5

103 11 1
                                    

Yeniden gözlerini açtığında Liam kaldığı binanın önünde yer bulmak ile uğraşıyordu.

Cama yasladığı kafasının yüzünden boynu tutulmuş olmalıydı, rahatsızca iki yana doğru eğmesi de yardımcı olmamıştı ama çok sürmeden geçeceğini tahmin etti. 

Ayrıca içinde açıklayamadığı türden bir his vardı, bir şey hakkında heyecanlanmak gibi ama değil? Aklında hep olan bir şeyi unutmuş gibiydi, onu tamamlaması gerekiyordu ama ne olduğunu bilmiyordu ki.. Kalbindeki fazlalığın ne olduğunu hatırlayabilmek için gözlerini ovalarken ona odaklandı. Uyuya kalmadan önce ne düşünüyorsa onun ile alakalı olduğunu biliyordu ama hatırlamak ve o hisin kaynağına ulaşmak için hâlâ fazlasıyla uyku mahmuruydu. 

Telefonunu ele aldı ve gelen bildirimleri görmesiyle anında doğruldu.

Oh, Harry.. Onun mesajını bekliyordu, hissettiği ve açıklayamadığı oydu. Parmakları mesajını okuyabilmek için harekete geçtiğinde o his de kaybolmuştu, evet!

Atılmış birden fazla mesaj vardı, ilkini okuyabilmek için ekranı konuşma başlangıcına kadar çıkardı.

Harry? -L Louis attığı mesajın saçmalığına güldü, yazacak başka bir şey bulamamamış mıydı sahi?

'heey Lou! nasıl gidiyor?' Mesaj attıktan dört dakika sonra gelmişti, Harry'den şüphe ettği için kendine sonra kızacaktı, şuan kocaman gülümsemekle meşguldü.

Bir sonraki mesaj diğerinden altı dakika sonraydı.

'telefonunu eline aaalll'

Üç dakika sonra

'Louis??? endişelenmeli miyim?'

En son gelen iki mesaj üç dakika öncesine aitti.

'hiç bir fikrim yok ama bana kızgın falan mısın çünkü bu görmezden gelmek gibi'

'tamam beş dakika içerisinde cevap gelmezse Liam'ı arayacağım..'

Louis okumayı bitirdiği gibi parmaklarını klavyeyle buluşturdu. YARIM SAATTİR sevdiği çocuk ondan cevap bekliyordu ve o, o sırada uyumakla meşguldü! Liam mesaj sesini duymamış mıydı? Ayrıca Harry onu görmezden geldiğini sanmıştı, -Louis bunu hiç kimseye yapmazdı- pişmanlığın en büyüğünü hissediyordu sanki.

'Harry özür dilerim' yazıp gönderdiğinde sıkıntıyla üfledi, böyle şeylere takılıp büyüten insanlardan olmadığını umdu.

'ben uyuya kalmışım görmezden gelmiyordum'

'seni arıyorum'

Louis yazmayı bitirdiği gibi uygulamadan çıktı ve rehber'in simgesine tıkladı, aynı zamanda araba'nın kapısını açmaya çalışıyordu. Parmaklarıyla ekranı aşağıdan yukarıya doğru kaydırıp H harfini ararken Range Rover'dan indi. Liam ondan önce apartmanın girişine ulaşmış, anahtarını aramakla meşguldü. 'Hazza' diye kaydettiği -çünkü çok tatlı bir isimdi, ona yakışmıştı- Harry'i buldu. En kısa zamanda yüzüne de söylemek istiyordu; vereceği tepkiyi merak ediyordu.


Bu tarz takma adlardan hoşlandığını umdu, çünkü Louis değer verdiği kişilere farklı isimler ile seslenmeyi severdi, mesela, Liam'a Lima derdi, kız kardeşlerine sürekli değişen şekillerde seslenirdi. Harry'e ise Hazza diyecekti.. bazen Hazz olurdu ya da Harold? Belki de, gün ışığı? Aşkım?

Saçma sapan romantikleştiği için kendine kızdı, çünkü şimdi hiç sırası değildi! Harry ona kızmıştı, hemen gönlünü alması gerekiyordu ama kendine engel olamamıştı. Ona demek istediği çok şey, yazmak istediği çok şiirler vardı. En az kendisi kadar güzel sözler söylemeliydi ona, ellerini sürekli sarmalı, boş bırakmamalı ve her zaman onunla olduğunu hissettirmeliydi.


Tabii, bunlar için biraz beklemesi gerekecekti.


En yakının yanında belirdiğinde onun için tuttuğu kapıdan içeri girmeden önce sırıtarak göz kırptı, Liam ise omuz silkti ve belinden itikledi. Merdivenlerden çıkarken Louis, Liam'a merdivenlerden çıkarken bir insan gibi davranması gerektiğini tembihledi, -Liam ikinci kez omuz silkti ama bu sefer kıkırdadı- çünkü şuanda telefonu kulağında Harry'nin aramasına cevap vermesini bekliyordu. Altıncı kez çaldığında sonunda güzel sesini duyabilmişti.


Merdivenleri çıkmayı durdurdu ve yana doğru kayıp duvara yaslandı. Liam'da onunla aynı hizada durup onun aksine merdivenlere çöktü.


"Louis?" demişti ilkin Harry, sesi duygusuz geliyordu. Ne kızgın ne de aksiydi, sadece duygusuzdu, bu yüzden ilkin nasıl hissettiğine karar verememişti. Louis hemen geri konuştu.


"Evet benim Harry," dedi, bakışları yerdeyken. Kafasını en yakın arkadaşına döndürdüğünde Liam ona gözlerini kırpıştırdı. "Ben mesajlarını gördüm, sen benim son attıklarımı gördün mü bilmiyorum ama.." diye devam etti. İçinden ters tepki göstermemesi için resmen dua ediyordu?


"Gördüm Lou," dedi telefondan geldiği için her zamankinden daha derin olan sesiyle, Louis neredeyse nefes almıyordu. En azından o bir şey olmadığını söyleyene kadar alamayabilirdi de.


"Anlıyorum tabii, sorun yok, ben sadece biraz endişelenmiştim." Louis hemen 'oh'ladığında, karşı hattan Harry'nin kıkırdayan sesini duydu.


"Sesini duydum, daha iyiyim." diye devam etti Harry, Louis hemen, "Birde bana sor." diyerek cevapladı onu. Louis'nin yüzündeki gülümseme onun gülmesini tekrardan duyunca genişledi.


"Ben şuan Liam ile birlikteyim, sonra görüşelim olur mu?" diye ekledi Louis, şuanda merdivenlerde telefon ile konuştuğuna ve en yakın arkadaşının merdivenlerde oturduğu düşünülürse bunu demesi normal sayılırdı. 


Liam'ı kendisi için bekletmek istemiyordu, buna zorunda değildi. Ne olursa olsun öyle düşünmeyeceğini biliyordu, ama yinede içini rahat tutmak istemişti. Buraya gelme amacı en yakın arkadaşı ile vakit geçirmekti, sonuçta.

"Evet, olur." Harry onu onaylayınca Louis dudaklarını ısırdı ve 'görüşürüz'lerini söyledikten sonra aramayı sonlandırdı.


Yüzündeki gülümseme ve boş ama düşünceli -çok düşünceli- bakışlarıyla karşısındaki merdiven korkuluğuna dalmış olduğunu Liam konuştuğunda farketti.

"Sen fena kapılmışsın."

Haklıydı. 


kısa ve gecikmeli bir bölüm olduğu için kusura bakmayın, eğer okuyorsanız oy ve isterseniz yorum atmayı unutmayıınn! bu kadar, bir sonraki bölümde görüşmek üzere x

light me up | lsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin