We cannot separate 'Cause You're part of me

854 57 13
                                    


I Never knew daylight could be so voilent
Gün ışığının bu kadar şiddetli olabildiğini hiç fark etmedim.

A revelation in the light of day
Gün ışığında bir aydınlatma

You can't choose what stays and what fades awey
Neyin kaldığını ve neyin yok olduğunu seçemezsin

And I'd do anything to make you stay
Ve senin kalmanı sağlamak için her şeyi yapardım.

-Florence + The Machine - No Light, No Light

***

'Beni ölümden döndürdün. Hayata yeniden tutunmamı sağladın. Benim yaralarımı örttün. Ruhumdaki parçaları öperek birleştirsin. Sen Mary, sen hayatımı kurtardın. Ben şimdi nasıl olurda seni bırakırım. Nasıl olur da çektiğim her acıyı sana çektiririm. Mary, sen dünyanın en iyi kadınısın. Seni hak etmediğim için üzgünüm. Senin olamadığım için üzgünüm...'

John Watson, ünlü dedektifle yoğun bir gün yaşadıktan sonra üzerindeki duvar tozuyla eve geldiğinde eşi olmayı bekleyen kadını onu beklerken uyuya kalmış bir şekilde gördüğünde aklından geçirdiği sözler bundan başka değildi.

Kadını yatağına kadar taşıdıktan sonra saçlarını okşayarak onu seyretmeye devam etti.

'Ah Mary.'

John sonunda kadının yanındaki yerini aldığında sırtını kadına dayayıp onu uykusundan alı koyan düşüncelere kendini bırakabilmişti. Ne demişti Sherlock? 'Biliyorum John' Neyi biliyordu? Hangi birini hangi düşüncesini?

Derin bir nefes alıp gözlerini yeniden kapattı. Artık hayatı oldukça zorluydu, vermesi gereken kararlar vardı. Birinin onu sarmasına izin mi verecekti yoksa birini kollarının arasına alan kişi o mu olacaktı?

***

-Dört Saat Önce-

"Evet, doğru bildin Sherlock tarif ettiğin gibi Hackey yokuşundan sonra İslington'a doğru uzanan yolda ıssız olan bir ev varmış."

"Merdivenler ardından da bahçeye girmek için demir kapı var mı?"

"Evet, aynı söylediğin gibi."

Sherlock arabanın arka koştuğunda oldukça eğleniyor gibiydi. Arka koltukta John'un yanında otururken elini ayağını nereye koyacağını bilmeden kıpırdanıp dursa da lunaparka gitmek üzere olan bir çocuğun izlenimini veriyordu. Denilen yere vardıklarında Bay Leka da yanlarında etrafı inceliyorlardı. John, emektar dostu silahını kavramış önden ilerliyordu. Kapıyı Sherlock'un kıvrak el hünerleriyle sessizce açmışlardı. Evde bir takım tıkırtılarının olduğu doğruydu. John, Leka'nın kulağına yaklaştı.

"Emin misin bu evin olduğundan?"

"Sanırım, bilmiyorum bayım. Beni odaya taşıyana kadar gözlerimi açmadılar."

Sherlock aralarındaki fısıldanmayı bozarak söze girdi.

"Üst kat?"

Adam başıyla onayladığında hep birlikte yukarıya çıkmışlardı. Sherlock önden ilerlemeye çalışsa da John ona engel olarak önden ilerliyordu elinde sıkı sıkıya kavradığı silahıyla her zamankinden daha dikkatli gözüküyordu. Odaların kapılarını tek tek açtılar son kalan odaya ilerlediklerinde John derin bir nefesin ciğerlerini doldurmasına izin verdi. Tekmeyi savurduğu kapının gürültülü bir şekilde açılmasıyla odadaki zanlılar korkuyla silahlarını çekmişti. John'un suratını sıyıran kurşun arkasında bıraktığı duvara isabet ederken ona nişan alan kişi ektisiz hale getirmişti. Evet, Leka'nın dediği gibi odada sadece üç adam vardı. Üçünü de paketlemeleri zor olmamıştı.

So Cold (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin