Uyandım. Kimsenin bilmediği,akıllarına bile gelemeyecek bir yerde uyandım. Bir akıl hastanesinde. Buraya kimse beni kapatmamıştı,zorlamamıştı. 19.yaş günümde sanki daha önceden planlanmış bir şeymişçesine sabah kalkmış,Köşe'ye gitmiş ve orada akşama kadar oturup can dostlarımla muhabbet etmiştim. Sigara ve alkolle.Küçük yaşlardan itibaren sigara ve alkole dost gözüyle bakmaya başlamıştım,yadırgayacaksınız,biliyorum. Kendini ahlaklı ve düzgün bir birey olduğu yönünde kandıran herkes yadırgar. 19 yaşındasın,alkol ve sigarayı dost sayabilecek kadar ne yaşamış olabilirsin,değil mi? Ben Verda Eymen,ve bu da size en başından başlayıp şimdiye kadar anlatacak olduğum intihar hikayem.
21 Mayıs 2013
Günaydın,sevgili günlük. Bugün benim doğum günüm biliyor musun? İnsanlar doğum günlerinde genelde mutlu oluyorlar,hediyeler,pastalar,bilirsiniz. Herkes sever böyle şeyleri. Ben hariç.Hem bana bunları yaşatıp sevdirecek kimsem olmadığından,hem uzun zamandır gözümü bu dört duvar arasında açtığımdan,doğum günümü,doğduğum o lanet günü kutlamamın veya o gün gelince sevinmemin bir anlamı yok gözümde. Hiç olmadı. Bunu bildiğimden bugün de gayet sıradan bir günmüşçesine erkenden kalkacak,ayaklarımı sürüyerek yemekhaneye inecek,bozulmuş peynir ve çürük domateslerle oluşturulmuş "kahvaltımı" edecek,ve tüm günü dayak yemeden veya aç bırakılmadan tamamlamaya çalışacaktım. Evet,bugün benim doğum günümdü. Ama sanırım Tanrı kimseye doğum günlerinde kıyak geçmiyordu. Yataktan kalkıp lavaboya ilerledim. Ayaklarımı sürüdüğüm için terliklerim zeminde iğrenç bir ses çıkarıyordu,uyanan bir kaç kişininde kin ve öfkeyle bana baktığının farkındaydım. Hafifçe güldüm. Güzel,rahatsız olun. Çünkü ben oluyorum. Her gün,her saat,her dakika. Lavaboya gidip yüzümü yıkadım. Aynada kendime bakmaya tahammül edemediğimden pek oyalanmazdım tuvalette. Nefret yakıcıdır. Birinden nefret etmek insanı yakabilir,canını acıtabilir. Hatta eğer duyduğunuz nefret çok aşırı boyuttaysa insanlığınızı bile unutabilirdiniz. Ben unutmuştum. Çünku benim nefretim,en tehlikeli cinsten nefretti. Evet bir insanın başka birinden nefret etmesi onu yakabilir,,ama bir insanın kendinden nefret etmesi? İşte dostlarım,bu öldürücüdür. Kapının açılmasıyla içeriye girenlere bakmak için kafamı çevirdim. Siktir,gerçekten mi?
"Minik prenses de buradaymış bak" deyip gülerek kapı eşiğinde duran Cansel'i görünce ensemdeki tüyler dahi havalanmıştı. Sakin görünmeye çalışarak pis pis sırıttım. Oysa tam da o an şahdamarımın dışarıdan patlayabilecek gibi göründüğünden adım gibi emindim. Duygularımı saklamayı çok iyi başarsam da,fiziksel reaksiyonlarım üzerinde biraz çalışmam gerekiyordu anlaşılan. Bir adım atıp kapıya yaklaştım ve Cansel'e yaklaşıp "Çekil" dedim.
"Bir günaydında mı yok? Kalbimi kırıyorsun Verda" dedi yine iğrenç gülümsemesiyle. Bu kızdan ve yanındaki köpeklerinden iliklerime kadar nefret ediyordum. Bana 1 yıl önce yaşattıkları hala gözümün önünden gitmiyordu. Yaşadığım bir çok şey gibi,her gece yatmadan önce son ve her sabah kalktıktan sonra ilk hatırladığım anılarıma eklemiştim bana yaşattıklarını. Aptallar unutur ve affeder,akıllılar affeder ama asla unutmazmış. Ne affetmiş,ne de unutmuştum. Bu da beni akıllı bir aptal yapıyordu sanırım.
"Sana benden çıkacak tek cümle siktir git olur Cansel,çekil şuradan,ikiletme" dedim,kaskatı sesimle.
"Yoksa?" Dedi bir adım daha atıp yüzüme iyice yaklaşırken. İnsanın bir saliselik zaman içerisinde aklından binlerce şey geçebilir miydi? Geçiyordu. Şuan onu gebertene kadar dövebilir,ve onlarında beni dövmesine izin verebilirdim. Ama sonra yine ceza alırdım,ve benim o iğrenç,günah ve eziyet kokan hücrelerde geçirecek tek bir günüm daha yoktu. Bu yüzden bir şey yapmayacaktım. Yani,henüz. Boynumu iki yana çevirerek kemiklerimi çıtlattım. Sonra da gülerek kafamı aşağıya indirdim. Ve Cansel'in garip bakışlarına psikopat bakışlarla cevap verdikten sonra kulağına iyice yaklaşıp şunları söyledim "Yoksa,Cansel,herkese ufak sırrından bahsederek başlayacağım bu güzel güne." Dedim yine aynı şekilde gülerek ondan uzaklaşırken. Birden suradına tokat yemiş gibi olup benden uzaklaştı. Şu saate kadar duyduklarımdan tam emin olamasamda,Cansel'in bu tepkisinden sonra doğruluğundan iyice emin olmuş,elimde ki kozun büyüklüğünü fark edip inanılmaz boyutta keyiflenmiştim. Bir yem atmıştım,ve balık yemi yutmuştu. İşte şimdi bu günü sevmeye başlıyordum.
"Ne..ne sırrı?" Dedi hafif titreyen sesiyle. Sesi titremesin güçlü çıksın diye çaba sarfettiği belliydi,ama,yakalamıştım.
"O kadar fazla kirli sırrın var ki Camcı,hangisi olduğunu ayırt edemiyorsun değil mi?" Ona hitap ettiğim sözcüğü duyar duymaz bir kez daha sarsıldığını görüp iyice keyiflendim. "Bugün güzel bir gün olacak Cansel,çok güzel bir gün" deyip kahkaha atarak yanından omuzuna çarpıp sertçe geçtim. Dolabıma doğru ilerlerken kapı tarafında bir hareketlilik oldu. Kızlar telaşla müdür geliyor müdür geliyor diyerek odaya dalıp yataklarını ve giyimlerini düzeltmeye başladılar. Gel bakalım Ekrem,bir de senin suradını göreyim ki günüm iyice güzelleşsin. Herkesin telaşlı hallerini izlerken yatağıma oturmuş pişkin pişkin sırıtarak Cansel ve tayfasının nefret dolu bakışlarla tuvaletten çıkmasını izliyordum ki sesini duydum:
"Buranın hali ne ulan,akıllanmayacak
Mısınız siz hiç?!" Bağırma ulan kulağımın dibinde pezevenk diye böğüresim geldi bir an,kendimi tuttum. Çünkü kafamda kurduğum planlar doğrultusunda,en az bir ay daha hiç bir taşkınlık yapmayıp olay çıkarmayacaktım.
"Oo Verda Hanım,rahatınız sıhhatiniz pek yerinde maşallah,30 kişi birden ayağı fırlarken,sizin böyle fahişe gibi sırıtıp yataktan kalkmamanız bunu gösteriyor. Beni bu cesaretinizle duygulandırıyorsunuz."
Dedi hafifçe sırıtarak. Her ne kadar gülsende şu an seni bunca insanın içinde zerre takmadığım için geberiyorsun sinirinden Ekrem piçi,ve bunu bilmek,dünyalara bedel,diye geçirdim içinden. Ama dur bir saniye,o demin bana "fahişe gibi" mi demişti? Fahişe gibi? Suradımda duran gülümsemeyi dondurmayarak hatta dahada genişleterek karşısına kadar ağır adımlarla yürüyüp aramızda bir metre kadar bıraktıktan sonra kafamı kaldırıp tam da gözlerinin içine baktım. Ve sonradan planımdan ötürü pişman olacağım şu sözleri söyledim.
"Demek duygulandın.. Beni annene benzettiğindendir muhakkak. Bilirsin,erkekler söz konusu anneleri olunca pek bir duygusal olurlar." Dedim annesine fahişe damgası vurarak,ki normalde annelere böyle hitaplarda asla bulunmaz,dikkat ederdim. Benim annemin olmayışı,annelik makamının yüceliğini anlamamamı gerektirmezdi. Ama söz konusu Ekrem olunca,sınırım yoktu. Onu incitecek,sinirlendirecek her şeyi yapabilirdim. Yapiyordum da. Yakınında olduğum için sol gözünün seğirir gibi olduğunu görüp sözlerimin işe yaradığını anladığımda zevkten dört köşe olmuştum. -ki- bu çok uzun sürmemişti çünkü yanağımda bir tokat patlamasıyla kendime gelmiştim. "Seyit,aşağıya götür şu orospuyu,belli ki canı yine bir şeyler çekiyor."
Deyip güldüğünde tüm tüylerim adeta şaha kalkmıştı. O an Seyit köpeği bana yaklaşırken düşünebildiğim tek bir şey vardı; Beni asla o hücreye götüremezlerdi,hayır. Bir daha asla. Asla o hücreye girmeyecektim. Ölmek veya öldürmek zorunda kalsam dahi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLAN
General FictionUyandım. Kimsenin bilmediği,akıllarına bile gelemeyecek bir yerde uyandım. Bir akıl hastanesinde. Buraya kimse beni kapatmamıştı,zorlamamıştı. 19.yaş günümde sanki daha önceden planlanmış bir şeymişçesine sabah kalkmış,Köşe'ye gitmiş ve orada akşama...