PENDİK

115 12 11
                                    

Multimedia -Mayıs Demir
Arkadaşlar bu yeni hikayem bakmadan geçmeyin.Votelerseniz sevinirim.Öptüm <3

Gözümden düşen yaşları bir türlü durduramiyordum. Bir yağmur misali yağıyordu yanaklarıma. Şimdi size başımdan geçen herşeyi anlatacağım..

Ben Mayıs DEMİR.1 Mayıs'ta doğdum.. Bir tane ablam var 18 yaşında. Annem Mardinli babam ise Ankara'lı fakat babam 10
sene önce vefat etti. Bir kadının kucağında kocası ölür mü?Annemin ölmüştü. Normalde ankarada oturuyoruz fakat tattilerde hep Mardin'e geliriz. Mardin Ankara'ya göre kasaba kalıyordu. Bakın ama sadece tatil için diyorum! Öküz gibi kızlara bakan erkeklerinden nefret ediyorum. Burası tam anlamıyla cinsel açlığın afrikası.. Neyse bu kadar olumsuz şeyler anlattığıma bakmayın çok şirin bir yer Mardin. Ayrıca yemekleride süper. Fakat artık Mardin'i istemiyordum ve tek istediğim Ankara'ya gitmekti. Annem İçin mecbur ablamla girdiğimiz bu çıkmaza katlanacaktık. Tanımadığım insanlarla İstanbul'a taşınıyorduk. Annem Mardin'de bir adamla tanışmış ve onunla kısa sürede evlenmişti. Ayrıca annem evlenince çok değişmişti.Bize karşı ilgisi azalmıştı ve bu beni çok üzüyordu zaten baba sevgisinden mahrum kalmıştım. Evet,annem evlendi. Ablam desen zaten bana karşı pek alakası yoktu. Kendinin sevgilisi vardı tabi.Koskocaman şehirde yalnız başıma olacaktım. Ama dik durmak zorundaydım.Bu benim kaderimdi. Kader...Aslında bu kelimenin anlamı "Kaderimde bu varmış" tam anlamıyla böyle değildi.Istesem Ankara'da bir yurta yerleşebilirdim. Fakat annemi üzemezdim.Gerçi üzülür müydü? Belki. Cem Adrian'ın sesi kulaklarıma dolarken annem bana önden bir bakış attı. Gözlerimi sildim. Mardinde kalsak bile bana yeterliydi. Çünkü Ankara kadar olmasa da orada da arkadaşlarım vardı. Bilmediğim bir şehirde ne yapacaktım? Uçakla giderken fiziksel olarak rahattım. Önlerde annem onun kocası orhan abi,arkada ablam ben yanımızda Selin,Eylül ve Alperen vardı. Eylül 5.sınıfta okuyordu.Alperen lise 2'de Selin ise lise 3'te okuyordu. Umarım üveylerle iyi anlaşırdım. Gerçi anlaşmaya niyetim yoktu.Ne yapalım artık rahat bir geleceğe katlanmak için geçmişimi çürütecektim. Aydınlığa ulaşmak için karanlıktan geçmek lazımdı .

Ya yaşamak vardı ya ölmek. Ama ben ikisini de yapamıyordum. Cesaretli olan bir kızdım. Ölüm veya intihara koşan insan cesaretsiz insandı. Yaşamaktan korkan insan her zaman kaçardı. Çünkü zorlukların altından kalkamayacağını söylerdi kendine ve ölümü Bir seçenek olarak görürlerdi. Ben ise yaşam ve ölümün arasındaki o uzun çizgide alıyordum. Hiçbir zaman ölümü düşünmedim. Madem ölmeyecektim o zaman bu şehirde yaşamayı göze alacaktım. Mayıs Demir için tek bir seçenek vardı. Cesaret isteyen bir şey. Yaşamak!

Yaklaşık yarım saat sonra uçaktan indik. Koskoca yazılarıyla Sabiha Gökçen Havalimanı yazıyordu. İstanbul'a daha önce geldiğimi hatırlamıyorum. Hiç sorgulamadan Orhan abi ' nin arabasına bindim. Tek çarem buydu. Bildiğim kadarıyla orhan abi ' nin durumu gayet iyiydi. Bu geldiğimiz yer neresiydi? Hiç bilmiyordum. Sanki benim soru soracağımı anlamış gibi Alperen cevap verdi.

" Burası Pendik," çok neşeli bir çocuğa benziyordu bu Alperen. Aynı zamanda tam bir zengin züppe'ydi. Ön yargılarımdan vazgeçtim.

"Pendik..." bunu da aklıma kazıdım.

"Burda mı oturuyorsunuz?" İlk defa konuştuğum için herkes bana dönüp şaşırmıştı.

"Evet burada oturacağız."Annemin söylediği bu kelime benim rahatsız olmama sebep olmuştu bile.
Yaklaşık 5 dakika sonra 2 katlı bir villa'nın önünde durduk. Güzel evdi doğrusu. Annem ve Orhan abi el ele bu eve doğru yürümeye başlayınca bende başta dik dik baktım sonra onları takip ettim. Burada mı oturacaktık?Evin içine girdiğimizde dışından da büyük olduğunu farkına vardım. Neredeyse tüm evi gezmek zorunda kaldım. Selin,Eylül ve Alperen odasına çekildi. Herkese ayrı oda verilmişti. Bir tek ben kalmıştım. Beyaz bir kapının önüne geldiğimizde üstünde Mayıs yazıyordu. Ah,tabi evde hizmetçi vardı ve herşeyi ayarlamıştı.

"Burası da senin odan Mayıscığım umarım beğenirsin. Akşam yemekte görüşürüz." dedi ve ardından annemle birlikte beni yeni odamla baş başa bıraktılar. Odaya girdim ve yatağa oturdum. En son katta tek 2 oda vardı. Alperen ve ben bu katta kalıyorduk. Alt kat fazlasıyla büyüktü. Geriye kalanlar oraya yerleşmişlerdi. Odama baktığımda ortada iki kişilik yatak gördüm. Yatağın başlığı mavi renkteydi. Yanlarında iki tane mavi kulplu beyaz komidinler vardı. Tam yatağın karşısında aynalı bir makyaj masası vardı. Önünde de beyaz bir deri kaplamalı sandalye vardı. Aynanın kenarları mavi led'lerle kaplanmıştı. Beyaz birde tek kişilik kıyafet dolabı vardı. Gidip içine baktım ful yenilenmişti. Etekler,şortlar,kazak ve daha neler...
Elbise dolabının yanında üzerinde bir laptop olan çalışma masası vardı. Ve son olarak dönen bir kitaplık gördüm. İşte bana lazım olan şey bu olacaktı. Yaşasın.Köşede birde mavi bir puf vardı. Onun hemen yukarasında da bir loş ışık. Bir dakika ama mavi benim en sevdiğim renkti. Bu bir tesadüf müydü yoksa sevdiğim rengi biliyorlar mıydı? Sanırım annem söylemişti. İçeride beyaz bir kapı daha vardı ve burası da banyoya açılıyordu. Küçük birde balkonu vardı. Fakat buranin pek işe yarayacağını sanmıyordum. Alt kattan Selin ve Eylül'ün gülüşme seslerini duyduk. Sanki bizim gelmemizden hiç etkilenmiş gibilerdi. Hayat onlara güzeldi.

Ilık bir duş aldıktan sonra altıma mavi bir şort üstüme de siyah bir T-shirt giydim. Turkuaz vanslarım ile odadan çıktım. Merdivenlerden inerken tökezledim tam düşüyordum ki sıcak bir elin beni kolumdan tutmasıyla kendime geldim. O kadar sakardim ki bir gün kesin bu merdivenlerden düşecektim.

"Hop hop yavaş." Bu ses Alperen'e aitti. Sesi sıcak geliyordu. Sanırım bu çocukla iyi anlaşacaktık.

"Teşekkür ederim"dedim hafiften tebessüm ederek. Üstüne baktığımda deniz mavisi bir gömlek ve yeşil bir kapri giydiğini gördüm.

"Artık daha dikkatli olmalısın" dedi ben ona bakarken.

"Haklısın."dedim.Ama gülmedim. Bu şehirde oldukça nasıl gülecektim ki?

"Dışarı çıkıyorum gelmek ister misin?Seni arkadaşlarımla tanıştırırım. "

"Teklifin için Sağol ama sana iyi eğlenceler." dedim ve yemek odasına indim.

Pendik'te daha ilk günümdü fakat internetten araştırdığıma göre çok nadir villa vardı. Burası Ankara'ya hiç benzemiyordu. Bu da benim Ankara'yı daha çok unutmamı sağlıyordu. Çok güzel ve insanın başını döndürebilecek dereceydi bu İstanbul.

Yemek yedikten sonra direk odama çekildim. Selin arkadaşlarıyla birlikte dışarı çıkmıştı. Çok fazla havalı bir kızdı. Bizi beğenmiyor gibiydi. Ablam'ın morali gayet iyiydi çünkü eski bir arkadaşının İstanbul'da yaşadığını öğrenmiş yarın onunla buluşmaya karar vermişti. Eylül okul başladığı için konu tekrarları yapıyordu. Annem ve Orhan abi ise salonda oturuyorlardi. İki güne ben de okula başlayacaktım.

Kendimi yatağa attım ve geleceğimi düşündüm. Aydınlık olacaktı gelecek, sadece azcık gölgesine katlanacaktık o kadar...

PENDİK PRENSESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin