-1-

59 5 3
                                    

SONBAHARIN SON GÜNLERİYDİ.

Gökyüzünün gürlemesiyle havadaki mavilik solmuş, etraf gri renge bürünmüştü. Bu renk mutlu insanların yüzünde aceleci bir tavır alıp telaş ve hüzüne dönüşmüştü. Hava yine hafif rüzgarlıydı, bazen de gökyüzünün gözlerinden bıraktığı damlalar yeryüzüne iniş yapıyordu. İniş yaptıkları yer her zaman değişiyordu kimi dumanı tüten bir evin bacasına, kimi dalına zar zor tutunan yapraklarıyla beraber kurumuş bir ağaca, kimi kendisinden yardım bekleyen çatlaklarıyla beraber kurumuş toprağa kimisi ise hiçbir şeyden haberi olmayan sadece yaşamak zorunda oldukları için yaşayan insanların alnından başlayarak, yanaklarından hafifçe süzülerek yeryüzüne kurban gidiyordu. bir yazarında dediği gibi "İnsanlar belki bu kadar kirli olmasa, yağmur yağmazdı." Bize acıyan gökyüzünün feryadlarıdır belki bu yağmur, o da bize ağlıyordur belki. İnsan değil sonuçta bizim yaşadıklarımızı yaşasa her güne yağmurlu uyanırdık belkide. Havada kasvet kokusu vardı ve gitgide etrafa yayılmaya başlamıştı. Üzerinde su damlaları bulunan yaprakların uçuştuğu ıssız tenha sokaklara akrep ile yelkovan yer değiştirdikçe insanlar doluyordu. Yaprakların hareket etmeyişi rüzgarın durup yerini hızla yağan yağmura teslim edişinin simgesiydi. Yağmur şiddetlendikçe kasvet kokusu daha da artıyor ve bu iki unsur birleşince muazzam bir dehşet saçıyordu. İnsanlar ağır adımlardan vazgeçip hızlı adımlarına yöneliyorlardı. Kalabalıklaşmaya başlayan sokaklar tekrar ıssızlığına dönüyor kısa süre de olsa özlediği benliğine kavuşuyordu.Biraz zaman sonra sokak kendisini bulabilmiş tekrar tenhalığına dönmüştü.

Sokağın başından ayak sesleri duyulmaya başlamıştı.Sonbaharın mucizesi olan sararmış yapraklar yerde ezilirken ayak sesleri daha da çok kulakları dolduruyordu. Ses yakınlaşırken sesi oluşturan her kimse gizemli havasına çoktan bürünmüştü." Yağmurdan dolayı yavaş adımlarla ilerlediği çok belliydi, az sonra hızla ezilmeye başlanan yapraklar öksürük sesini beraberinde getirmişti. Sonunda sokağın başından elinde pahalı kitaplar olan uzun boylu, kıvırcık turuncu saçları ve uzaktan dahi "ben buradayım!" diyen kömür karası renginde gözleri olan bir kız girmişti. Sokağın diğer ucuna kadar yürümeye yeltense de yağmur ona engel oluyordu. Bir duvar kenarına diz çöküp oturdu. Kitaplarını yağmurdan sırılsıklam olmuş siyah pantolonun üstüne koydu, daha sonra kollarından narince çıkarttığı hırkasını dizlerine örttü. İki eliyle uzun turuncu saçlarını toplayıp uçlarında biriken suyu sıktı. Eliyle tuttuğu saçını üç kere elinin etrafında döndürerek tokayla tutturdu, mükemmel bir topuz oluşmuştu. Topuz yaptıktan sonra yüz hatları ve çevresi daha da belirginleşmişti. Dudağının sol üst köşesinde bir beni vardı. Bu detay onu daha da güzelleştiriyordu. Yağmur dinmiş gibiydi sadece arda kalanları çiseleniyordu. Genç kız bunu fark edip doğrulmaya başladı. Dizlerinin üzerine örttüğü hırkasını alıp kollarından dikkatlice geçirdi, her seferinde bu kadar nazikçe giymesinin bir sebebi vardı elbet. Kitaplarını sağ kolunun altına alıp az önce bir türlü ulaşamadığı yoluna yöneldi. Sokak tekrar insan almaya başlamıştı, lakin bulutlar her yeri kendileri ile kuşatmışlardı. Sisten göz gözü görmez olmuştu. . Genç kız ne olduğunu anlamadı birden o güçsüz, naif vücudu soğuk ve ıslak zeminle buluşmuş ayrıca muazzam gözüken topuzu da bozulmuştu. Uzaktan pahalı ve ulaşılmaz gözüken kitapları da yerde dağılmıştı. Hafifçe ayaklarını kendine doğru çekip, kollarından destek alarak ayağa kalktı. Etrafında alışık olmadığı bir manzara ile karşılaşmıştı hâlbuki.

Umarım beğenirsiniz 😊

YAĞRENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin