3:Aklımdan Çıkmıyor

117 8 2
                                    


Sanırım biraz uyudum. Aslında uyumak istemiyordum. Kapımın tıklatılmasıyla uyandım. Daha öncesinde bir şey hatırlamıyordum - Efsa dışında -. Odama giren babamdı. Yanıma gedi, yatağıma oturdu. Odaya şöyle bir göz gezdirdikten sonra başımı okşamaya başladı. Gözlerime bakıp,
"Okul nasıldı? Emekliliği gelmiş profösörünüz hala dersinize giriyor mu? dedi gülerek. Beni de güldürdü bu sorusu. Babama "Hala dersimize giriyor. Aynı zamanda okulda iyiydi. Yeni kişiler vardı. " dedim. Babamla biraz daha konuştuktan sonra gözlerimi babamın üzerine dikip bana bakmasını bekledim. Fazla uzun sürmedi. Bana baktığında soracağım soruyu anlamış gibiydi. Ama belli etmemeye çalışıyordu. Daha fazla bekleneden sordum.
" Projen diyorum, nasıl gidiyor? " dedim. " İyi fena değil ilerlemeler var " deyip lafı kestirip attı. Aslında sorduğum sorunun cevabını çok iyi biliyordu. Ben daha fazla üstelemek istemedim. Konuyu kapattım. Babam " Yemek için aşağıya inelim artık masa hazırdır." dedi. Birlikte aşağıya indik. Masaya baktım. Masada sadece üç tabak vardı. Tabakların sağ tarafında ikişer bardak, kaşık ve bıçak. Solunda ise büyük ve küçük çatal. Masanın ortasında sade bir şamdan ve şamdanda beyaz mum. Yemeklerin hepsi masada büyük servis tabağında. Bu masa düzeni anneme aitti. Çünkü masa çok sadeydi. Aylin abla masayı daha süslü hazırlardı. Fazladan tabak, çatal, bıçak, kaşık ve bardak koyar şamdanı sade seçmez beyaz mum kullanmazdı. Belliki Aylin abla bugün yoktu.

Birlikte masaya oturduk. Annem servise başladı. Yemekler harika olmuştu. Ama ben yiyemiyordum. İştahım kalmadı. Yoksa ben o mantının hakkını verirdim. Çatalımla yemeği dürtmeye başladım. Bir kaç lokma bir şey aldıktan sonra çatalımı bıraktım. Annem,
"Ne oldu Bade? Neden yemek yemiyorsun?" dedi. Anneme " Bilmiyorum anne canım hiçbir şey yemek istemiyor." dedim. Aslında biliyordum. Alperen. Bir dakika düşünmeden duramıyordum. Biraz daha masada oturduktan sonra anne ve babamdan müsade isteyerek kalktım. Odama çıktım. Çalışma masama oturdum, elime bir kalem aldım ve önümdeki deftere bir şeyler karalamaya başladım. Ama hala aklımda Alperen vardı. Biraz zaman sonra deftere baktım. Defterde Alperen'in yüzü vardı. Onu düşünürken çizmiştim. Sonra defteri kapattım. Kalktım ve kitaplığıma doğru yürüdüm. Elime bir kitap aldım. Kitaplığın yanındaki mor berjere oturdum. Kitabın kapağına baktım baktım. Sonra biraz okumaya başladım. Belki kafam biraz dağılır diye düşündüm. Olmadı, hiç işe yaramadı. Kitabı berjerin üzerine koydum, yatağıma uzandım. Telefonu elime aldım, kulaklığımı taktım. Rastgele bir şarkı açtım. Dinlemeye başladım. Çok geçmeden olduğum yerde sızdım. Sabah uyndığımda heryerim ağrıyordu. Telefona baktığımda beş cevapsız arama vardı. Tabii ki Efsa. Başka kim olacak. Efsa'yı aradım. Telefonu açtığı anda dır dıra başladı. Efsa'ya,
"Sana da günaydın Efsa." dedim. Bir an sesi kesildi. Sonra bana "Aman be Bade laf sokmadan güne başlama tamam mı?"dedi. Güldüm " Tamam ya tamam bir şey demedim devam et sen konuşmaya." dedim. " Yok canım bu öyle telefonda konuşulacak bir şey değil okula gidince konuşuruz. Seni evden alayım mı? Yoksa sen kendin mi geleceksin?" dedi. "Ben gelirim sen Yigit'le git." dedim. Telefonu yüzüme kapattı. Bu kızı anlamak mümkün değil. Hem telefonu açar açmaz konuşmaya başlıyor hem de olmaz telefonda konuşulacak bir şey değil diyor.
Yatağımdan kalktım, banyoya gittim. Güzel bir duş aldım. Rahatladığımı hissettim. Saçlarımı hızlı bir şekilde kuruttum. Gardrobumun önünde dikildim, ne giyeceğimi bilmiyordum. Elimi bir elbisenin üzerine attım. Bu elbise bana babamdan doğum günü hediyesiydi. Giydim. Aynanın karşısına geçtim. Etekleri dizlerimin üzerinde biten küçük çiçek desenli ipli bir elbise. Kendimi güzel hissettim. Saçalarımı tarayıp açık bıraktım. Dolaptan küçük çantamı ve spor ayakkabımı aldım. Kahvaltı için aşağıya indim. Aylin abla bugün gelmişti. Masadaki tabaklara baktım. Dünün açlığıyla masaya oturdum. Tabağıma iki dilim peynir, dört dilim domates, dört dilim salatalı, beş tane zeytin ve bir dilim salam aldım. Ben tabağımı hazırlarken annem geldi.
" Ne o? Bakıyorumda tabağını doldurmuşsun. Akşam yiyemediğin mantının telafisini mi yapacaksın?" diyerek güldü. "Ya anne ya. Deme öyle, acıktım biraz."dedim. "Biraz mı Bade?" dedi alaycı bir sesle. "Anne yeter ama." dedim ve konuyu kapattım. Böyle yemek konularında biraz hassasım. Tamam zayıf olabilirim ama kilo alma korkum var. Hadi kilo alırsam ve fiziğim bozulursa. Beş yıldır bu korkuyla yaşıyorum. Belki biraz komik olabilir ama... Yine iç sesimle tartışmaya başladım. Çok uzun sürkedi babamın,
" Günaydın millet! " demesiyle iç sesimi susturdum ve dış sesime geçiş yaptım. Şimdi daha iyiydi. "Sanada günaydın dostum." dedim. Annem babamla aramızdaki baba kızdan daha öte olan bu ilişkiye anlam verememiş gibi baktı. Anneme dönüp,
" Ne oldu anne? İlk defa görmüş gibi baktın. Yoksa kıskandın mı?" dedim. Annem titrek bir sesle " Yok canım ne kıskanacağım. Yani biraz imrenmedim de değil hani." dedi. Annemin bu lafı üzerine sandalyemden kalkıp ona sarıldım. Şimdi de babamın bakışları... Ona da sarıldım. Peki ya kapıdan bizi izleyen Aylin abla... Tabağıma şöyle bir baktım. İçinden bir salatalık aldım. Sonra Aylin ablanın yanına gittim ve ona da sarıldım. Güne sarılarak başladım. Allah sonumu hayır etsin.
Sonunda sarılma işlerim bitti. Artık evden çıkabilirdim. Tam çıkacakken telefonum çaldı. Ama yeter artık ya. Yine Efsa. Telefonu açtım,
" Buyur canım yine ne oldu? Yarım saat bekleyemedin mi? Okulda konuşsaydık. Çok mu önemli? " dedim. Telefondan kalın bir ses geldi. Bu Yiğit'ti,
" Evet Bade çok önemli. 'Acaba okula gitmeden önce bizi de alır mısın?' diyecektim ama galiba tersinden kalkmışsın. Neyse hadi kapatıyorum, biz taksiyle geliriz." dedi. Bende "Ha..ha..hay..." derken telefonu yüzüme kapattı. Lafı ağzıma tıktı. Bende tekrar aradım. Telefonu açtı,
"Buyur Bade yine ne oldu? Bekleyemedin mi? Okulda konuşsak. Çok önmeli bir şey mi oldu?" dedi. Bu replik bana çok tanıdık geliyordu. Ben söylemiştim. Anladım ki bu söylediğime çok alınmıştı. Ama be onu Yiğit'e söylememiştim ki. Ben onu Efsa'ya söylemiştim. Bunları Yiğit'e de söyledim. Yüz,
"Tamam." dedi ve telefonu yine yüzüme kapattı.
"Bu kaçıncı telefonu yüzüme kapatışı ama ben bunların hesabını sorarım." diye lafa girdi iç sesim. Evden çıktım. Arabama doğru yürümeye başladım. Yiğit'in gönlünü nasıl alacağımı düşünüyordum. Aklıma güzel bir fikir geldi. Yanına gittiğimde ona Elif' ten bahsedecektim. O kız lafı duyunca hemen gevşer. Beni çabuk affederdi. Arabaya bindim. Aklıma dün babamın dediği geldi ve hemen emniyet kemerimi taktım. Artık yola çıkmaya hazırdım. Anahtarı taktım ve biraz çevirdim, el frenini indirdim, ayağımla debriyaja bastım, vitesi değiştirdim, sonra gaza bastım ve artık yollardayım. USB' mi arabaya taktım ve rastgele bir şarkı seçtim. Bu sevdiğim bir şarkıydı. Haluk Levent'in "Uçak Yaparım"... Bende nakarat kısmında şarkıya eşlik etmeye başladım,
"Bir oyuncak gemi yaparım
Kara kara sayfalardan
Uçak yaparım
Alır seni uçarım
Giderim bu diyardan!! "
Böyle şarkılar söyleye söyleye okula ulaştım. Arabamı okulun otoparkına park ettim. Arabadan indim. Biraz yürüdükten sonra çantamı arabada unuttuğumu fark ettim. Geri döndüm be çantamı aldım. Arabayı kilitledikten sonra okula doğru yürüdüm. Okul binasının önünde Yiğit ve Efsa'yı gördüm. Yanlarına gittim. Haliyle bana biraz soğuk davranıyorlardı. Bir şey olmamış gibi davrandım. Aramızda soğuk bir konuşma geçti. Efsa,
"Günaydın Bade. " dedi. Bende ona " Günaydın." dedim. Yiğit ağzını bile açmadı. Hatta yüzüme bile bakmadı. Sonra bir an göz göze geldik ve Yiğit kahkayı bastı. Bana şaka yapıyorlarmış. Birlikte sınıfa çıktık. Ve işte o an. Alperen sınıftaydı. Ben heyecanlandım. Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Nefesim kesildi. Galiba fena tutulmuştum bu çocuğa. Sıralara doğru yürürken gözümü Alperen'den alamıyordum. Ama her an onunla göz göze gelme korkusuda vardı içimde. Şeytan diyorki,
"Git konuş şu çocukla. " Ama melek " Yok sakın yapma Bade kendini ateşe atma. Daha dün bir bugün iki. Biraz sakin ol. " diyor. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Alperen'in arkasında bir yere oturdum. Oturmamla birlikte iç sesim lafa girdi,
" Bir oyuncak gemi yaparım kara kara sayfalardan..." Allah'ım şarkı aklımda kaldı. Bir türlü gitmiyor. Efsa " Ne oldu Bade? Neden yüzün düştü?" dedi. Bende " Önemli bir şey yok canım. Sadece aklımdan çıkmayan bir şey var. " dedim. Tabii Efsa bunu farklı yerlere çekti,
" Yoksa...." diyip önümüzde oturan Alperen'i işar etti. Bu kız neden hep yanlış anlıyor? Bende "Hayır, hayır, hayır. Yanlış anladın. Öyle bir şey yok. Sadece yolda gelirken bir şarkı dinledim, o da aklıma takıldı. İçimden söyleyip duruyorum." dedim. Efasa tuhaf bir bakış attı. O bakışın altında kim bilir neler yatıyordu?
*********

Dört ders geçti. Bu dört derste Efsa'nın saçmalıklarıyla uğraştım. Ders aralarında Alperen hiç yanımıza gelmedi. Ama o Elif peşimizden hiç ayrılmadı. Son bir ders kaldı. Bu dersin bitiminde o çivi yazısıyla not aldığım defteri kapattım. Efsa,
"Bade o defteri bana verir misin? Fotokopisini çektirmem lazım. Biliyorsun ben not almıyorum." dedi. "Tabii biliyorum Efsa. Sen genelde benden yeşilleniyorsun. " dedim.
Sonra defteri aldım, Efsa'ya verdim. Efsa aşağıya inerken defterin sayfalarını karıştırmaya başladı. Sayfaların birinde dün gece çizdiğim resim vardı. Efsa onu gördü ve çığlık attı. Kahretsin ki evde başka defter yokmuş gibi bu deftere çizmiştim. Efsa,
"Ooo, Bade Hanım. Havada aşk kokusu var sanki. Tutuldun mu kız sen bu çocuğa?" dedi. Ben hiç ses çıkarmadım. Öylece Efsa'nın gözlerine baktım. Efsa yine,
"Bade konuşmayacak mısın? Bir şeyler söyle. Ona göre davranayım. Yoksa ben şimdi bu resmi Alperen'e götüreceğim. Hberin olsun!" dedi. Bu laftan sonra dayanamadım Efsa'ya duygularımı,
"Yani Efsa, biraz vurulma var ama tam kesin bir şey yok. Hoş çocuk ama emin değilim." diye anlattım. Efsa "Evet Bade ben de buna inandım. " dedi. "İnanmazsan inanma Efsa. Sana yalan mı söyleyeceğim?" diye biraz yükseldim. Aramızda bir sessizlik oldu. Aşağıya inmeye devam ediyorduk. Fotokopi odasına geldiğimizde dönüp bana sarıldı ve,
" Tamam özür dilerim. Sen haklıydın. Yanlış anladım, dediklerine inanmadım." dedi. Gözlerime ıslak köpek yavrusu gibi bakıp "Affettin mi beni?" dedi. O işini biliyordu. O bakışına dayanamazdım. Hemen affederdim onu. " Affettim tabii. Ben seninle küs kalamam." dedim. Efsa fotokopilerini çektirmek için odaya girdi. Beş on dakika sonra işi bitti. Tekrar sınıfa çıktık. Sıkıcı bir ders başlıyordu. Beni o sınıfta tutan tek varlık Alperen. O olmasaydı bu derse girmezdim. Biraz sonra profesör geldi. Sıkıcı bir ders başlıyordu. Her zaman olduğu gibi çivi yazısıyla not tutmaya başladım.Çok geçmeden ders bitti.
*********

Lütfen okuduktan sonra oylamayı unutmayın!!! 😃😇😉

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 07, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KLON GERÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin