Uyandığımda yerde yatıyordum. Kendime geldiğimde bir kütüphanede olduğumu gördüm. Ama ben buraya Nasıl geldim? Yerden doğruldum. Burası oldukça tozlu bir yer. Hâla tam olarak nerde olduğumu anlamamıştım ki kafama sert bir darbe yedim. Ve yine bilincimi kaybettim.
- Hey sen, iyi misin? Bunun için üzgünüm, dedi adını bilmediğim ve son derece yakışıklı çocuk.
- Bencede üzgün olmalısın. Niye bunu yaptın? Sen kimsin? Ne oluyor burda?
- B-ben şey bilmiyorum. Tek bildiğim adımın Jack olduğu.
- Ben Isebelle. Peki niçin burdayız?
- Görünüşe göre burda durarak bunu öğrenemeyeceğiz. Hadi gel, dedi ve bana elini uzattı.
Hiç düşünmeden elini tuttum. Sımsıcak ve yumuşak elleri vardı. Beni kaldırdıktan sonra gülümsedi. Oldukça dost canlısıydı.
Birlikte odadan çıktık ve gördüklerime inanamadım. Jack' e baktım. O da en az benim kadar şaşkındı. Bizim gibi 9-10 kişi daha vardı. Herkes şaşkın gözlerle birbirine bakıyordu. Hoparlörlerden bir ses geldi:
- Herkes beni dinlesin!
Kimse duymayınca yeniden bağırdı:
- Kesin sesiniz sersemler!
Herkes birden sustu.
- Eminim neden burda olduğunuzu merak ediyorsunuzdur. Size basitçe anlatıcam. Bir oyun oynuyoruz. Bu oyunun adı " öl ya da öldür ". Kurallar basit. Burdan çıkmak istiyorsanız ya ölüceksiniz ya da öldürüceksiniz. Dedi
Ne öldürmesi. Neden bahşediyor bu Adam.
- Ne ölmesi? Ne saçmalıyorsun sen? Dedi kırmızı dalgalı saçlı kız.
- Ne demek istediğimi yakında öğreniceksin Alice.
- Adımı nerden biliyorsun? Kimsin sen?
- Öğrenmeniz gereken herşeyi öğrendiniz. Umarım güzel bir gün geçirirsiniz, dedi.
- Ne burda mı kalıcaz. dedim
-Evet Isabelle. Bir süre burda kalıcaksınız.
- Peki ya ailelerimiz, dedi kıvırcık siyah saçları olan cılız kız.
- Ben onları hallettim. Ailene bu kadar düşkün olduğunu bilmiyordum Miley.
- Ne yaptın onlara?
- Hiçbir şey yapmadım. Şimdilik...
Arkadan bir kız ağlamaya başladı.
- Kes sesini Judy. Ağlayanlar güçsüzdür. Güçsüzleri sevmem!
Kız daha fazla ağlamaya başladı.
- Umarım ilk geberen sen olursun. Dedi.
- S-sen, s-sen neden bunu yapıyorsun?
Cevap gelmedi. Herkes şaşkındı. Bende şaşkındım. Birden ağladığımı fark ettim. Hemen gözyaşlarımı sildim. Ama sildikçe daha fazla ağlıyordum. Jack yanıma geldi:
- Lütfen ağlama.
Ağlama mı? Ailelerimiz elinde, bizi burda tutuyor ve ölüceğimizi söylüyor... Ağlamak dışında başka ne yapabilirim?
- Elimde değil. Ben kimseyi öldüremem.
- Bende. Ama ölmek istemiyorsak bir şeyler yapmalıyız.
- Ne yapabiliriz ki.
Arkadan biri bağırdı:
- Birbirimizi öldürelim.
- Süper fikir. Hiç aklıma gelmemişti zaten. Dedim
- sen kimsin? dedi yakışıklım.
- Ben Oliver.
Oliver, siyah dalgalı ve uzun saçlı ve bayağı karizmatikti.
- Peki, Oliver. Birini öldürmek istiyorsan hiç durma, öldür. Dedi Jack
- İstersen senden başlayabilirim. Dedi Oliver.
- Burda öldürmek o kadar kolay değil dedi o Adam.
- ne demek istiyorsun, dedim.
- Anlayabileceğini sanmıştım İsebelle. Fen sınıfının en iyisi, matematik hocasının favorisi olan sen değil misin?
Kızardım, Utanmıştım.
- Nerden biliyorsun?
- Hakkında çok şey biliyorum. Şimdi konuya dönelim. Öldürmek istediğiniz kişiyi, gizlice öldürüceksiniz. Eğer diğerleri katili bulursa, katil idam edilecek. Ama eğer katili kimse bulamazsa katil burdan Çıkıcak ve diğerleri idam edilecek. Kurallar basit. İyi olan kazansın. Dedi
- Peki niye biz? Dedim
- Hepinizi farklı özellikleriniz yüzünden seçtim. Isabelle sen en akıllısın, Oliver sen en umursamazsın, Jack sen en iyi sporcusun, Miley sen en sadakatlisin, Judy sen en dürüstsün, Tom sen en iyi Lidersin, Debbie sen en kurnazsın, Daniel sen en sertsin ve Jennifer sen sen iyimsersin. Hadi görelim sizi dedi ve çirkin sesiyle bir kahkaha attı.
- Evet duyucaklarımızı duyduk. Şimdi bişeyler yapmamız gerek. Guruplara ayrılacağız ve dağılacağız önemli bişey bulan diğerlerine haber verecek. Dedi adını Tom sandığım çocuk.
Ben, Oliver ve Judy kuzeye doğru gidicez. Danial, Debbie ve Jack güneye gidicekler. Tom da buradan Nasıl kurtulabileceğimiz Hakkı'nda araştırma yapıcak.
Ben hazırım. OYUN BAŞLASIN!Multimedya da paylaştığım resim Isebelle ydı. Her bölümde ayrı birimin resmini paylaşıcam.
☺️😊🤗