Arkadaşlar vote sayısını arttıralım. Size güveniyorum ve seviyorum. Multimedia-Seçil ve Güney.
___________
Aradan tam 2 hafta geçmişti. İki haftadan beri düzen aynen şöyleydi; Belinay benim kapıma gelir hazırlanmamı beklerdi daha sonra okula beraber giderdik. Ekim bizle gelmezdi,o erkenden kalkar ve okuldan önce başka yerlere giderdi. Fakat Belinay'ın söylediğine göre Ekim önceden okula hep Belinayla gidermiş. Hayret acaba bende bir sorun mu var? Alperenler ise 2 haftadan beri sadece üç dört kez bizle gelmisti. Onlar biraz daha erken gidiyorlardı.
Sabah kendi kendime uyandım. Belinay'ın o güzel sesi kulaklarıma dolmamıştı. Saate baktığımda 06:48 olduğunu gördüm. Tam bu saatlerde kapıma dayanırdı. Ders zili 8'de çalıyordu. Bu işte bir gariplik vardı.
Ayağı kalkıp banyoya gittim ve günlük işlerimi hallettim. Odaya tekrar dönüp siyah okul eteğimi ve beyaz gömleğini giydim. Kravatımı da taktıktan sonra saçımı açık bıraktım.Çantamı kaptıktan sonra odadan çıktım. Annem Orhan abiye kahvaltı hazırlıyordu. Daha doğrusu hepimize hazırlıyordu çünkü evdeki gençlerin hepsi bu saatlerde okula gidiyordu. Saate baktığımda 07:01 olduğunu gördüm. Ve Belinay hala yoktu.
"Günaydın" dedim ve cevaplarını beklemeden direk yukarı kata (Belinayların evi) çıktım ve zili çaldım. İçerden sesler geliyordu çünkü amcamların hepsi bu saatte işe gidiyordu. Bu kadar zengin olmalarının sebebi de zaten buydu.
Büyük bir inşaat firmasının sahipleriydi. Başta işçi olarak girmişler fakat geliştirerek böyle bir seviyeye gelmişler. Yengem sonunda kapıyı açtığında kafamı kaldırdım."Mayıs sen daha okula gitmedin mi? Dur ya da şunu sorayım;Neden Ekimlerle gitmedin?" Ne!? Ekimler okula gitmişmiydi? İyi de Belinay beni beklemeden gitmezdi ki. Kesin Ekim'in işiydi bu. Yengeme birşey demeden basamakları hızlıca indim.
Okula geldiğimde otoparkın ordaki demirlere yaslandım. Neredeyse herkes buradaydı ve onlarda benim gibi dersin başlamasını bekliyordu. Kulaklığımı takıp Evanescence'in My Immortal şarkısını açtım. Kimseyle göz göze gelmemek için de elime bir kitap alıp okuyormuş gibi yaptım. Okumuyordum, hayatımı düşünüyordum. Herkes soğukluğumdan şikayet ediyordu. Ben böyleydim. Değişmiyordu. Hatta soğuk değildim ya ben.Belinay da unutmuştu beni. Ve yine yalnızım. Kitabıma bir damla düştüğünde kafamı kaldırdım. Hava bulutluydu ve şimşek çakmaya başlamıştı. Sonbahar gelmişti hatta kışa doğru yaklaşıyorduk. Sanırım beni rahatlatan tek şey bu havaydı. Herkes sınıflara doğru giderken ben gitmemeye karar verdim. Anın tadını çıkaracaktım. Hem daha 11 dakika vardı. Zenginlerle dolu bir okuldaydım. Burda liseye daha yeni başlayanın bile arabası vardı. Gerçi okulda yaşı 15 olan çok az kişi vardı. Neredeyse hepsi okula geç başlamış veya gitmemişti. Çoğunluk 16-18 yaş arasıydı. Hatta 19 bile vardı. Artık hayatlarını nasıl sürdürüyorlarsa.
"Bitanemm Günaydın." diyerek biri yanağımı öptü.
"Günaydın Seçil." dedim bende gülümseyerek. Aynı zaman da dönüp Güneye de selam verdim. Daha demin yanılmıştım. Sanırım yalnız değildim. Güney ve Seçil benim destekçilerimdi. İki haftada birbirimize çok alışmıştık. Ve hem okulda hem de okul dışında görüşürdük. İşte yaşları 15 olmayan iki kişi de benim arkadaşlarımdı. Bahçede iki dakika daha oyalandıktan sonra sınıflara çıktık. Sınıfa girdiğimde Ekimle göz göze geldik. Aynı binada olmamız yetmiyormuş gibi birde burda aynı sınıftaydık. Hayır, bana iyi davransa ben de gerekeni yapardım zaten. Ama yok,çocuk resmen iyi olmamı istemiyordu. Birbirimizden ne kadar uzak durmaya çalışsakta ne fayda aynı binada oturuyorduk ve çok sık aynı ortamı paylaşıyorduk. Sınıf hocamız da bizi yan yana oturtacaktı ki Ekim buna engel oldu ve ben ilk defa Ekime hak verdim. Ama çokta uzağa gitmedim tam önünde oturuyordum. Hoca dersi anlatmaya başladığında pür dikkat tahtayı dinledim.
Tenefüs zili çaldığında kapıda masum bakışlar atan bir Belinay gözüktü. Yanıma geldi ve önüme oturdu.
"Mayıs ben üzgünüm her şey abimin suçu beni bıraktıktan sonra seni alıp okula getireceğini söyledi." Demiştim. Ekimin işi olduğunu demiştim.
"Tamam sorun değil hadi Güneylerle bahçeye çıkalım."
"Yok ben gelmeyeceğim siz gidin, Sahra ablalarda dışardadır. Hem unutma biz ailecek takılırız." Dedi ve sınıfta gözünü gezdirdi Güneyi gördükten sonra sınıftan çıktı. Güney ve Seçil'i ima etmişti.Bahçeye çıkınca soğuk hava yüzümü yaladı. Masalardan birine oturduk. Yaşamak ne kadar zordu. Hele de babasız büyümek. İnsanın bir yanı eksik oluyordu ve bu bir kız çocuğuysa işte işler daha da zor bir hal alıyordu. Babalar kızların ilk aşkı olur derler ya işte benim babam ilk aşkım bile olamadan gitti. Hala aklım almıyordu babamın öldüğünü söylüyorlardı fakat ben buna inanmıyordum. Bir ceset bir cenaze... Bilmiyordum. Yedi yaşında olduğum için de aklım tam yetmiyordu. Sanırım tek iyi yanım babasız büyüdüğüm için güçlü olmamdı.
"Okuldan sonra bir yerlere gidelim çok sıkıldım." Diyerek dikkatimi çekti Güney.
"Olabilir aslında hem yarın Cumartesi rahat oluruz." Dedi bu kez Seçil.
"Bakarız." İstanbulu tam bilmiyordum Alperenle birkaç kez dışarı çıkmış sadece Kadıköy'e gitmiştik. Ama Pendiğin heryerini biliyordum. Farklı yerlere keşfetmek iyi olabilirdi.
Son tenefüs gelip çattığında Seçil'in ısrarlarıyla sınıfta kaldık. Sınıfta sadece üçümüz kaldığımız için bu durumu biraz garipsedik. Pencerenin kenarına gittiğimde bahçede bir kavga olduğunu gördüm. Kavgayı seyreden bir adet ağlayan Belinay. Reflekslerim beni ele geçirerek direk bahçeye çıkmamı sağladı.Belinay'ın yanına gittiğimde arkadan sarılarak çırpınmasını engelledim. Kavgaya müdahale etmeye çalışıyordu. İyi de neden? Onu ne ilgilendirirdi ki?
"Mayıs abimi durduramıyorlar." Şimdi anlamıştım Ekim bu kavganın içindeydi. Kafamı yuvarlak dairenin içine çevirdiğimde Ekim ve tanımadığım bir çocuğun kavga ettiğini gördüm. Çocuğun boyu Ekimle aynı gibiydi,sanırım yaşıtlardı. Gördüğüm kadarıyla birinin dudağı birinin de kaşı yarılmıştı. Bu okulun müdürü nerdeydi?
"Mayıs bir de sen dene şansını" Duyduğum sözle afalladım. Ekim mi beni dinleyecekti? Hah!
"Saçmalama!Alperen'i çağıralım."
" Her yeri karış karış aradım yok.Bak biliyorum birbirinizden hoşlanmıyorsunuz ama lütfen benim için" Belinay masum bakışları ile beni etkilemeye çalışıyordu. Fakat böyle bir şey olmazdı.
"Üzgünüm Belinay."Dedim ve müdürün odasına doğru yol almaya başladım. Tam o sırada Belinay'ın ağzından bir çığlık koptu. Bir anda arkamı dönüp hızlı hızlı kavganın olduğu yöne doğru koştum ve Ekim'in bileğinden tutup kendime çevirdim. Herkes şaşkınca bana bakmaya başlamıştı. Ekim ise alev saçan o gözleriyle bileğine tutan elime. Tamam,yaptığım hareket yanlıştı. Hayır hayır yanlış değildi sadece benim yapmam yanlıştı. Onu bir ben bir de Belinay durdurmaya çalışmıştı. Ve ben başarmıştım. Ekim bana doğru yürümeye başladığında ben de geri geri gitmeye başladım.
Harika! Resmen kurda yem olan bir kuzu olacaktım. Ne salak bir kuzu. Yerde yatan çocuk benim fırsatımı değerlendirerek arkadaşı tahmin ettiğim çocuğun desteğiyle yerden kalkıp okulu terkettiler. Ekimle sonunda aynı hizada durduğumuzda yutkundum.
"Sakın bir daha benim işlerime karışma." Sadece ikimizin duyabileceği bir sesle dişlerini sıkarak söylemişti bunu. Çok çok çok sinirliydi.
"Noluyor orda,dağılın" Hadi canım! Kavga olup bitti ve bizim sorumsuz müdürümüz daha yeni geliyor. Sağıma döndüğümde müdürün yanında bir öğrenci vardı. O çağırmış olmalıydı.
"Mayıs ve Ekim siz benim odama."
Yolda giderken kimse bu derin sessizliği bozmuyordu. Ekimle ben müdürün odasına gittikten bir süre sonra Ekim'in babası Osman amca gelmişti. Ve bir ders önce çıkmıştık.Para sayesinde Ekim ağır bir disiplin cezası almamıştı. Zengin züppe malı! Amcam şu anda bir şey demiyordu fakat eve gidince Ekimle büyük ihtimalle ağır bir şekilde konuşurdu. Seçillerle de vedalaşamamıştım zaten.
İşte bu kötü olmuştu. Onları nedense yarı yolda bırakmış gibi hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENDİK PRENSESİ
Teen FictionEvet,Mayıs prensesti ama kraliçe olmak için bir prense ihtiyacı vardı. Hayatın ona neler getireceği hiç belli değildi. Bence hiç beklemeden kitabı okuyun!!!