-Bölüm 1-

385 137 39
                                    

Seher olmamasına rağmen yeliyle okşanan saçlarım, ruhumu kafese almış bir zindan gibi tenime işlenen denizin çığlıkları.. Nefesime gölge düşüren şehrin kirli kalabalığı bir kuş misali özgür hisseden ruhumun tohumları.. Aşkın baharında koşuşan bir grup genç ve siyaha boyanmış olan satırların ahenkli dansını anlatan benim hayatım...

Soğuktan hissetmediğim ellerimi sıcak nefesimi üflediğimde bi nebze hissettim. Bundan yararlanarak cebimdeki anahtarları çıkarıp kapıyı açtım. Açtığım kapı mıydı yoksa hayatımın sürgününe yol açacağım çığlık mıydı henüz bilmiyordum. Evin sıcaklığı yüzüme vururken rahatlamıştım. Ama bu sanki sıkıntı içinde gelen ufak bir rahatlamaydı. Hemen kaybolan.

Montumu ve çantamı kapı kenarına bırakıp içeri geçecekken bardak sesleri duyunca elim kapının kulpunda kaldı.

Yine gelmiş, içiyorlardı.

O an evi başlarına yıkmak istesemde sadece sessizce tekrar kapıya yöneldim.

Zaten birşeyleri anlatsam da anlamıyorlardı. Hep susturulmuştum bugüne kadar. Evde durmam yararıma olmayacaktı. Montumu giyip dışarı çıktım, sokaktaki sessizlik ve kışın bu soğukluğu her ne kadar hoşuma gitse de annem ve babamla konuşmam lazımdı. Daha fazla bunu kendimde taşıyamazdım. Sanki gün geçtikçe üzerimdeki etkisi daha da artıyor, bana dayanılmaz bir acı veriyordu. Tıpkı ruhuma verdiği acı gibi.

2 sokak ötedeki kullanılmayan evin duvarının önüne oturup öylece sokağa baktım. Bomboş kimsesiz sokağa. Ruhumun sessiz sokaklarına benziyordu. Öylesine terk edilmiş, öylesine başıboş.

Babam kumarhane sahibiydi ve arada eve arakadaşlarını getirirdi. Yılışık, karaktersiz insanların tekiydi. Annemde genelde onlar eve geldiğinde direk çıkardı. Babam da sanki inatla bunları görmüyordu.

Her seferinde ona bırakmasını söylesemde ya tokatla ya bi bağırışla susturulmuştum. Sonuçta şehrin en büyük kumarhenesinin ortağıydı. Para onun gözünü tamamen kör etmişti.

Babam her geçen dakika çıkışı olmayan bu bataklığa biraz daha saplanıyordu. Bunu ben gözlerimle görürken kendisi farketmiyordu ya da farketmek istemiyordu.

Daha genç yaşta ruhuma işleyen bu siyah lekeler her geçen gün katlanılmaz oluyordu. Hepsini silip atmak için verdiğim çaba ruhumu zedelemekten başka birşeye yaramıyordu. Her geçen gün daha çok hasar görüyordu ve ben bunu kendi ellerimle yapıyordum.

Annemle babama şizofreniye yakalandığımı söylemem lazımdı ama her seferinde birşey oluyor ve bunlar sanki o an dilime birdaha çıkmamaya yemin edermişçesine gömülüyordu. İlk öğrendiğim an tepkisiz kalmayı tercih etmiştim. Zaten verilebilecek tepki yoktu. Zihnim dibi görünmeyen bir kuyuya batıyordu sanki.

Titremeye başlamamla oturduğum soğuk betondan kalkıp eve doğru yürüdüm. Eve az bi mesafa kalmışken omzumdan geriye doğru çekilmemle yalpaladım.

Karanlıkta her ne kadar yüzünü seçemesemde bunun onlardan biri olduğunu biliyordum. Gözlerimi derin gözlerime sabitledim. Çırpınınca bundan daha çok zevk alıyorlarmış gibi daha fazla uğraşıyorlardı.

Omzumdan tutup bana baktı. Sarhoş olduğu her halinden belliydi. Diğer arkadaşlarıda arkasına dizilmiş bizi izliyordu.

"Bana bak." dedi sabit durmaya çalışarak ama fazla içtiğinden başaramıyordu.

"Bugünlüğüne eve gelmeyerek bizden kurtulmuş olabilirsin ama o eve elbet birgün gireceksin."

Omzumu kendime çektiğimde yere doğru yalpaladı ama son anda kurtardı. Hiçbirşey demeden eve doğru yürüdüm. Arkamda ayak sesleri duymuyordum muhatamelen sarhoş ve soğuk olduğu için fazla uğraşmak istememişti.

Evin kapısına geldiğimde kafamı kaldırıp eve baktım. Eskiden güle oynaya girdiğim ev şimdi cehennemimdi.

Günah GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin