II • Kurtarmak?

74 5 7
                                    

Olabildiğince hızlı koşuyor ve arkama bakmamaya özen gösteriyordum. Az önce yaşadığım şeylerden kurtulmak zorundaydım. Bir daha onları hiç bir zaman görmemeliydim. Yaşamak veya özgür olarak yaşamak istiyorsam görmemeliydim.

Sonunda ana caddeye geldiğimde yavaşladım. Durağa doğru yavaşça yürüdüm. Ben fazla yürümeden bir taksinin geçmesini umuyordum fakat değil araba bir insan hatta bir kedi bile geçmiyordu.

Durağa yürüdüm ve yarım saat kadar sonra gelen otobüse bindim. Otobüste tek bir adam vardı. Bu yüzden ona baktım. Adam telefonla konuşurken gülümsedi ve gamzelerini çıkardı. Gözlerimin önünde Hongbin'in gamzesi canlandığında gözlerimi kapadım ve kurtulmak için kafamı iki yana salladım. Onu düşünmemeliydim.

Panikle otobüsten indim ve geri kalan yolu yürümeye karar verdim. Kafamda hala onun sesini duyuyordum. O komik ingilizcesi yankılanıyordu..

Dikkatimi dağıtmak amacıyla önünden geçtiğim bara Viski almak için girdim. Asyalı barmen bana döndüğünde kendimi o bardan da attım.

Kendimi hiç birşey düşünmemeye konsantre etmeye çalışarak ellerimi deri ceketimin cebine koyup yürüdüğümde bir mağzanın önünden geçtim. Mankenin üstündeki kazağı görmemle adımlarımı durdurdum. Bu kazak Hongbin'in giydiği kazağa çok benziyordu.

Bu düşüncenin aklıma gelmesiyle yumruğumu karşımda duran cama vurdum. Cam paramparça olur olmaz alarm çalmaya başladı. Ne halt ettiğimi fark ettiğimde durmadan koşmaya başladım. Yaptığım şey basit bir refleks sonucu olmuştu. Ama tabii bunu oranın sahibine ya da polislere anlatamayacağımı bildiğimden koşmaya devam ettim.

Tüm çabalarıma rağmen onlardan başka, o çocuktan başka birşey düşünemiyordum. Onu nasıl durdurabilmiştim? Ya da eğer onunla tekrar karşılaşırsam bunu bir daha yapabilecek miydim?

Hayatım boyunca hiç bir insanla bu kadar karşılaşmayı isteyip, bir yandan da karşılaşmamak için dua etmemiştim. Ona karşı içimde bir yandan korku bir yandan da isim veremediğim bir his vardı. Tekrar, tüm o mükkemmeliğiyle karşıma çıkmasını istiyordum.

Kendi caddemize geldiğimde yavaşlamadan kendimi içeri attım. İçeride beni Maggie'nin beklediğine emindim.

Dairemize gittim ve anahtarla kapıyı usulca açtım. Ses gelmediğinde şaşkınlığıma engel olamadım. İçimdeki korkuyla hızla odaları gezdim. Maggie'ye birşey olduğu korkusuyla.. Mutfakta, buzdolabının üstüne tutturulmuş notu gördüğümde durdum. "Viski almaya gittim. Endişelenme. -Mag." Gülümsedim. Zaman zaman onun da içkiye ihtiyacı oluyordu ve tam zamanında ihtiyacı olduğunu inkar edemezdim.

Hızla çarpan kalbimi sakinleştirmek için kendimi kanepeye attım. Hongbin'in yüzünü tekrar düşündüğümde geçirebilmek için yan döndüm ve başka şeyler düşünmeye çalıştım. Ama Hongbin'in yüzü gözümün önünden gitmiyordu.

Etkilediği yani istediklerini yaptırdığı insanlar da mı böyle hissediyordu yoksa bu tamamen benimle mi ilgiliydi? Aklıma bana zorla kurdurduğu hayaller gelmesiyle tekrar yerimde kıpırdandım ve ortamın biraz sıcaklaşmasından dolayı sağ bacağımı aşşağı sarkıttım.

Yavaşça düşüncelerim değişti ve Hongbin'den bile daha çok düşünmemek isteyeceğim birşey düşünmeye başladım; "Onun o lanet yerde köle oluşu."

Sahi, niye orada köle olmaya devam ediyordu ki? Sonuçta o sayko adamın her hangi bir yeteneği yokmuş gibi görünüyordu. Aksi taktirde kaçmak istediğimde ya da izbandutları yere serdiğimde ya da Hongbin'i karşı duvara fırlattığımda birşeyler yapmaya çalışırdı, değil mi? Belki de onun yeteneği de Hongbin'e istediğini yaptırabilmekti.

Nedenini şuan kesin olarak bilemezdim, tabiki, elimde tahminlerimden başka birşey yoktu. Fakat içimde Hongbin'i o lanet adamın yanından kurtarmak için öyle büyük bir istek, arzu vardı ki. Bunu yapmalı mıydım? Onunla tekrar yüzleşmeli ve onu oradan kurtarmalı mıydım?

Düşüncelerimle uykuya daldım.

***

Gözlerimi yavaşça araladım. Karşımda duran kişinin netleşmesini bekledim. Bu Hongbin'di. Sadece onu görebiliyordum. Geri kalan herşey karanlıktı. Yüzünde aynı durgun ifadesi vardı.

Daha sonra onun arkasında biri daha belirdi. Bu o iğrenç yaşlı adam, Daniel Brooke'du. Hongbin'in kulağına birşeyler fısıldadıktan sonra geri çekildi. Hongbin yavaşça, ifadesini bozmadan bir yere yürümeye başladı. Kalabalık bir insan topluluğunun önünde durdu. Ellerinde testere, bıçak, tüfek gibi eşyalar olan insanları iyice inceledikten sonra ciddi bir şekilde "Öldürün." diye emir verdi.

İnsanlar biranda birbirlerine girdiler. Ortalık korku filmine dönerken Hongbin'in mükkemmel yüzüne kanlar sıçrıyordu.

Atabildiğim kadar yüksek çığlıklar atmaya başladım.

***

"SAM! Sam uyan!" Çığlıklarıma devam ederek gözlerimi açtım ve yerimden fırladım. Karşımda Maggie'yi gördüm ama sakinleşemedim. Maggie yüzümü kavradı ve onunla göz göze gelmemi sağladı.

"Sam, sakin ol, benim." Nefes alış verişlerim yavaşça düzene giriyordu. Tamamen kendime geldiğimde Maggie'ye sarıldım. "İyisin, birşey yok." Nefes nefese ondan ayrıldım ve yüzüne baktım.

"Onu kurtarmam gerek Maggie, bunu yapmak zorundayım."

"Sakin ol ve ne olduğunu anlat." Nefes aldım ve kafamı salladım.

~~~

"Niye bunu istiyorsun Sam? O çocuğu niye bu kadar önemsiyorsun?" Maggie'nin şaşkın bakışlarından kaçındım.

"Bunu bilseydim inan şuan burada olmazdım. Kararımı vermiş olurdum." Ayağa fırladı.

"A-ama bu hafife alınacak bir konu değil, Sam! Ya seni tekrar kullanırsa? Ya bu sefer kaçamazsan?" Kafamı ellerimin arasını aldım.

"Bilmiyorum Mag, bilmiyorum!" Tekrar yanıma oturdu ve ellerimi tuttu.

"Sana birşey söyleyemiyorum çünkü ben ne dersem diyeyim kafana koyduğunu yapacağını biliyorum. O yüzden her türlü kararında arkanda olduğumu bil." Hafifçe gülümsedim. Şu dünyada beni mutlu edebilen tek insan en yakın arkadaşımdı. "Ayrıca, sana yardım edeceğimi de biliyorsun." Kafamı panikle iki yana sallayıp ayağa kalktım.

"Aklını mı kaçırdın Mag, bu çok tehlikeli! Özellikle senin için çok daha tehlikeli." Mag'de ayağa kalktı ve tam önümde durdu.

"Bana aklını mı kaçırdın diyene bak!" Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.

"Mag, ben ciddiyim. Ya Hongbin seni kontrol ederse?" Mag bir süre yere baktı ve düşündü. Daha sonra tekrar bana döndü.

"Ben de ona o kadar yaklaşmam o zaman. Varlığımdan haberi bile olmaz Sen onu kaçırırsın ben de arabayı kullanırım." Galiba gerçekten ciddiydi.

"Bak Mag, Hongbin ya da ben tek değiliz. O sayko adam diğer kölelerini de getirmiş olabilir. O zaman ne halt yiyeceğiz?" Mag ellerini omuzuma koydu.

"Sam kabul et, bu benim için olduğu kadar senin için de tehlikeli. O yüzden ne dersen de sana yardım edeceğimi, yanında olacağımı biliyorsun değil mi?"

İç geçirdim. "Tam bir baş belasıyım ve seni de bu belaya sürüklüyorum. Özür dilerim." Mag hafifçe gülümsedi.

"Bunu bilmiyor muyum mu sanıyorsun? Ama gördüğün gibi hala yanındayım." Ona sıkıca sarıldım.

"Sen hep benim yanımda oldun Mag." O da bana sıkıca sarıldı ve sırtımı sıvazladı.

"Sakın ağlayacağını söyleme çünkü biliyorsun, ağlayınca çok çirkin oluyorsun." Kıkırdadım.

"Viskim nerede?" Uzun bir iç geçirdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 15, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Not a Super HeroHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin