Acı,hayal kırıklığı,keder...Bütün o olumsuz duyguların içindeydim. Mutluluk neydi? Aşk neydi? Bunlar önceden vardı. Aşk Alper'de vardı. Mutluluksa Annem ölmeden önceydi.
Gördüklerimden sonra hayat durmuştu resmen. Alper'in karşısına çıkmayacaktım. Hızla merdivenlerden aşağıya doğru koşmaya başladım. İnsanlara çarpa çarpa en sonunda giriş kapısının oraya inmiştim. Hemen burayı terk etmek istiyordum. Bardan koşarak, ağlayarak dışarı attım kendimi ve yürümeye başladım.
Soğuk tüm bedenime çarpıyordu ama en çok kalbim üşüyordu ve buz gibiydi. "Niye?"dedim. Niye her şey üst üste gelmek zorundaydı ki? Hiç mi gülmeyecekti yüzüm? Alper benim yaşama sebebimdi şimdiyse o yoktu.
Kısaca canım çok yanıyordu. Lanet olasıca bu kalp, her gün, her saat ,her dakika, her saniye onu düşlüyordu-her ne kadar istemesemde-bu acıyı hissettiriyordu işte. Kalbimi yerinden sökmek istiyordum. Bu olanlar acı üstüne acıydı.
Aklımdan atamadığım kafamın içini işgal eden deli sorular...
Alper o kızı niye öpmüştü? O kıza bakarken gözleri ışıldamıştı tıpkı benim ona baktığım gibiydi,O öpüşmeye duygusal olarak bakıyordu. Yani farklı bakıyordu ben onu daha önce hiç öpüşürken görmemiştim o sadece hayatında bir kızı öpmüştü ve o da onu çok sevdiği içindi. Öbür türlüsü hiçbir şekilde öpmezdi bir kimseyi. Yıkılmıştım. Alper başkasını seviyordu. Ben Alper'i kollarım açık beklerken o başka kızın koynundaydı.
Düşündükçe kalbime bir bıçak misali saplanıyordu. Ben o var, o burada diye kalmayı tercih etmiştim ama şimdi o da yoktu ve tek başıma ne halt yiyecektim çok merak ediyordum. Ağlamam gittikçe şiddetleniyordu. Ayakkabılarımı hızla çıkarıp elime aldım ve koşmaya başladım.
Barın karşısı sahildi zaten kumların üzerinde koşuyordum. Ayağıma batan taşlara umursamadan yoluma devam ettim nereye gittiğimi bilemeden...
Koştum,koştum... Tüm dertleri geride bırakıyormuşçasına koşmaya devam ettim. Nefes nefese kalmıştım ama bu iyi hissettiriyordu bu yaşadığımı hissettiriyordu. Duraksadım. Ben yaşamak istemiyordum ki benim yaşamak için hiçbir sebebim yoktu. Şuan ölsem bile kimin umrunda olacaktı? Kimsenin çünkü benim hiç kimsem yoktu.
Bir süre sonra denize doğru ilerleyip kumların üzerine yattım ve gökyüzünü izlemeye başladım.
Karanlık gökyüzünü bir pelerin edasıyla kaplıyordu. Yıldızlara bakmaya başladım çok güzellerdi,ulaşılmazlardı ve uzaktılar tıpkı: Aşk,sevgi,aile,arkadaş... Kavramları gibi. Hepsi birer yıldız kadar uzaktı bana yakın olanı tek kelimeydi o da 'ACI'...
Mesela Alper nasıl olur da bu kadar yakın hissederken o kadar uzağımda olurdu aklım almıyordu. Gözyaşlarım benden bağımsız bir şekilde akıyordu. Telefonun zil sesinin çalmasıyla gözlerim telefonun yanıp sönen ışığına kaydı, bilin bakalım kim arıyordu? Onca aramadan sonra nihayet Alper arıyordu! Hızla telefonu elime alıp cevapladım ve konuşmaya başladım,
"Ne o bitti mi işin yanındaki kızla?"
(İğneleyici bir ses tonuyla ve ağlamaklı...Şuan Alper'e o kadar öfkeliydim ki aynı zamanda da kendime ben onun yalnızca arkadaşıydım o ne isterse yapardı benim niye umrumdaydı ki?)Alper:"Maya burda mısın? Nerdesin? Sana çok ihtiyacım var."
Öfkeliydim hem de çok beni paramparça etmişti ben daha kendimi onaramazken başkasını teselli edemezdim ki o kişi beni mahvetmişken...
Sinirle ,
"Ben artık burda olmayacağım,gidiyorum uzaklara ( kısık sesle) Annemin yanına... Sen teselliyi git başka kızın kollarında bul,Elveda."
Diyip konuşmasını beklemeden telefonu hızla yüzüne kapattım.
Tek ihtiyacım olan Anneme sıkıca sarılmaktı. "Oradasın Anne gökyüzündesin biliyorum geleceğim yanına." diyip ayakkabılarımı ve çantamı kumun üzerine bırakıp hızla ayağa kalkıp denizin içine doğru koşmaya başladım. Hızlı koşamıyordum sanki yaşadığım bu acılar beni göndermek istemezmişcesine yavaşlatıyordu, yürüdüm yavaşça. Her adımımda biraz daha batıyordum karanlığa. Gökyüzüne bakarak ilerlemeye devam ettim. Dizlerime kadar gelmişti su ve gelmeye devam ediyordu. Durmadım. Yaşamak istemiyordum. Hayatı tanıdıkça ölümü sever olmuştum benim küçük dünyam da. Bu benim için tek kurtuluştu.
Saçlarım rüzgarla dans ediyordu bir o yana bir bu yana gidiyordu. Gökyüzüne bakıp acıyla gülümsedim az sonra ölecektim hayatım son bulacaktı. Deniz soğuktu tüylerim diken diken olmuştu, uyuşmuştum su çeneme kadar gelmişti kulaklarımın içine buz gibi deniz suyu giriyordu ve bir süre sonra tamamen denizin içine girmiştim ve kendimi salmıştım bir an önce azrailin beni alıp annemin yanına götürmesini bekliyordum gözlerimi açtım. Karanlıktı. Sanırım son göreceğim şey bu olacaktı karanlık... bilincim gitmeye başlamıştı bile.
Bekledim,bekledim... Sanırım o beyaz ışık dedikleri şeyi görmüştüm evet ruhumu alıp Annem'e götürecek olan azraili...Bana doğru gelen bir şey vardı ama ne olduğunu kavrayamıyordum. O geldikçe ben biraz daha karanlığa kayboluyordum ama artık dayanamıyordum bilincim gitmişti bile.
Arkadaşlar beğendiğseniz yorum,vote,takip yapmayı unutmayın yorumlarınız önemli şimdiden sağ olun ve belli bir okunma, yorum,oy olmadıkça yeni bölümü erteleyeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Göçü
Teen Fiction17 yaşında Antalya'da yaşayan Maya'nın Annesinin intihar etmesiyle yaşanan acılar ve daha fazla yaşanmışlıklar hayatını tamamıyla değiştirecektir. Peki ya hayat ona olumsuzluk ve sırlarla saklı yaşamda ne gibi oyunlar oynayacaktı? Bu zorlu yolda sı...