Balböceğin'den

77 5 8
                                    

Merhaba babacığım,

Bugün, 13 Mayıs 2019.
Gözlerimi kapattığımda, sesin hâlâ kulaklarımda yankılanıyor. Benimle konuşurken sesinin kadife gibi yumuşacık olan tınısı hâlâ hafızamda. Bak, sen kokuyor bütün çocukluğum. Aradan geçen beş senede, bedenen bir hayli büyüdüm ama... Ama babacığım, seni yitirdiğim günden bu yana kimse bana bir babanın; kızının çocuk olan yanı olduğundan bahsetmemişti. Muhakkak onlar da bihaberdir kesif acı kokan bu yalnızlıktan. Çünkü bir kız, en çok babasını kaybettiğinde yapayalnız kalırmış. Bu gerçek, yelkovanın akrebi yakalamak istercesine attığı her adımda benliğime çarpıyor. Ruhumun en derin yarasını sızlatıyor. Ah babacığım, keşke sensizliği bu kadar erken öğrenmeseydim...

Toprağı benden çok sevdiğin düşüncesi, zihnime iğneleri saplıyor da dirayetli olmaya çalışıyor ancak yine de yüreğime söz geçiremiyorum, akan kanın sıcaklığı sanki derimi yüzüyor...

Bugün, seni yitirişimin yıldönümü.

Günler, sanki bana ihanet ediyor babacığım, akan zamanın bunca hızının başka açıklaması olamaz. Dün, ardında bıraktığın cansız bedenin in ziyareti için buraya, Soma'ya geldim. Acıdan gözbebekleri, kezzap sancısıyla kıvranan annem; her yıl, bugün sinir krizi geçiriyor. Biliyorum; şüphesiz ki sen tüm bunları biliyor, hatta belki de yüzüne yerleştirdiğin buruk tebessümünle bizi daima izliyorsun. Ama kendi acımı bir anlık da olsa sineme çekip anneme destek olmak ve süregelen bu lanet yıldönümü sürecine katılmak için senin aşık olduğun şehirden- İstanbul'dan- seni benden alan şehre, altı yitirilmiş hayaller ve harcanmış sevgilerden; üstü de teneke yığınları ve kömür kokulu semadan oluşan bu şehre geldim. Bu, toprak yığınına. Bu, acı diyarına. Bana, belki de "ölümün adımlarına karışan sessizliğinin nedeni ne" diyeceksin.

İçimde taşan okyanuslar, deryaların göğe uzanan vurucu darbeleri ve ellerini ağzına bastırmış hıçkırarak dönüp duran dünyaya bakan küçük bir kız çocuğu var. Bedenim, soğuk sularla yıkanmış gibi kaskatı ve şimdi dilsiz hecelerin acısına karşı suskunken sessizlik, ruhumun kıyısında dahi vuku bulamıyor.

Elbette tüm bunları da biliyorsun babacığım. Ama yüreğimde bu zamana kadar beslediğim, büyüttüğüm duygularımdan bihaber olmalısın.

Dün senin her daim "fıstığım" diye sevdiğin ikinci göz ağrınla, Merve'yle, çizgi film izliyorduk. Bu aralar, çocuklar hep süper kahramanların olduğu çizgi filmleri izliyor. O an, fark ettim ki sen benim hayatımdaki Thor'muşsun meğer babacığım. Benim Thor'um. Şüphesiz, şimdi yanımda olsan "kızım bu kim, neyden bahsediyorsun, bilmediğimiz dillerden konuşma" diye söylenirdin.
Ah babacığım... Bana karşı ettiğin sitemleri, şakayla karışık çattığın kaşlarını görmeyi dahi özledim.
Gel hadi, yine sitem et bana! Bir harf dökülmeyecek dudaklarımdan, söz. Lâl kesilecek dilim.

Sonra... Sonra ben de sana, Thor'un kim olduğunu açıklamaya çalışırdım; sen yine anlamazdın. Bu satırları yazarken inan ki yüzümde oluşan tebessümün gölgesi, ruhuna ulaşsın istiyorum. Yüzünü, tebessümümün meltemi okşasın istiyorum. Seninle uğraşmayı, seninle gülmeyi öyle çok özledim ki... Senden sonra, güçlü olmaya çalışmam bu yüzden nafileymiş. Sana her daim sırtımı yaslamam, hiçbir zaman yıkılmayacağından emin olduğum içinmiş. Ne denli güçlüysen, ne denli eminsen; o denli de merhametliymişsin. Üstelik sen fedakarlığa hayatının en dar dönemlerinde bile yüz çevirmezdin!

Yok. Yok! Sen, benim için aslında yeryüzünde var olan, merhametli, yumuşacık yüreği olan, kızlarının; eşinin başkalarına avuç açmamaları için binbir türlü fedakarlığa boyun eğmiş tek kahramanmışsın da... Ben, seni yitirdikten sonra fark etmişim bu hüzün kokulu gerçeği.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 18, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BAL BÖCEĞİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin