Merhaba bebeksiler, bölüm gecen seferki kadar uzun degil, kokusturmacalarim vardi vakit ayiramadim kusura bakmayin ama yeni bolum yorumlari geldigi icin kisa olsa da yazip yollamak istedim. Ayrica bastan soylemeliyim ki bu bir gece-emir bolumu olacak, baslarda ayaz da var lakin geceyle emirin iliskilerini daha iyi anlamanizi ve yorumlamanizi istedigim icin onlari yazdim. İkisi de belli etmese de bu sabah onlar icin fazla duygu yoğunluklu bir sabah olacak. Öpüyorum hepinizi, yorumlarinizi da bekliyorum. Umarim begenirsiniz.
Uyandığımda saat on biri biraz geçiyordu ve ben kendimi tam anlamıyla harika hissediyordum. Taki bunun en önemli sebebi Ayazın bana hals sımsıkı sarılıyor olmasıydı. Kendimi biraz geriye çekip onun bir bebek kadar masum olan yüzünü izlemeye başladım. Tanrım Bir bebek en fazla bu kadar ateşli olabilirdi bir anda onu öpmek istedim ve tabii ki istememle ani bir hamle yapıp onun üzerine çıktıktan sonra dudaklarına yapışmam bir oldu. Ayaz anında gözlerini açarken suratındaki şok olmuş ifadeye dayanamayıp başımı geriye atıp kahkaha atmaya başladım o kadar komik görünüyordu ki. Ama o benim bir anlık boşluğundan faydalanarak üstüne çıkmıştı ve ben de bu sayede gülmeyi kesip öne uzandım onu büyük bir açlıkla öpmeye başladım. Ayaz kendini geriye çekip"Günaydın" diye mırıldandı dudaklarımın üzerine gülümseyerek. Ama ben onu dudaklarımla susturdum ve tutkuyla öpüşmeye başladık Ben onun ensesindeki kısa saçları serçe çekiştirirken o da benim çıplak bacaklarımı beline çekiyordu, bu adam aklını tamamiyle başımdan alıyordu, dünün stresini üzerimden çoktan atmış olsam da bu güne daha zinde başlamak için ateşli bir sabah seksin hayır demezdim. Ben tam onun sporcu atleti ne uzanmış boynundan çıkarmak için hamile yaparken bir anda Ayaz'ın boynumda olan dudakları ve bacaklarımda gezinen kışkırtıcı elleri kayboldu ve kendini yan tarafa bıraktı ben ona elinden muzu alınmış bir maymun gibi bakarken Ayaz uzanıp alnından öptü ve "enerjini geceye sakla sevgilim çok uykum var" dedi. Bu cümlenin üzerine benim bakışlarımdaki şaşkınlık yerine sinire bırakırken o çoktan sırtını dönmüş uyumaya çalışıyorddu bile, ben de omuz silkip yataktan atladım ve hemen hızlı bir duş alıp içeri geçtim, dolaptan siyah mumlu dar bir kot ve koyu mor bir askılı çıkarıp üzerime geçirdim ve hiç vakit kaybetmeden saçlarımı maşa ile buklelendirip köpükle onları biraz dağıttım böyle daha asi oluyorlardı son olarak da siyah dumanlı bir göz makyajı yapıp boy aynasının önüne geçtim. Bugün tam anlamıyla bomba gibiydim başım hafifçe yana eğip parmaklarımı saçıma daldırdım ve onları havalandırdım. İşte bu tam anlamıyla benim diye düşünüp odadan çıktım ve telefonuma baktım. Bütün bunları yapmak tam olarak yarım saatimi almıştı, zaman önemliydi. Aslında kahve yapmak istiyordum. Bu yüzden de merdivenlere yönelmiştim ama aklına gelen fikirle sağ ayağımın topuğunda ani bir dönüş yapıp Emir'in odasına girdim küçük bir sabah eğlencesinin kimseye zararı olmazdı, kapıyı çıt bile çıkarmamaya özen göstererek örttüm ve yatağa döndüm Emir, sol yanağın üzerinde tatlı yunan tanrısı ayıcık gibisi bir şekilde uyuyordu, söz konusu o olunca seksapelite tavan yapıyordu ama mizacından kaynaklanan sahte bir şirinliği de vardı, bu adama yarın öleceksin desem bile "olur, yarın boşum" diyebilecek kadar hayatı dalga yayılıyordu, kötü adam olmayı seviyordu ve inanın bu ondan başka kimseye bu kadar yakışamazdı ama işin ayıcık kısmı da vardı. Onun ben düşüncesizim diye bağırırken bile umursadığını biliyordum, zaten hayatında sahip olduğu tek dostu melisin babasının arkadaşıydı. Muhammed denen herif de acayip başarılı ve seksi bir mimardı ama doğrucu davutun tekiydi, arkadaşı ölünce eski başarısını kaybedip kendini alkole ve kızlara vermişti Emir'le neredeyse her gece kulübe çıkıp takılırlardı aralarında 8 yaş olmasına rağmen ben o iki kovboyu birbirine yakıştırıyordum, dostluklarında güzel bir uyum vardı. Emir'in umursamaz çılgın adam havaları Muhammet'in acısına iyi geliyor bunun karşılığında da onun bütün dengesizliklerine katlanıp Emir'i asla yalnız bırakmıyordu, açıkçası o herifte farklı bir şeyler vardı ve ben bunu çözecektim ama bunları biraz erteledim çünkü Emir huzursuzca dönüp sırt üstü uzandı ve sağ kolunu yan tarafa uzattı. Gerçekten bu tam olarak İhtiyacım olan pozisyondu. Kendimi tutamayıp kıkırdadım ve şifonyerin üzerindeki boş olan iki viski şişesini hemen yanındaki su bardağını elime alıp gerçekten doğaüstü bir dikkatle yanına yatağa uzandım sol yanımın üzerine uzanmış dirseğimi yastığa dayayıp elimle de başımı destekliyordum, o kadar huzurlu ve masum görünüyordu ki suyu dökmeden önce onu biraz izledim ve küçük bir öpücüğün de zararı olmaz diye düşündüm. Nasıl olsa uyuyordu, onun dudaklarına doğru eğilmiş tam ben öpecekken gözleri kapalı ve ifadesinden taviz vermeden sadece dudaklarını oynatarak "sapık" diye mırıldandı. "Ayrıca o elindekinden bana bir damla bile dökecek olursan seni elimden postalarım" deyip gözlerini açtı ve yapmacık bir şekilde gülümsedi, sonra da hiçbir şey olmamış gibi uykusuna geri döndü. Ben hemen dudaklarından uzaklaşıp "Hey" dedim Onu işaret parmağımla dürterken "uyanık mıydın sen" bir bir yandan da yüzümde garip bir gülümseme vardı, "evde senin gibi bir Nuri Alço dolanıyorken iffetimi koruyabilmek için uykumu hafif tutuyorum" dedi ve uyuyamayacağım anlamış olacak ki o da bana doğru dönüp benim pozisyonumu aldı. Dün geceden sonra bana daha farklı baktığını görebiliyordum daha umursamaz da ama ilgili görünmeye çalışıyordu "yalancı" dedim gayet ciddi bir üslupla "sabaha kadar hiç uyumadın değil mi" ve zafer kazanmış bir edayla tek kaşımı kaldırıp ona meydan okudum, karşılığında bana seksi bir gülümseme atıp "sende gece rüyanda beni gördün heralde" dedi ve benim ifademi taklit etti. "Tanrım gerçekten de seksisin" dedim dişlerimin arasından ve onu edepsiz sayılabilecek bir şekilde süzdüm. Emir gerçekten de yakışıklı bir adamdı; uykudan yeni uyandığını belli edercesine dağılmış siyah saçları ona inanılmaz bir hava veriyordu afroditi bile önünde diz çöktürebilecek kadar mükemmel kemikli bir çene yapısı vardı kaşları yapısal olarak çatık ve hafif kavisliydi ve bu sayede kalın kaşlarının gölgesi gözlerinden hiç kalkmıyordu ve ben buna bayılıyordum gözlerini koruyan birer perde gibilerdi onun o inanılmaz gri hatta neredeyse beyaz gri arası parlak gözleri ise işte o gözler ve ev sahipliği yaptığı bütün duyguları yenilmezleştirip yansıtmaları beni Emire ilk çeken şey olmuşlardı hissedebildiği ve hissedebileceği bütün duyguları apaçık bir şekilde ortaya seriyorlardı ama kaşlarının ve kıvrık kalın kirpiklerinin gözlerine düşen gölgeleri de bu duyguları onda aşılmaz yenilmez gösteriyordu çaresizliği bile yıkılmazdı korkusu bile yenilmezdi hatta aşkı bile acımasızdı biraz daha inceleyecek olursam mükemmel bir burun yapısı ve ince biçimli dudakları vardı elmacık kemiklerindeki ve dudaklarındaki alacalar da beyaz teni ile göz dolduracak bir uyum içerisindelerdi Emir'in bu dünyada isteyip de elde edemeyeceği tek bir kadın bile yaşıyor olamazdı ama o kendi cehennemine aşık olmayı seçmişti bu durumda hüzünlü bir şeyler vardı ama benim için hava hoştu. Emir'in kendine özgü farklı bir havası vardı çevresindeki herkese kendini bencil ve umursamaz entegre etmeye çalışıyordu ama ben bunu yutmazdım o sadece aşık ve yaralı bir adamdı, düşüncelerimi bölen şey Emir'in yanağıma kayan eli oldu, benim gözlerimdeki keskin bakışların aksine onun gözlerindeki yumuşacık samimi bakışlar beni esir alırken "sen nasıl bir şeysin? onca şey..." diye fısıldadı "senin için feda ettiğim onca şey hayatımı mahvettiğin onca sene bir hiç uğruna değiştiğim ve dönüştüğüm bu berbat adam..." başparmağıyla yanağımı okşadı yavaşça doğrulup üzerime çıktı, şimdi yüzlerimiz birbirine çok yakındı ve kalbimin ne kadar hızlı attığını fark ettim ne bok yemeye böyle oluyordu "ve hatta bana ve kardeşime yaptığın onca korkunç şey..." emirle aramızdaki mesafe artık santimler kadardı ve ben beni öpmesini ne kadar çok istediğimi farkettim Emir dudaklarımız birbirine değmek üzereyken durdu ve "ve ben bunların hepsini affetmeye hazır olacağım..." artık dudaklarımız belli belirsiz birbirine değiyordu ve ben gözlerimi kapatmıştım beni öpmesi için yanıp tutuşuyordum adeta "seni hakettiğin gibi, seneler önce olmuş olması gerektiği gibi son nefesini kendi ellerimle alıp seni cehennemin dibine yolladıktan sonra gece" dedi ve üzerimden geçip kendini yatağın diğer tarafından yere attı. Bir an sadece saniyenin onda belki de yüzde biri kadar ufacık bir an üzülecektim ama bunu yapmadım kimse benimle oyun oynayamazdı onun yaptığı bu ufak numarayı icat eden bendim zaten Emir'in benden nefret etmesi için ona gereğinden çok daha fazla sebep verdiğimin farkındaydım ama yine de içimde bir yerlerde, derinlere gömdüğüm bir yerlerde bir parçam savaşmasını istiyordu. Ne için savaşacaktı ki, saçmalama gece diye hazırladım kendimi, zaten istediğimiz bu değil miydi? Emir'in o takıntılı aşkının yolumuzdan çekilmesi ve onu kurban etmek değil miydi? Ayrıca bu adam senin için hiç değmememe rağmen senelerce savaştı zaten unuttun mu, ondan daha ne kadar savaşmasını isteyebilirsin ki hem de onu hiçbir fikri olmadığı bir cehenneme yollamak üzereyken. İçimdeki gece gerçekleri yüzüme teker teker çarparken kendime geldiğim hissettim. Üzülmek yok. Üzülmek yok. Lanet olsun Gece sen Ayaza aşıksın üzülmek yok, gözlerimi birkaç kere kırpıştırıp kalbi kırık kız ifademi buldum ve gözlerime yerleştirdim, ardından da yavaşça yataktan indim ve Emir'le göz teması kurdum bunu yutacağını biliyordum çünkü ben onu onun kendisini tanıyabileceği neden daha iyi tanıyordum Az önce kurdum göz teması sırasında şifonyere bırakmış olduğum bardağı alıp arkama saklamıştım, ona doğru ilerledim ve ifademi bozmadan iyice sokulup bardağı kendi arkamdan onun arkasında geçirdim. Bir elimle yanağını okşarken "Asıl sen nasıl bir şeysin..." dedim sesime serpiştirdim sahte hüzün damlalarıyla bardağı artık kafa hizasına kaldırmıştım ama kurduğumuz yoğun göz teması ve yanağından kayıp boynunda gezinen elim sayesinde fark dahi edememişti. "onca zaman sonra bile... Beni biraz olsun üzebileceğini düşünüyorsun" dedim ve gözlerimdeki kalbi kırık kız ifadesini Gece Korkmazer olarak değiştirip tereddüt bile etmeden bardağı kafasından aşağıya boşaltıp kasıklarına Sağlam bir diz yerleştirdim. Emir iki büklüm olup acıyla inlerken ben bardağı tükürür gibi önüne attım ve kapıya koştum, çıkmadan önce de ona dönüp gayet tehlikeli bir ses tonuyla "Benimle oyun oynayamazsın, seni salak. hala öğrenemedin mi" dedim ve onu o boş ifadeyle odada bırakıp hızla merdivenlerden indim. Bu ona yeterdi.
YOU ARE READING
SAVAŞÇI
Adventureİnsanın iyi bir yola inanması, iyi bir yolda olduğunu göstermiyor. Bunu anladığın vakit büyüyeceksin.