Ahşap kaplama duvarları olan, sessiz, toplumda adaptasyon problemi çeken insanlar için bir nevi inzivaya çekilmişlik hissi yaşatan bu evde, gününüzün yaklaşık 6 saatini düşünmeye ayırabilirsiniz. Akşam yemeği için ne pişirmek isteğinizden, hala oğlu ve dayı kızının düğünlerinde ne gitmeniz gerektiğine kadar karar verebilme ve çatı katında ilham kaynağı aramada aslında sizin bir suçluluk payınız yok. Olması gereken de bu. Düşünmek...
Bazen yatağınızda sol tarafa dönersiniz bazen de sağ tarafta takılı kalırsınız. Bazen sadece sırt üstü uzanır yıldızları hayal edersiniz. İşte böyle anlarda tanık olduğumuz ortak tek şey kafa sesimizdir. Belki bir çoğumuz dertleşmek isteyince bu sese kulak misafiri olur. Bir kaç sezonluk film senaryosu yapılabilir bu sohbet neticesinde. Kalan zamanda da denir ki '' Hadi biraz da uyuyalım''. Fakat uyutmaz bazı sesler sizi. Yükseldikçe yükselir uğultuları. Hatta bu uğultuları bir süre sonra homurtulara dönüşür, ölümcül bir virüs gibi ağlamaklı ve mahmur bırakırlar sizi.
İşte böyle bir akşamdan söz ediyorum...
Sanki bugün yağmur hiç yağmamış gibi, bulutlarla birer sözleşme imzalanmış gibi bir hal vardı gökyüzünde. Kim ne derse desin bu çok korkutucu ve yıpratıcı bir akşamı simgeliyordu. Kafanızı ne tarafa çevirseniz aynı tip insanlarla karşılaşıyor ve sessizce yürüyorsunuz. Hedef ya da herhangi bir amaç belirtilmemiş, sadece yürümek ve yürümek için bir neden aramakla geçip giden bir gün daha koşar adımlarla sona ermişti. Kalbe nufüs eden kan git gide daha da hızlı akmaya başlamış ve bu andan bunalmıştım. İşte şimdi çatıya vuran yağmur sesi eşliğinde elimdeki soğumuş bir fincan kahveyi yudumlayıp kalabalıktan uzaklaşmayı hayal ettim. Ve dedim ki ''İçimdeki bu çığlığa kim yanıt verebilir ki?''
Sanki biri beni duymuş gibi güzel bir bayan yolumun üstünde belirdi ve '' İyi görünmüyorsunuz. Biraz soluklansanız iyi olur.'' dedi. Evet bu konuşan kişiyi tanımıyordum ama artık bunun bir önemi yok. Çünkü kısa bir süre içerisinde bu yoğun kalabalık arasında beni fark edip sağlığım adına endişe ve serzenişte bulunan tek kişi artık o. Bir bakıma mutlu olan ben, aslında bu durumun nezaketen bana yöneltilmiş bir soru olduğunu hatırlayınca;
''Mühim bir mesele değil. Sadece uykusuzum ve bir an önce eve ulaşsam benim için iyi olacak.'' demekte çareyi bulmuştum.
Hanımefendi koluma girdi ve bana taksi durağına kadar eşlik etti. Bu benim biraz daha kendimi iyi hissetmeme neden olmuştu. Sanki bu güzel kadın insan üstü bir çaba sergiliyordu. Onun için en fazla ne kadar önemli olabilirdi ki ...
Eve kadar birlikte geldiler ve güzel kadın kendini bir sağlık uzmanı olarak tanıttı. Eğer isterse tansiyonuna bakması gerektiğini ve uzanıp dinlenmezse daha fazla şikayetlerinin artabileceğinden endişe duyduğunu dile getirdi. Neden kendisiyle yaklaşık 40 dk önce tanıştığı birine yardım etmek istediğini sormak hiç sormak aklına gelmemişti. Teklifi kabul etti ve biraz uzanıp kolundaki dijital tansiyon cihazının bip bip öten sesini dinlemeye başladı.
Çatı katında kahve yudumlayıp yağmurun uğultusunu dinlemek, yerine neden kendisine yardım ettiğini bilmediği bu güzel kadının sesindeki rahatlatıcı havayı solumak, kötü başlayan günün en büyük süpriziydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafa Hikayeleri
ChickLitHerkesin uyumadan önce, en az 1 saat boyunca düşündüğü ve hayalini kurduğu hikayeler vardır. Bu masal tadındaki yazımda da bu olaya farkı bir bakış açısı getirmeye çalıştım. Umarım mizahi anlamda beğenirsiniz...