Yemek oldukça sakin ve güzel geçmişti. Çok güzel bir restauranta gittik. Dans ettik. Emir ile iyi anlaşabiliyordum. O, o biraz Eren'i anımsadıyordu bana. Belki o yüzden alışmıştım ona.
"Bu dansı bana lütfeder misiniz hanımefendi."
"Çok naziksiniz Emir Bey ama ben dans etmem teşekkürler."
"Motora binebiliyorsun ama. Hemde profesyonel şekilde. İnan bana bu daha kolay. Kendini sadece bana bırak. Tamam mı?"
Buruk bir şekilde gülümsemiştim. İlk defa onunla dans edecektim. İlk defa..
"Nasıl ama? Sana zor olmadığını söylemiştim değil mi?"
"E..evet. Bu çok çok güzel. Artık gidebilir miyiz? Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Erkenden uyumalıyım sanırım. "
"Tabi istiyorsan gidebiliriz. Sen beni arabada bekle. Hesabı ödeyip geliyorum canım."
Canım? Pekala. Sanırım Emir'in dengesizliklerine alışmalıyım.
Sonunda otele geldiğimizde gece yarısıydı. Ve ben oda anahtarlarımı odada unutmuştum. Resepsiyondan yeni anahtarlarımı alıp odama girdiğimde biran afalladım. Emir tam şuanda benim odamda benim yatağımda yarıçıplak vaziyette yatıyordu.
"Aa güzellik bende seni bekliyordum. Nerelerdeydin sen?" Son cümlesini söylerken sesi ciddileşmiş ve bal rengi gözleri yerini karanlığa bırakmıştı.
"Nerde olabilirim ki ben? Anahtarım yoktu yeni anahtar çıkarttım ayol hem sanane kimsin ki sen?"
"O çocuğun yanındaydın! Biliyorum. Lanet olsun! Bir bırakmadı peşini ne istiyor senden bu be!?"
Korkmaya başlamıştım artık. Özellikle de vazoyu yanımdaki duvara fırlatınca ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Ne zaman ağlamaya başlamıştım ben? Hadi Selin kızım. Göster Selin'i ona!
"Ne diyosun be sen? O çocuk benim sevdiğim ve bana deli gibi aşık olan çocuk. Hem hem senin ne işin var benim odamda. Noluyo burda böyle? Seninle bir yemek yedim birazda suda oynadım diye sevgilim falan mı oluyorsun. Sen benim hiçbirşeyimsin. Ve şimdi hiçbirşeyimmiş gibi bu odadan defolup gidiyorsun! Hemen şimdi!" biraz ağır olabilirdi. Gitmesini istiyordum. Beni yoruyordu. Tüm enerjimi sömürmüştü. Ama gitmedi. Pişkince sırıtıp yatağıma yattı. Bana doğru dönüp gözlerini kapattı. Daha fazla direnicek halim kalmadığı için de koltuğa gidip uyumaya çalıştım.
Sabah uyandığımda yatağımda yatıyordum. Göğsümde uyuyan bir Emir'le.
Onu uyandırmamaya özen göstererek banyoya gittim. Radyoda yine 'yoksun' çalışıyordu. Emir bilerek uyandırmak istercesine bağırarak söylemeye başladım. Sesim güzeldi. Hatta çok güzeldi.
Annemin uyandırma taktiği işe yaramıyordu. Neden ki?
Banyodan çıktığımda tüm gücümle çığlık attım. Beni banyoda sıkıştırmıştı. Ve çok korkutmuştu. İnanmıyorum. Gözlerim dolmuştu.
"Ya..ya sen na..napıyorsun? Ben ço..çok korktum. Lütfen. Lütfen bir daha yapma."
O daha ne olduğunu anlayamadan boynuna kollarımı sardım.
"Özür dilerim Selin. Ama herneyse seninle önemli birşey konuşmalıyım." tamam anlamında başımı salladım.
"Bak Selin seni bilmem ama ben seni çok seviyorum. Belki şuan erkek adama yakışmayan bir hareket yapıyor olabilirim ama elimde değil. Bu uzun süreden beri var. Yani sen İzmir'deyken ben babanın yanında çalışıyordum. Seni çok kez şirkette gördüm. Senin buraya geleceğini öğrendiğimde bende geldim. Şunu bilmeni isterim ki bu bir tesadüf değil!". daha birşey söyleyemeden dudaklarıma buse kondurup odadan öylece çıktı. Beni düşüncelerime gömüp çekip gitmişti. Bu muydu sevgi?
Bir dakika. Bu bir rüya olmalıydı. Elbette bu bir rüyaydı. Çünkü ben daha önce babamın şirketine hiç gitmemiştim.
Aniden sıçrayarak uyandım. Tabii ki Emir yoktu. Bu duruma sevinmem gerekirken neden üzülmüştüm ki? Çok karışık duygular içerisindeydim. Biz. Bu kelime asla olmayacaktı. Eminim. Onun illaki bir sevdiği falan vardı. Bana en fazla değer veriyor olabilir. Hem gerçekten yakışıklıydı. Ve benim gibi bir kıza mı bakıcaktı. Kesinlikle saçmalıyordum. Sabahları mantıklı düşünemediğimi biliyordum. Ama bu kadarına da pes doğrusu...
Erkenden hazırlanıp havuza koştum. Merdivenlerden 3'er 5'er atlıyordum. Tabii ki şezlong kapmak için. Ayağım takıldı. Tam yere yapışıcakken belimde bir el hissettim. O ele sıkı sıkı yapıştım.
"Günaydın Emir". diye şakıdım. Ama karşımda görmeyi beklediğim kişi kesinlikle Eren değildi.
"Eren? Bu ne güzel bir sürpriz böyle hoşgeldin. Bende havuza gidiyordum. Hadi benimle gel." Onu çekmeye çalıştım ama çatılı kaşlarla bana bakıyordu.
"Neler oluyor Selin? En son ayrıldığımızı hatırlamıyorum. Dolayısıyla bana bir açıklama yapmak zorundasın. Örneğin Emir? Kim bu herif Selin?"
Cevap vermeyince sinirleneceğini biliyordum. Ama veremezdim. Emir benim gerçekten hiçbirşeyimdi.
"Bana cevap ver Selin!" diye kükrediğinde yerimde sıçradım. Başımı yerden kaldırdığımda köşede ellerini yumruk yapıp sıkmış bir vaziyette bizi izleyen Emir'i gördüm. Bu hali bana daha çok cesaret vermişti. Eren'i yanağından tutup öptüm.
"Kusura bakma Eren. Ayrılmayı unutmuşum."dedim. Yok artık bunu ona yapmış olamazdım değil mi? Tam giderken bir el kolumu tutup beni kendine çevirdi. Suratıma bir tokat yemem bir oldu. Eren? Ne yapmıştı böyle?
"Ne diyosun lan sen? Ne ayrılması o piçin parmağı var dimi hep? Ne yaptınız söyle kim o herif Selin o tokatın daha fazlasını istemiyosan söyle söyle lan söyle!!" beni hırpalamaya başlamıştı. Bana başka seçenek bırakmamıştı.
"Emir; Onu çok ama çok seviyorum anladın mı? Onu çok seviyorum. Şu köşede kendini sakinleştirmeye çalışıp senden daha başarılı adam varya işte ben onu çok seviyorum. Emir hadi 'aşkım' şezlong kapamayacağız." Emir garip gözlerle bana bakıyordu. Söylediklerimi anlamak istermişçesine.
" Peki hayatım. Ve sen Eren denen herif. Bir daha benim sevgilimin karşısına çıkarsan kendimi kontrol edemeyebilirim."
O anda sanki zaman durdu. Yaklaşık 1-2 haftamı gözümün önüne getirdim. Emir. Emir hala bir yabancıydı. Onun hakkında hiç bir şey bilmiyordum. İsmini biliyor olmam yetmiyordu. Herşey ne çabuk gelişmişti. Tanımadığım bir yabancıyla kendi odamda uyumuştum. Tanımadığım adamı sevgilime tercih etmiştim. Bu kadar aciz bir insan nasıl ve ne zaman olmuştum? Ve dahada kötüsü. Tanımadığım adam için babamın kalbini kırmıştım. Emir'in yaşını dahi bilmiyordum ki?
Eren gitti. Biliyordum. Onu seviyordum hala. Herşey benim yüzümden olmuştu. İnkar edemem. Daha fazla dayanamadım ve kendimi yere attım. Gözyaşlarımı sömürürcesine ağlamaya başladım. Bir yanda beni kaldırmaya çalışan Emir.
"Tamam. Tamam bebeğim kendini bu kadar yıpratma. Belli ki haketmişti. Fazlasıyla."
Doğrudan gözlerimin içine bakıyordu.
" Hepsi benim suçum değil mi Emir? Ben, ben onun o temiz kalbini haketmemiştim hiç." Ayağa kalktım ve "Ben seni de haketmiyorum Emir. Arkadaşım da olsan eminim sen daha iyi arkadaşlara layıksın. Hem senin sevgilin falan da vardır. Kıskanır o. Sonuçta ben bir kızım. Ve, ve hadi sen git ona." Ne kadar salak bir insanım. Sevgilim olmayan bir erkeğe hemde sebepsizce trip atıyordum. Koşarak uzaklaştım. Arkamdan geldiğini biliyordum. Bir yerde durup soluklandığımda arkamda duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alışılmışın Dışında
ChickLit-"Ama...Ama bu biraz-" -"Alışılmışın dışında değil mi?". -"E..evet. Bu fazlasıyla alışılmadık." -"Senin için Deniz gözlü kadın. Senin için herşeyim. Senin için.." Her zamanki gibi lafını bölen dudaklarım olmuştu.