Bölüm 1- Janet

56 1 1
                                    


 Saatlerdir yürüyorduk. Tabi herkes de bizimle beraber yürüyordu. O ânı aklıma getirdiğim her saniye yavaşlıyor ve ağlamaklı oluyordum. Her şeyin üst üste gelmesi gerçekten çok acı verici ama arkanızda size şehri terk etmenizi söyleyen ve karşı gelirseniz işinizi bitirebilecek olan askerler varken acınızı bir nebze de olsa unutuveriyorsunuz. Arkamızda bir sürü insan olmasına rağmen arkaya baktığımda askerler ve silahları hala görünüyordu.

O kadar sinirliyim ki hepsini öldürmek istiyorum. İlk öncede başkanı... Tabi konuşmak kolay. Babama yaptıklarını düşünürsek, o güçlü adamı da yıktılar ya ben artık hiçbir şey yapamam. Ben babam kadar güçlü değilim.

 Yol hâlâ bitmek bilmiyordu. Toprak bir arazideydik. Doğrusu şehir merkezinde modern bir hayat yaşadığım için böyle yerlere hiç uğramamıştım. Ayaklarım ağrımaya ve ağzım kurumaya başladı. Ama durmamamız gerektiğini biliyordum. O yüzden sürekli etrafa ve o kadına bakıp durdum. O kadın derken onca şeyin arasında kadının adını sormayı, adını sormayı bırakın ona teşekkür etmeyi bile unutmuştum. Neyseki iyi birine benziyordu. Kin tutacağını sanmıyordum. Kaldıki o da benim adımı sormamıştı zaten. En azından birazcık eşitiz, onun bana ettiği yardımı saymazsak. Utanmış vaziyette ellerimi karın hizamda birleştirerek ve küçük parmak hareketleri yaparak kafamı ona yönelttim. Tam ağzımı açıp konuşacaktım ki bunu fark etmemiş olsa gerek kafasını öbür tarafa çevirdi. Harika! Çok da olmasa biraz hazırlık yapmıştım ve boşa gitti. Söyleyemedim. Bir müddet sonra belki söylerim düşüncesiyle sessizliğimi korudum.

 Epey bir yol kat etmiş olmalıyız ki yolun ucundan eve benzeyen küçük yapılar görünüyordu. Bu yaklaştığımıza bir işaret olabilirdi. En azından yolu ve etrafını kaplamış olan kum renginden farklı bir renk olması o yapıların fark edilmesini sağlıyor ve insana anlamsızda olsa bir mutluluk veriyordu. Demek ki monotonluk insanın bazı duygularını da monotonlaştıran, onları sıradan hâle getiren kötü bir kavram. Çünkü küçücük bir değişiklik bile benim uyanmamı sağlayıp, duygularımı harekete geçirdi. İçim açıldı. Tabi bu bazı durumlarda tersine dönebilir. Hep çok mutluyken bir anda mutsuz da olabilirsiniz.

 Babamın gözümün önünde gittiğini görmüştüm. Hep benim kocaman bir kalbimin olduğunu söylerdi. Ama kalbimin iki yarısını da dolduran, bana annelik de yapan oydu. Kalbimin büyük olmasının sebebi, içinde annem ve babamın yüreği kadar büyük, kocaman bir sevgi taşımamdı. Bugüne kadar onlardan başkasının kalbime girmesine izin vermedim. Diğer kişiler hep aklımdaydı. Belkide kalbimde bir kişiye daha yer vardır. Ama ne zaman girebilir onu bilmiyordum. Zaten böyle şeylerle uğraşacak vaktim yoktu.

 Kadın tam bana bakıyordu. İşte söyleme fırsatını yakaladım ve bu sefer daha güven dolu bir şekilde ona döndüm.

 "Şey... Ben... Orada bana yardım ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Bu arada ben Hillary. Kısaca Hill diyebilirsiniz. Tanıştığıma çok memnun oldum."

 "Ne demek... Çok zor durumdaydın. Dayanacak birine ihtiyacın vardı. Bunu çok iyi bilirim. Ben de Janet. İnan, bende senin gibi bir tatlı ve güzel bir kızla tanıştığım için çok mutlu oldum."

 Gülerek yüzünü geri çevirdi. Usul usul esen rüzgar kestane rengi saçlarını savururken güneşin batarken yaydığı ışıklar saçlarının aralarındaki altın çizgilerini açığa çıkarıyordu. Gülüşü o kadar doğaldı ki, dudaklarının arasında görünen düzgün ve beyaz dişleri insana huzur veriyordu. Güzel ve ince bir kadındı. Acaba kaç yaşındaydı? Büyük ihtimalle yaşından küçük gösteriyordu. Çünkü gözlerindeki yaşanmışlığı gördüm.

***

 Artık gelmiş olmamıza çok sevinmiştim. Bej renginin hâkim olduğu yeri artık karanlık devralmıştı. Durduğumuz yer, küçük ahşap evlerin etrafını sardığı yuvarlak bir alandı. Evler yuvarlağın etrafına bir çember misali dizilmişti. Bizim durduğumuz yuvarlak alanın tam ortasında büyük bir ağaç vardı. Fakat bu ağacın gövdesi yukarıya doğru iki kalın dala ayrılıyor ve uçlarında yeşil yapraklı küçük dalları olan iki kalın dal, iki insanın birbirine sarılmasını andıran bir görüntü oluşturuyordu. Annemle babam gibi...

THE PLATSIUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin