"Sen de kimsin?"
"Ben, senim."
"Nasıl?"
"İşte."
"Sen, ben olamazsın. Çünkü ben, benim."
"Hayır, sen, sen değilsin. Ben sen olduğuma göre sen bensin."
"Sen, ben olamazsın ama neyse. Peki ben kimim?"
"Sen," duraksadı" geçmişin içinde boğulurcasına yüzen bir gemideki dümensin."
"Yani..."
"Hey, Emre, uyan!"
"Ne oldu bana?"
"Sen bayılıverdin."
"Emin misin?"
"Evet, hatta bir şeyler sayıkladın."
"Gerçekten?"
"Gerçekten. Ama sen baygınken ışıklar yanıp söndü. Ardından okulun posta kutusunda bir tıkırtı duydum. Gidip baktım. Bir mektup gelmişti. Al."
Bana kırmızı zarflı bir mektup uzattı. Mektubu çekinerek aldım. Bulanık gözlerim odaklanmakta zorlansa da inceledim zarfı. Üzerinde bir sembol vardı. Bir üçgen ve onun içindeki bir kare, yanında bir dikdörtgen, yanında da bir "s" harfiydi sembol. Mektubu açtım. Sert kartı yavaşça çektim. Üzerinde kırmızı kalemle yazılmış dört kelime vardı. Kelimeler özel bir el yazısı ile yazılmıştı. Bir saniyeliğine kendi el yazım zannettim ama hayır, benim yazım değildi. Kelimeler seçilirdi fakat cümle bulmacalıydı. Şunlar yazıyordu: " Duvarlar İS dolayısıyla kara."
"Ne anlam ifade ediyor, ben bulamadım."
"Sanırım kelimeler sadece bir şeyin üzerine odaklanmış."
"Ne gibi?"
"Bilmiyorum. Ama sanki önemli kelime duvarlar."
"Bana da öyle geldi."
"Sanki... "duvarlar" ... hmm ... evet, bu koridorları temsil ediyor olabilir."
"Hadi geri dönelim."
"Tamam."
Eski yoldan geri dönerken aklımdan çıkmayan tek şey mektup değildi. Güvenliğimiz için başka neler yapabiliriz bilmiyordum.
"Koşun, Ali, Emre! İrem ve Sena öldü!"
"Ne?"
İrem'in İ'si, Sena'nın S'si. Her şey açığa kavuşmaya başlamıştı.
"Duvarlar İS dolayısıyla kara."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil'in Gözyaşları
AksiKorkutucu bir okul.Korkutucu koridorlar.Korkutucu yazılar.Okulun posta kutusuna kimin getirdiği belli olmayan mektuplar.Arkadaşlar.Dostlar.Azrail'in yoğun günü.Cinayetler. Hayatta kalabilecek misin?