Aradan geçen altı senenin ardından Londra'ya geri dönüyoruz. Eski mahallemiz ve doğup çocukluğumu geçirdiğim güzel evim. Uzunca bir zamanı hem yeni okuluma adapte olup hem de evi temizlemekle uğraşma düşüncesi gerilmeme neden olsa da mutluyum. Düşüncelerimden sıyrılıp yanımda oturup ilgiyle dışarıyı izleyen Lux'a baktım. O beş yaşında. Yaşına göre çok konuşmaz. Bazen ablam gibi hissettirir. Bu çok korkunç olabiliyor kimi zaman. Onda annemi görüyorum. O benim herşeyim. Annem doğumundan iki hafta sonra trafik kazasında öldü. O hep benim minik bebeğim oldu.
Babamsa kendi halindedir çoğu zaman. Her zaman bize mesafeli olmuştur. Çok da görüşemeyiz zaten. İşi herşeyden değerli. İçimde istemesem de annemin ölümünden dolayı ona öfke duyan bir parça var. Aslında onun suçu olmadığını bilsem de elimde değil.
Sonunda uzun yolculuğun sonu. Gün doğmak üzere. Evimizin bahçesinden adım atmamla kalbimin teklediğini hissettim. Annemin bir zamanlar cennet yarattığı bahçe şimdi ormandan farksızdı. Büyük çınar hala duruyordu. Birlikte yaptığımız salıncakta beni sağlayıcısı anımsadım. Dudaklarım gülümsemek ve bükülmez arası gidip gelirken gözümden bir damla yaş aktı. Lux da uyanmış ve arabadan inip yanıma gelmişti. Onunda gözlerinde gördüm hüznü. Sanki hissetmişti. Elimi tuttuğunda kendimi toparlayıp bahçede ilerledim. Önümdeki kırmızı kapıyı yavaşça açıp içeriye adımımı attım.
Tozlu darmadağın bir ev beklerken, geçmişe adım attım. Ne kir ne dağınıklık. Her şey bıraktığımız gibiydi. Temiz, ve aynı. Elinde bavullarımızla babam eve girdi.
"Senelerin pisliğini güzel kızıma temizletemezdim." Gülümseyerek Lux'u aldım ve üst kata koştum. Babamın Lux için hazırlattığı odaya girerek etrafı inceledim. Odamın hemen karşısıydı. Onu yatağına koyup kendi odama girdim. Demek bu nedenle eşyalarınızı bir hafta öncesinden kargolamıştık. Bütün kitaplarım eşyalarım yerleşmişti. Büyük bir rahatlamayla cama ilerledim. Büyük orman tüm ihtişamıyla karşımda duruyordu. İyi ya da kötü ne olursa olsun kendimi o ormanda bulurdum. Derdimi ona anlatır, orada ağlar, orada ders çalışır, orada oynardım. Annem orda masal anlatırdı bana. Biraz yatağıma uzanıp tavandaki bulutları izledim. Annemle birlikte yapmıştık, beş yaşımdaydım. Ormana gitmem konusunda endişelenmişti o zamanlar.
Gözlerimi araladığımda güneşin odama doluşuna gülümsedim. Kendimi uzun zamandır ilk defa mutlu hissediyordum. Hemen kalkıp duş aldım. Belime uzanan sarı saçlarımı kurutup at kuyruğu yaptım. Annemin ölümünden beri kestirmemiştim. Çünkü o çek severdi. Beyaz atlet ve siyah şortumu üzerime geçirip aynanın karşısına geçtim. Tenimin beyazlığından yakınmışımdır hep. Kanımın akışını gösterecek derecede şeffaf. Mavi yeşil gözlerim, hep değişir, tenime uyum sağlıyordu neyse ki. Telefonumu cebime sıkıştırıp aşağıya indim. Lux oyun oynuyordu, Babamsa her zaman ki gibi telefonla konuşuyordu. Mutfaktan gelen sesle irkildim. Baktığımda Doretha'nın geldiğini gördüm.
"Kraliçem. Ah ne güzel bir genç kız olmuşsun sen. Auran eskisinden daha koyu ama hala ışıl ışıl." dediğinde babam sözünü kesti. Şaşkınlığını üzerimden atıp Doretha'ya sarıldım. O hep böyle garip konuşurdu zaten.
"Seni görmek çok güzel Doretha. Burada olmana sevindim. Bana olan ilgini hiç unutmadım." dediğimde yüzü düştü.
"Annen için üzgünüm. Ah o da görebilseydi şimdi eve dönüşünü. Lux la tanıştık. Ne güzel bir kız o. Onunla ben ilgileneceğim merak etme."
"Teşekkür ederim. Senden başkasına güvenemem bu konuda." Biz kahvaltı eşliğinde sohbetimize devam ederken babam çıktı. Ben de biraz Lux ile oynayıp dışarıya çıktım. Arka bahçeden geçerek ormana doğru ilerledim. Patika yolu belli belirsiz duruyordu hala. Heyecanla devam ettim. Ormanın tadını çıkararak ilerledim. Sonunda yemyeşil arazide buldum kendimi. İçim huzurla doldu. Annemle oturduğumuz kayaya gelip uzandım. Rüzgar tenimi okşuyordu. Annemi hayal ettim. Saçlarımı okşayışını.
Gözlerimi açtığımda güneş kaybolmaya başlamıştı. Kalkıp ormana geri döndüm. Son kez arkama baktım. Sonunda evimdeyim. Ve yürümeye devam ettim. Yolu yarılamıştım ki, bir ses duydum. Arkama baktığımda hiç bir şey yoktu. Önemsemeyin devam ettim. Bu ormanda kötü bir şey olmazdı. Biraz sonra yine aynı sesi duydum, ama bu kez önümden hızla bir şey geçti. Geri adım attığımda soğuk eller omzumu kavradı. Korkarak geri çekildiğimde takıldım ve beni yakaladı. Kendine çekmesine bırakması bir oldu.
Kendime gelip yüzüne bakmayı akıl edebildiğimde o gözlerle karşılaştım. Yemyeşil gözler. Karanlıkta bile ışıl ışıl. Kalbim bir an tekledi ama kendime geldim. Onunda bana şaşkınlıkla baktığını gördüm. İçim erimişti adeta.
O sırada arkada yeniden bir hareketlilik oldu. Arkama dönmemle önüme geçti. Endişeyle etrafa bakındı.
"Koşabildiğin kadar hızlı koş. Hemen eve dön. Bu ormandan çık... HEMEN!!" sesi kadife gibiydi.
Neden bilmiyorum ama onu dinledim. Normalde inatçı biri olduğumdan bu beni bile şaşırttı. Koştum. Ayaklarım hissizleştim kadar üstelik. Hızla eve girdim ve kapıyı kapattım.
"Tam zamanında geldin tatlım. Benim artık çıkmam lazım. Yemek hazır. Sen iyi misin Eva." nefes nefese yüzüne bakıyordum. Kendimi toparlayıp onu iyi olduğuma ikna ettim. Gittiğinde masayı hazırladım ve Luxla yemeğimizi yemeye koyulduk. Aklım ormandaydı. Oradaki neydi? Ben kaçtım ama onun kaçtığını görmedim. Ya ona birşey olduysa... Elimdeki çatal düşünce ikimiz de sıçradık.
"Eva neyin var?" dedi Lux.
"iyiyim tatlım. Sanırım yorgunum sadece." Elini yüzüme koyup gülümsedi. Yemeğimizi yedikten sonra Lux otururken ben de masayı topladım. Bütün akşam aklım ondaydı. Lux uyuyakaldığında onu odasına götürdüm ve ben de odama geçtim. Yatağıma girmek için hazırlandım. Ormana bakmak için cama ilerlediğimde siyah pelerinli biriyle karşı karşıya geldim. Bir süre bekleyip ormana ilerledi ve karanlıkta kayboldu. Başını kaldırmamış ama benşm orada olduğumu biliyordu sanki. Hemen ışığı kapatıp yatağıma girdim. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Mp3 ümü takıp kendimi müziğin ritmine bıraktım.
"Hazır ol güzel kızım! Herşey daha yeni başlıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsim Kraliçesi
FantasyMerhaba, ben Eva. 17 yaşında hayatı sıradanın ötesinde bir kızdım. Ta ki doğduğum yere, geri dönene dek. Annemi kaybettiğim bu şehre... Şimdi etrafım garipliklerle çevrili... Tek varlığım olan kardeşimin bile aslında sandığım kişi olmadığını öğrenm...