Bölüm1:PİANO

47 3 0
                                    


Hissettiğim şey tam olarak,hissizlikti.

Hiç bir şey hissetmiyordum. Ne kızgınlık, ne terkedilmişlik ve de bunun gibi bir çok duygunun hiçbiri benliğimde değildi. 

Başıma gelenler tam olarak şuydu; hani 7.kattan atlarsanız öleceğinizi bilirsiniz ya, ve ya  benzinsiz bir otomobilin çalışmayacağını  ha tam olarak buydu. Sonunu bildiğim şeyleri değiştirmek istemiştim,sonuçsa;ölümdü.

Önce derin bir nefes aldım,beremi son kez düzeltip kendinden emin adımlarla ve yalandan kocaman gülümsememle okula girdim. Dün gece kendimi fazlasıyla rezil etmiştim, dahasına gerek yoktu.

''Ayıcıkkk'' diye anırıp sırtıma atlayan Meyra beni içtenlikle gülümsetmişti. ''Ayıcık sensin be.''diyerek yüzümü ekşittim. ''Tamam kız kızma hemen.'' hemen yanaklarıma sulu öpücüklerinden kondurdu,gerçekten sulu öpüyordu. 

''Bizsiz ha!'' diye mırıldanan iki kişi Tuğçe ve Almila'dan başkası değildi. 3 günden beri ilk kez gerçekten gülümsüyordum. Onlara kollarımı açtım. Sarılmamızın ardından yavaş adımlarla sınıfa geçip yerlerimize oturduk. Tüm sınıf sessizdi. Neler olacağını herkes merak ediyordu, bende öyle.

Yanında iki,üç kızla sarmaş dolaş sınıfa gelir miydi yoksa gelip özür mü dilerdi merak ediyordum. Onu sevmiyordum, bizimkisi bir çıkar ilişkisiydi. Sadece çıkarlardan ibaretti,yani öyle sanıyormuşum. Ama her ne olursa olsun benliğim terkedilmeyi kaldırmıyordu. Hangi kız böyle bir şeyi kaldırabilirdiki, terkedilmeyi.

Ama düşüncelerim aksine malum piç, Cem sınıfa gelmedi hatta sınıfını değiştirdiği öğrendik. Onu görmeyecek olmak mutluluk vericiydi, yani sanırım. Bu bir aşk-gurur meselesi değildi. Yaşadıklarımızdan pirim kasıyordu. O hep böyleydi popülerite için yapmayacağı şey yoktu. Bana benden hoşlandığını söylediğinde,yanımda olmak için yalan söylediğinin farkındaydım ama yanımda bir erkek istemiştim, belki beni mutlu eder sanıyordum. Fakat yalanlarla kandırmıştım kendimi, aptal kafam.

Günüm öğle arasına kadar birkaç dedikodu dışında normal geçmişti. Dediğim gibi öğle arasına kadar. Öğle arasında her zaman olduğu gibi kızlarla kafeteryaya gitmiştik. Gözüm kafeteryayı tararken,her zaman beraber oturduğumuz masada iki kızla beraber kahkahalarla sohbet ediyordu.

'KAHKAHALARLA' sohbet ediyordu. Gördüklerimden sonra resmen vücudum işlevini yitirmiş,hareket edemez hale gelmiştim. Bu his,birinin kalbinizi salilseler içerisinde sökmesi gibiydi ve bunu durmadan devam etmesi gibi. Herşey durmuştu sanki, ne ara bu herife alışmıştım ki. Bir an itildiğimi hissettim,boşluğa düşmüşüm gibi oldu fakat Meyra beni masalardan birine oturtmuştu. Aklım onlara bakmamamı söylesede,bakıyordum işte. Bedenime hükmedemiyordum.

Bir hışımla masadan kalkıp,koşar adımlarla müzik odasına gittim. Gidebileceğim tek yer burasıydı,mutlu hissedeceğim. Pianonun başına oturdum ve aklıma gelen ilk parçayı parmaklarımın çalmasına izin verdim.

 "Kim bilir neler neler geçti başından
Kimse boyle yalnız olamaz
Anlat birer birer tut ellerimden
Kimse boyle küskün olamaz
Çizgi çizgi yüzünde
Gölgeli gözlerinde
Ağır sessizliğinde
Neler neler var
Ne hikayeler var "

 devamını getiremedim,sustu dilim. Pianonun tuşlarından çektim parmaklarımı çünkü devam edersem ağlayacaktım. Başımı ellerimin arasına alıp derin nefesler almaya çalıştım, sahi bu acı geçiyor muydu? Daha fazla direnemedim,gözlerimden yaşlar birer birer intihar etmeye başlamıştı. Elimden gelen sadece buydu,ağlamak. 

"Her bahar öncesinde
Kardelene dönüşmeyi
Kopmayı koparılmayı anlat"

başımı ellerimin arasından çıkardım ve sesin geldiği yöne baktım. Bir yabancıydı, içimden bir ses 'söyle şu lanet şarkıyı' dedi. Sadece ona uydum ve gözyaşlarımla eşlik ettim.

 "Karanlıkla dans etmeyi
Sonra ölmeye yatmayı
Kahpe dünyayı anlat " 

yine sustum,sadece onun o kadifemsi sesinde acılarımı dinlemek istedim.

"Titreyen çenende dünya devrilmiş
Kimse böyle üzgün olamaz
Gözlerin dolu dolu hayatın da oyle
Kimse böyle yorgun olamaz
Hep göz pınarında
Duran o gözyaşında
Akmaya hazırlanan
Neler neler var
Ne hikayeler var "

nasıl da güzel söylemişti, 'Gözlerin dolu dolu,hayatında öyle.' Yeniden katıldım ona.

"Her bahar öncesinde
Kardelene dönüşmeyi
Kopmayı koparılmayı anlat
Karanlıkla dans etmeyi
Sonra ölmeye yatmayı
Kahpe dünyayı anlat"  

Gülümsedim,her akıttığım yaş için. Cidden dengem bozulmuştu. Az önce ağlıyordum fakat şimdi gülüyordum,deli kafam.

Gözlerim yabancıda gezindi, uzun boylu biriydi ve geniş omuzlu. Kumral saçları vardı. Onu daha önce müzik odasında görmemişitim,bundan emindim. 

"Burada ne arıyorsun? Nasıl girebildin!.. Ahh burda olmamalıydın." Gerçekten şaçmalıyordum,mankafa mısın sahi o nasıl soru 'nasıl girebildin?' tabikide başından beri burdaydı. Çocuk şaşkın bir suratla bana bakıyordu. Kendimi daha fazla rezil etmemek adına oturduğum yerden kalkıp hızlı,sahte sinirli adımlarla sınıfa geçtim. Belki farkında değildi ama rahatlamamı sağlamıştı ve ben ona tam bir bok kafalı gibi davranmıştım. Bir daha söylüyorum, tam bir bok kafalıydım. Sınıftan eşyalarımı alırken anneme 'Beni almalısın,iyi değilim.' temalı bir mesaj atmıştım. Muhtemelen bu soğukta onu beklerken donacaktım ama birileriyle konuşmaktan daha iyiydi. Susmak en büyük huyumdu.

Hızlı adımlarla okul bahçesine inip annemin gelmesini bekledim,herkes derste olduğu için sessizlik iyiydi. Bir anda omzuma biri dokundu ve hemen oturduğum bankta yanıma oturdu,tabikide müzik odasındaki çocuktu. Sen çocuğa boş yere saçmala sonra kaç, gerçekten gerizekalıyım.

"Hey,ben Ushan." diyerek gerçekten içten bir gülümsemeyle elini bana uzattı. Dediğim gibi gerizekalıyım, istifimi bozmadan cevap verdim "Gece." 

Tam bu sırada annem gelmişti. Onu umursamadan yerimden kalktım arabaya doğru ilerlemeye çalıştım. Bakın çalıştım diyorum çünkü Ushan kolumdan tutmuş,gitmeme engel olmuştu. 'Ne var?' gibisinden bir bakış attığımda,cebinden bir kağıt çıkarıp avcuma sıkıştırdı,ardından kulağıma fısıldadı. 

"Umarım bi dahaki karşılaşmamızda umut duygusu barındıran bir şarkı söylersin."

Bayan GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin