Bölüm İki: Yabancı

29 1 2
                                    

Ben kötü zamanlardan geçerken yaptığın yorum ilaç gibi geldi, küflü düşünceleri benden uzaklaştırdı. İçimden gelerek söylüyorum ki Melisa;
Bu bölüm senin için. Ben bu bölümü yazıp hikayeye devam ediyorsam eğer en büyük etkeni sensin.. Sana borçlu olmakla beraber minnettarım...
Bu bölüm, senin için. Umuduna umut katsın! (Melisa_Krdmr)

...
Soğuk iliklerime işlediği anda düşünüyordum;

Titrek parmaklarımdan düşüp yere damlayan kar tanesi bile bana bir mesaj vermeye çalışıyordu.

Gökyüzünün hiç bilinmeyen yerlerinden gelmişlerdi kar taneleri ve hepsi birbirinden farklıydı.

Hepsi, en beyaz hikayeleri anlatıyorlardı. Kimi bir çocuğun kar tanelerini ilk hissedişini ve soğuk karşısında ilk irkilişini, kimi artık karı hissetmek istemeyip beyazı istememesini. Bu yüzdendir ki hepsinin anlamı da farklıydı, şekilleri de, anlattıkları hikaye de.

Elime damladığında elime bir motif çizmişti. O motif avuç içi çizgilerime bir şeyler fısıldıyordu.

"Dayan küçük kız..  Kötüler acıyı sever. Sen güçlüsün.. Bak, ben gökyüzünün gizeminden buralara kadar dayandım.. Elbet bir gün damladım. Ama pes etmedim. Ve bak, sana güç verip mutlu ettim.. Tanrı insana dayanamayacağı acı vermez. O seni senden iyi tanır. Şimdilik gücüne, istikrarına ve umuda tutun. En çok da umuda tutun..."

Uzun süredir alıştığım bembeyaz görüntü, yerini karanlığa bırakmıştı. Katran kara... En sevmediğim!

Neredeydim, hava sıcak mıydı, soğuk muydu, yaz mıydı, kış mıydı? Bilmiyordum.

Sanki hepsi birden.

Ne cennet, ne cehennem; Araf.

Yağan kar şiddetini arttırırken bir şey hissettmiyordum. Katran kara, ve araf. Hatırladığım iki anahtar sözcük bunlardı... Bir de umut. Hayatın bana sunduğu üç anahtar kelime... Şimdilik.

Katran kara, araf, umut.

Nasıldım? Katran kara ruhumda yoğunlaşmıştı.

Neredeydim? Araf. Araftaydım. Hissediyordum.

Ne hissediyordum? Umut.

...
Bir yabancının ağzından...

"Böyle bir şeyi vicdanın nasıl kabul eder?! Ben bunu..."

Bunu derken iğrenerek söylemiştim.

"...ona yapamam."

Zamanında kimi kadını hayran bırakan o kalın sesini kullanarak, ve sinirle bana cevap verdi.

"Yapamam, yok! Yapacaksın... Başka çözümün yok! Başka bir veliahtı daha kabul edebilir misin? Başka bir rakibi daha? Hele ki bir kız. Bir kıza yenilmeyi kendine yakıştırıyor musun?"

İş, iş, iş.
Para, para, para.
Rekabet, rekabet, rekabet.

Belki de ilk duyduğum kelimleler bunlardı. Böyle bir ortamda büyümüştüm.

Bunu deneyecektim, zorundaydım.

"Deneyeceğim."

"Denemeyecek, yapacaksın. Bu yolda başka çıkış yok!"

"Bir kıza bunu yapmaya hakkım yok. Hele ki her şeyin suçlusu sen iken!"

Ayağa kalktı ve ofisin içinde bir iki tur attı.
Suçluluğu, ayakkabılarının tok sesinde gizliydi. Benim acım da cabasıydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 23, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İnfial (Kırgınlık)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin