Nehir
Derin derin nefes aldım ve kapıyı tıkladım.
"Gel"
Bir hışımla içeri girdim. Müdür yine kim gelmiş kim gitmiş havasında değildi. Her zamanki gibi bilgisayardan işlem yapıyor bir yandanda dosyasına göz gezdiriyordu . Sessizliği bozan yine öğrenci oldu.
"Beni çağırmışsınız müdürüm" Müdür Sevda hanım kendisine hocam diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı. O yüzden kendimi koruma altına alarak müdürüm diye hitap ediyordum. Soğuk bakışlarını bana çevirdi.
"Hoş geldin Nehir geç otur" dedikten sonra herhangi bir koltuğa oturdum. İlk önce boğazını temizledi sonra sözüne başladı.
"Hocanız bahsetmiştir. Mezuniyet töreni için herkes 100 lira vermek zorunda ve baktım gördüm ki senin durumun pek el vermiyor. O yüzden ücretsiz yararlanacaksın." Sesi karga gibi kulağımda yankılanmıştı. Küçümser tavrıyla beni yerin dibine sokmaya çalışıyordu ama alıştığım için bana işlemiyordu.
"Teşekkürler müdürüm" dedikten sonra elindeki listeyi uzattı. "Bu nedir" bakışı atsamda o yine "al da bak" bakışını esirgemedi. Ne olduğunu bilmediğim için uzattığı listeyi alıp kontrol ettim. Bir anda gözlerim kocaman açılmıştı yazıları sindirmeye çalışıyordum."Kep törenine katılmak isteyen öğrenciler için zorunlu 50 TL mi?"
"Evet Nehir heralde bunu karşılayabilirsin. Ücretsiz yararlanacaksın dediysem kepi bedava takacaksın anlamında demedim."
Soğuk suratı gitmiş yerine alaylı bakışlar ve ince gülümseme gelmişti. Resmen kaldırılmış gibi hissediyordum. Ama ben biliyordum bu işin içinde bir şeyin olduğunu. Sinirlerimi bastırarak sakince ayağa kalktım ve elimdeki listeyi müdüre uzattım.
"Siz beni çok yanlış tanımışsınız müdürüm. Her şey para değil azıcık vicdanınız varsa o kadar öğrencinin mutlu olması için elinizden geleni yapardınız. Milli eğitimden gelen belgede böyle bir şey yazmıyor o kadar insanın hakkını yemeyin" bir nefeste tüm düşüncelerimi dışa vurmuştum. Biraz ağır olsada hakediyordu. Bu zamana kadar büyüklerime karşı hep saygılı oldum. Ama ortada hak yeniyorsa buna asla müsaade etmezdim. Müdür ayağa kalkmış işaret parmağıyla;"Çık çabuk dışarı" bunu diyeceğini tahmin etmiştim. Tekrar sesini yükseltip;
"karşında kimin olduğunu unuttun heralde seni saygısız sakın bir daha gözüme gözükme"
Elimi yumruk şeklinde sıkmış arkama bakmadan hızlıca çıkmıştım. Kapı neredeyse kırılacak gibi olsada beni ilgilendirmiyordu. Nasılsa parası çok yaptırır bi tane. Vicdansız karı pitbulun önüne atsak asla kurtarmam seni ama yok bende vicdan var sende olmayan şey şimdi içim rahat etmez. 2 yıldır bu okuldayım bu öğrenciler nasıl hayır diyemiyor anlamıyorum. Abi hakkınızı arayın.
"Hak yenecekse niye katılıyım ki? " İç sesim bu sefer haklıydı. Zaten mezun olup gidecez törene ne gerek var. Yavaş adımlarla merdivenden çıktım. Koridorun soluna geçtiğimde bir elimle sınıfın kapısını çaldım ve sınıfa girdim. Herkes ders dinlemeyi bırakmış kendi aralarında konuşuyorlardı ben sınıfa gelince tüm sınıfın gözlerini üzerimde hissettim. Hakan hoca bir şey demeden sırama geçtim.
"Müdür ne dedi?" Bu ses herşeye meraklı olan Sineme aitti. Şimdi mezuniyete gelemiyorum desem ortalığı yıkardı. Ama aramızda gizli saklı hiç bir şey yoktu. Sineme dönüp " Ne desin Sinem resmen benimle alay etti. Töreni möreni unut artık sen Cemle gidersin"
"Ne demek Cemle gidersin? Sen yoksan bende yokum hatta Cemde yok." Cem birden arkasını dönüp "Ben niye yokum?" İkiside birbirine baktılar. Bense sadece müdürün beni salak yerine koymasını düşünüyordum. İyi bir dersi haketmeli.
"Tamam kızlar siz yoksanız bende yokum"
"Ne oldu az önce gitmek istiyordun?" Cemle sinem tartışırken Hakan hocanın sesi yankılandı.
"Çocuklar biraz daha sessiz olun diğer sınıflar ders işliyor"
Cem-"bencede sessiz olalım Sinem" Cemin kısık sesi bi an kahkaha atmama neden olmuştu. Onca şeyin içinde beni güldürebiliyordu.Sinem ise Cemi takmamıştı bile aklında kesin planlar kuruyordu. Bu kızın bu huyu hoşuma gitsede bana göre değildi.
Nihayet zil çalmıştı. Herkes çantasını alıp çıktılar. Sinem koluma girmiş merdivenden iniyorduk. O sıra arkamdan gelen Gamze beni durdurup " Hakan hoca seni çağırıyor" bugünde çağıran çağırana;
"niye ne oldu?"
"Bilmiyorum öğretmenler odasında seni bekliyor" Allah Allah ne oldu ki "tamam" dedim. Sineme "sen git kanka Hakan hoca bişi diyecekmiş ben sonra kendim giderim" Sinem başıyla onayladıktan sonra geri indiğim merdivenden yukarı çıktım. Öğretmenler odasına geldiğimde kapı açıktı. Tam içeri girecektim ki içerideki sesler girmeme engel oldu"Bu öğrencilerin hakkı yeniyor. Siz bana karışma diyorsunuz. Kusura bakmayın Esra hocam diğer öğrencilerim de bu mezuniyete katılacaklar"
"Bakın Hakan hocam aynı şeyleri bende düşünüyorum ama benim amirim müdür Sevda hanım o ne diyorsa yapmak zorundayım."
"Yok bu böyle olmayacak en iyisi öğrenciler-" tam sözünü bitirmeden odaya daldım. Hakan hoca ile Esra hoca şaşkınlıkla bana bakıyorlardı o sıra konuyu değiştiren Esra hoca oldu.
"Neyse Hakan hocam ben çıkıyorum iyi akşamlar"
"İyi akşamlar" deyip bana döndü.
"Hoş geldin Nehir" elini koltuğa işaret ederek oturmamı söyledi.
"Nehircim olanları duydum bu mezuniyete sende diğer öğrencilerim de katılacaklar" ben hemen lafa atlayıp;
"ama be-"
"İtiraz istemiyorum sevda hanımı şikayet etmek için imza toplayacağız biliyosun bunu yanlız halledemem ve sen bana yardım edeceksin artık bi dur deme zamanı geldide geçiyor"
"Peki ama nasıl" Hakan hoca nasıl öğrendi bilmiyorum ama iyi ki de öğrenmiş müdürün gitmesi için elimden ne geliyorsa yapardım artık rahat bir nefes alalım.
"Sen sadece tüm öğrencilerden imza topla gerisini bana bırak" göz kırparak elini omzuma koydu. Bu adam çok tatlı be...
Eve dönmeden önce uğrayacağım bir yer vardı. Bir kaç dakika yürüdükten sonra banktaki yerimi aldım.Kendimi iyi hissettiğim bir yerdi burası sadece gerçek duyguların olduğu bir yerdi. Kimisi düşüp ağlıyor kimiside salıncakta sallanıp dünyayı keşfediyordu. Huzur buluyordum burda. Zaman hiç bitmesin dediğim bir yerdi ve hep öyle kalacaktı. Biliyorum asla mutluluk beni bulmayacaktı. Benimde zaten mutluluğu bulmaya hiç niyetim yoktu.
" Şiyah çantalı abla "
"Heyy şana diyoyum"
sesin geldiği yöne doğru baktım.Kırmızı elbiseli elma yanaklı küçük bir kız çocuğu. Okadar masumdu ki. Bir elimi yanağında gezdirip "adın ne senin ufaklık" sarı saçları rüzgardan uçuşuyordu. Baş ve işaret parmağıyla uçuşan saçını kulağının arkasına sıkıştırdı.
"Benim adım Elifşu peki şenin adın ne?"
"Benim adımda Nehir. Sen yanlız başına buralarda ne yapıyorsun annen nerde?"
Seslice Nefes alıp verip arkasını döndü. İşaret parmağıyla bankta oturan annesini gösterdi.
"Oyda işte bu şenin" elinde bulunan küçük bir kâğıt parçasını uzattı. Bende nazikçe aldım."Bunu kim gönderdi" demeden koşarak uzaklaştı. İkiye katlanmış kağıdı açtığımda büyük harflerle yazılı olan notu görmemle etrafı göz gezdirmem bir oldu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kehribar
RomanceNeden insan sevmek yada sevilmek ister. Aslında umursadıkları tek şey ilgi beklemekten başka bir şey değildir...