan küçük bir sincaba benzediğime yemin edebilirdim. Küçük demişken ben neden kısayım? Bence Chanyeol'ün de dediği gibi bir daha içmemeliyim. Yanımda ki karartıya bakınca geldiğini farkettiğim Jongin'e baktım. Aman Tanrım! Adını Hatırlıyorum artık!!!!

Elinde ki suyun kapağını açıp bana uzattı, sudan kocaman bir yudum alıp onu yutarken Jongin'e bakıyordum. Esmer teni ayın ışığı ile parıl parıl parıyordu. Hızlı koşmuş olacak ki yüzü terlemiş, yüzünden boynuna doğru yol çizen teri ay ışığı ile elmas tanelerine benziyordu. Minik elmas taneleri sessizce gömleğinin açıkta bıraktığı yerden sızmaya çalışırken yutkunduğumu fark ettim. Çüşş!

Yüzüme okkalı bir tokat atınca tokatın sesi denizin derinliklerine doğru koşar adım uzaklaştı. Yanan yanağıma soğuk suyun şişesi değince sıçradım. ''Neden kendini dövüyorsun?'' Yüzünde ki koca şaşkınlıkla konuştuğunda burnunun kenarından dudağının ortasına doğru akan elmas tanesini yakalamak için can atıyordum.

Düşünmeden elimi yavaşça uzatıp baş parmağımın ucuyla elması parmağımla sildim. Dudağına değen parmağımın ucu alev alırken kafayı yediğimi düşünüyordum ama alkolün verdiği cesaretle gözlerimi gözlerine diktim. O kadar yakındık ki aralıklı dudaklarından gelen sıcak nefesi çenemden boynuma akarken kasıklarımda ki hareketlenme yüzünden yerimde biraz hareketlenmek zorunda kalmıştım.

Hareketim ile yakınlığımız bir kat daha artarken neden ne yaptığımı sorup beni itmediğini düşünüyordum. Beni itmek yerine sanki bilerek nefesini yüzüme üflüyor, gözlerini gözlerime dikiyordu. Neden irisleri bu kadar büyük ve koyuydu?

Acaba benim düşündüğüm şeyi mi düşünüyordu? Daha düne kadar iğrendiğim şeyi yapmak için yanıp kavrulmam alkolün etkisi miydi? Durduk yere nasıl bu pozisyona gelebilmiştik biz. Yüzüme yaklaşan esmer teni neden nefret etmem gerekirken heyecanlandırıyordu beni. Neydi bu his böyle, Tanrım yanıyordum. Kasıklarımda ki alev yukarı doğru çıkarken göğüs kafesimde dışarı çıkmak için isyan çıkaran organım göğüsümü zorluyordu.

Yüzüm sıcaktan kızarırken göz kapaklarım bana isyan edercesine ağırlaşıyor, kapanmak için aşağı doğru asılıyordu. Kendimi daha fazla zorlamadan anın tadınız çıkarmaya çalıştım ve gözlerimi kapattım. Sıcak nefesi sadece bir kaç santim ötemden yüzümü yalayıp geçerken daha fazla bu işkenceye dayanamayıp öne atıldım.

Tanrım! Bu ne böyle? Neden bu kadar yumuşak, neden bu kadar güzel hissettiriyor. Kendimi derhal geri çekmek için beynime komutlar yağdırırken bütün iç organlarımın vefatına tanık olmuştum. Hepsi bir bir ölüyordu. Dili dudaklarımın arasına değdiği anda sarsılarak titredim ve belime sarılan elin beni kavramasına izin verdim.

ÖLÜYORDUM ve beni kurtaracak kimse yoktu. Beynimin öldüğünü biliyordum ama kalbim bu kadar hızlı atmaya devam ederse o da çok geçmeden ölecek ve beni yalnız bırakacaktı. Dilinin baskısına yenik düşüp ağzımı araladım ve içeri sızan ıslak diline izin verdim. Belimde ki eli nazikçe beni okşarken, ağzımın içinde sakince turunu atan ıslak dili hayatımda tattığım ve yaşadığım en güzel şey gibiydi.

İlk kez yaşadığım için mi bu kadar güzel geliyordu bilmiyordum ama ağzıma bıraktığı kahve tadı beni alaşağı ediyordu. Dilini geri çekip alt dudağımı emmeye başladığında daha fazla hareketsiz durmayıp ben de üst dudağını dudaklarımın arasına yerleştirdim. Dolgun üst dudağını emerken gözlerimi bir anlık açtım ve gördüğüm manzara karşısında neye uğradığımı şaşırdım.

Bu şey ter değildi, neden ağlıyordu? Daha yeni fark etmeye başlamıştım, elleri ve nefesi titriyordu. Alt dudağımı ısırdığı anda istemsizce gözlerimi kapatıp sessizce inledim. Belimde ki eli boynuma çıkıp beni kendine biraz daha çekip, bana biraz daha sokuldu.

Bacaklarımız iç içe geçmiş, göğüslerimiz birbirine değiyordu. Sağ tarafıma şiddetle çarpan kalbini hissettiğim de tekrar gözlerimi açtığımda ağlamayı kesmiş, göz yaşları kuruş elmaslarına karışmıştı. Kaşları çatık, nefesi gibi ıslak kirpikleri de titriyordu.

Hayatım da yaşadığım bu tecrübe hiç bitmesin isterken bittiği anda yüzüne nasıl bakacaktım hiç bilmiyordum.

***


KISACIK AMA GÜZEL BİR BÖLÜM DAHA. Okuyan arkadaşlar yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen (:





I'M NOT GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin