1.BÖLÜM: SIR

61 7 1
                                    

Annem ile babamın evliliği Adem ile Havva' nın yasak elmayı yemesi gibi bir şeymiş. Hiçbir zaman duymasam da onları neyin zorladığını mantığımın el verdiği kadar ve hayal gücümün sınırı kadar düşüne bilmekteydim.
Duyduklarımın daha fazlasını uyku sersemliği nedeniyle anlayamayacağımdan önemli kısımları içimden tekrar ederek odama döndüm. Komidinin üstündeki bardağa uzanarak bir yudum sayılacak kadar az olan suyu içtim. Daha doğrusu dudaklarımı ıslattım. Yatağın içine girdikten sonra duyduklarımı bir kalıba sokmaya çalıştım fakat bu saatte düşünebilmem imkansızdı. Gündüz vakti belki başka şeyler bulurum umudu ile uyumak için yatağa devrildim. Bizi her ne bekliyorsa ciddi anlamda hazırlıklı olmam gerektiğini biliyordum.

Sabahın ilk ışıkları perdenin küçük bir kısmından firar etmiş ve duvarda değişik şekiller oluşturmaya başlamıştı. Başımı yatak başlığına yaslayarak göz bebeklerimi kıstım ve duvarda oluşan şekillere odaklandım. Aslında öyle olmayan ama göz alışması sonucu ortaya çıkan şeylere bakmak nedense hep hoşuma gitmişti. Sessizce kıkırdadım. Bu huy Eren gibi bana da bulaşmıştı.
Sahi dün onu öpmeden uyumuştum. Acaba uyanmış mıydı? Yataktan kalkmak istemesem de onu bu aralar biraz boşlamıştım sanki. Düşüncelerime bir el işareti yaparak dağılmalarına neden olarak yataktan kalktım. Aynanın önünden geçerek kapıya ulaştım demek isterdim. Fakat aynada ki yansımam dudaklarımın yukarı kıvrılmasına neden oldu. Hala bu pijamaları neden giydiğimi bilmiyorum. Beyaz penye üstüne kocaman,kalın ve kırmızı dudaklar aralarda iki üç ruj resimleri..
20 yaşında gelmiş bir kız için cidden fazla çocuksu ve aptaldım. Bu halimi seviyordum hem ben gerektiği yerde ciddi de olan bir insandım. Tamam az ciddi diyelim biz ona. Gözlerimi devirerek aynada ki yansımama el sallayarak kapıdan dışarı çıktım. Koridorun sol tarafında annemlerin ve Eren'in odası bulunuyordu. Annemlere günaydın demek içimden geçmiyordu bu sefer. Çünkü sakladıkları şey ne ise onu öğrenmeden eski halime dönemeyecektim. Eren'in kapısını hafif araladığımda ayıcığına sarılmış cenin pozisyonunda minik bir beden ile karşılaştım. Bu görüntü Allah'a binlerce kez şükür etmem için yeterliydi. Her sabah ödülü gibi yatağının kenar tarafına dizlerimi koyarak çöktüğümde hafifçe kımıldadı ve huysuz bir homurtu çıkardı. Bir an da üstüne atlayarak onu ağlatana kadar gıdıklamak istedim fakat bunu uyanınca da yapabilirdim. O henüz 7 yaşındaydı ve yaşıtlarına rağmen biraz daha küçüktü. Çelimsiz vücudu ve beyaz teni ile ne kadar hasta gibi görünse de fındık yeşili gözler ne kadar yakışıklı bir çocuk olduğunu gözler önüne seriyordu. Ailemin içinde bulunduğu durum ne olursa olsun kanımdan olan bu minik bedeni korumak için kendime söz verdim. Saçlarını okşarken onu her kötülüğü korumak için yemin ettim.
Eren'in odasından çıktığımda annem yeni uyanmıştı. Uykulu olduğu için beni görmemişti. Bu durum iyi olmuştu aslında hala nasıl bir tavır sergilemem gerektiğini bulabilmiş değildim. Kendi odama geçerek siyah taytımla kazağımı üzerime geçirerek saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Üstümden çıkardıklarımı banyoda ki kirli sepetine atarak dış fırçama uzandım. Dişlerimi fırçalarken aynada ki yansımamı süzdüm. Bu zayıf vücut duyacakları karşısında nasıl bir tavır sergileyecekti acaba? İşlerimi bitirdikten sonra çoraplarımı giyerek merdivenlerden aşağı indim. Annem Eren'e kahvaltı hazırlamış yemesi için ısrarla dil döküyordu. Beni gördüğünde ki hafif kıkırtısı aklımda defalarca yankılandı. Annemin yemek yemesi için sarf ettiği kelimeler beni bile boğmuştu artık.
- " Ah.. Tamam anne ben ilgilenirim" Annem sanki bu lafı dememi bekliyormuş gibi hızlı bir şekilde kalkarak merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı.
-"Abla bugün işin yoksa o gün yediğimiz ıslak hamburgerlerden yemeğe gider miyiz ?"
Eren ne kadar da tuhaf bir çocuktu böyle,zorla kahvaltı yapan kendisi fakat ıslak hamburger için deliren de kendisi. Bu aralar ilgiye biraz daha fazla ihtiyacı var gibiydi. Okulda veya arkadaş ortamında belli ki birşeyler yolunda gitmiyordu. Onu kıramayacağımı biliyordum.

-''İstediğin ıslak hamburger olsun'' diyerek saçlarını okşadım. Kahvaltısını bitirdikten sonra yarım kalan boyamalarını tamamlamak için odasına doğru ilerledi. Bende miğdeme gelişi güzel birkaç lokma gönderdikten sonra kahvaltı masasını topladım.

Son çatalı da bulaşık makinesine koyduktan sonra üniversiteye gidip saat 2 de olan son dersime girecektim. Üstümü değiştirmek için tam odama girecektim ki babamın sesini duydum. Odalarının bulunduğu tarafa doğru adımlarımı hızlandırdım.

-'' Bunu ona nasıl söylemeliyiz bilmiyorum ama buradan gitmeleri gerek. Kahretsin.. onlar için çok zor olacak ama gitmeleri lazım. Beni anlıyorsun dimi bizden uzaklaşmaları lazım.'' Babamın bu sözleri heyecanımı ve korkumu daha fazla arttırdı. Artık nefesimi tutmuş annemin vereceği cevabı bekliyordum.

-'' Nasıl yani bunu Adin'e benim söylememi mi istiyorsun ? Üzgünüm bunu ben yapamam.'' Ah hadi ama cidden biraz daha durursam kafayı yiyecektim. Odaya aniden daldığımda babamın artık herşeyi bir kenara bırakmış ve olacakları bekleyen ifadesi karşıladı bu ani girişimimi. Dik durmaya özen göstererek korktuğumu belli etmeden konuşmaya başladım.

-'' Baba? .. '' Babam bu kelime ile kafasını biraz daha yere eğerek cümlemin diğer kelimelerini de duymak için sessizliğe gömüldü.

-'' Evet sizi dinliyorum, son birkaç gündür duyduğum ama bir türlü anlayamadığım şu sırrınızı.'' diyerek kollarımı önümde birleştirdim. Babam sözlerine başlamadan önce gözlerinde beliren çaresizliğin sesini duydum.

-'' Bundan birkaç ay önce şirkete bir mektup geldi. Üstünde isim yazmıyordu fakat siyah beyaz iki tane pul yapıştırılmıştı. İlk başta açmadım,isim yok bir şey yok önemli değildir diye düşündüm. Odama doğru ilerlerken aklımda saat 16.00 da olacak toplantıdan başka bir şey yoktu. Bilgisayarın başına oturduğum gibi atılan emaili açtım. İki üç satır bir yazı ve en altta senin resminle siyah beyaz pulların aynısı yer alıyordu. Yazılanları okumaya başladım.

'' - Zaman bitti , büyü bozuldu Semih Bey''

İlk başta ne olduğunu bende anlamadım ve direk mektubu açtım. İçinden 14. yaş gününde sana aldığım kolye çıktı. O sene yaşananlar tek tek yerlerine oturmaya başlamıştı.

-'' Senin doğum günün 22 Ağustos. O gün büyük ve stresli bir toplantıdan çıkmıştık. Bu şirketin böyle bir iş için seçileceğini hiç düşünmezdim. Ama olmuştu. Rakip 7 şirketin arasından sıyrılarak dış ülkelere normal orandan iki kat daha fazla mal gönderebilecektik. Şirketin durumu pek iyi değildi ve yardımcı müdüre bu tür işlerde uzman birisini bulmasını istemiştim. Yemin ederim kızım sadece iyi birini istedim, bilgili yanımızda durabilecek birini. Yardımcı müdürün görüştüğü adamı şirkete çağırdım. Başlarda düzgün birine benziyordu, bir sorun çıkacağını hiç düşünmedim. Eğer bu işi yapabilirse ona istediği parayı verebileceğimi söyledim. Ama bana hiçbir zaman bu işi nasıl yapacağını sormamıştı. Aksilik burada başladı. Toplantı bittiğinde sonuç bizim lehimize gelişmişti. Adam işinde oldukça iyiydi. İkna kabiliyeti yüksek birine benziyordu, önüme hakkında bilgiler içeren dosyası geldiğinde bakmaya gerek bile duymamıştım. Bu mutluluk ile annenin sabahtan haber ettiği doğum günün için hediye almaya gittim. Aldığım kolyeyi çok iyi hatırlıyorum çekmeceme koymuştum, fakat odaya tekrar döndüğümde onu bulamadım. Ne Kadar kamera varsa baktık fakat sonuç yoktu. Ben de keyfimi kaçırmak istemediğimden en sevdiğin pastadan alıp gelicektim. O saatte açık pek fazla yer bulamamıştım çünkü. 

 İhaleyi kazandıktan sonra ilk ay herşey düzgün gidiyordu. İşler aksatılmadan ilerliyordu. Bir gece uykumdan telefonun zil sesi ile uyandım. Şirket müdürünün soluksuz ve korkmuş sesi beni de tedirgin etti. Telefonda birşeyler saçmalıyordu. Üstümü giyinerek arabaya bindim ve şirkete doğru sürdüm. Geldiğimde herkes arka kapıya toplanmıştı, insanların bir kısmı şok olmuş gözlerle karşılarına bakarken bazıları ağlıyordu. Kalabalığı yarıp ilerlediğimde diğer adımı atmama engel olacak manzara ile karşı karşıya geldim. Bir anda vücudumda ki tüm kan çekildi, konuşamadım, kıpırdayamadım. Yardımcı müdür kafasında yediği kurşun ile duvara yaslanmış bir halde bize doğru bakıyordu. Bakışlarımı ondan çekerek duvarda yazan şeye odaklandım.

'' 22 AĞUSTOS ve o gün mektupta olan siyah beyaz iki pul''. Yazının sonu niteliğinde kocaman yazılarla ÖTEKİLER .

Beynimdem vurulmuşa döndüm. Aklım hiçbirşey almıyordu. Ne olup bittiğini herkes gibi bende çok sonralarda öğrenecektim. Tek bildiğim şuan kendimin özellikle de senin tehlike de olduğundu.

AMANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin