Çağatay beni hemen bavuldan çıkardı ve hemen merdivenlerden üçer beşerli indik. Nasıl bir patlamaydı bu ? Kim neden yaptırmıştı bunu ? Herkesin kafasında deli gibi sorular dolanıyordu eminim . Daha insanları görmesem bile hissediyordum sanki , gözlerinde bir telaş bir sessizlik bir korku okunuyordu. Yakınlarını arayıp canlarına şükretmekle meşguldüler. Peki ya masum kurbanlar ? Masum insanlar demek belki daha mantıklı olabilir ama onlar bir patlamaya kurban gittiler. Ve kimin kurban olacağı kader mi yoksa kasıtlı mı bilemeyiz. Ama herkesin kafasında bir cevap saklı . Beyinler " kader" demekten yılmıyor.
Bazen bencillik ihtiyaçtır. Ama bazıları bunun "bazen"ini duymazlar.
Ve o anda sanırım bencillik gerekli olabilir, çünku hayatınızda ki her adımı başkalarını düşünerek atarsanız size verimli dönemeyebilir. Bazılarını üzsenizde bu hayat sizin ve bu hayatta sizden daha kalıcı bir şey olamaz. Fakat bazı dostluklar bazı aşklar vardır , yürek el vermez bırakmaya işte onları, işte gerçek dost, gerçek aşk dediğiniz kişileri bırakmayın. Çünkü bazen pişman olursunuz,onlar benliğinize karışmış kanınıza girmişlerdir.Beni düşüncelerimden uzaklaştıran şey yanımızdaki arabanın korna sesi oldu. Ve sanırım uzun süre hislerimle savaşmıştım. Çağatay'ın tepkilerinden anlaşılıyordu.
-İyi misin ?
"Ah ,evet. Ben iyiyim."
-Ters giden ne ?
"Hiç birşey."
-Neye dalmıştın?
"Duygulara , düşüncelere bir nevi benliklere."
-Sen çok özelsin , farkında mısın ?
"Teşekkür ederim, sen de öyle."Ah utanmıştım, ve içim içime sığmıyordu. Sanırım o da benim gerçek aşkımdı , benliğimi ele geçiren bana sahip olan tek kişiydi. Anti-depresanım gibiydi. Sıkıntılarımı çeken ve herşeyim diyebileceğim tek kişiydi.
"İnsan bakış açısı yüzünden pişmanlık duyar."
Mesela ben şüpheci ve güvenmeyen birisi olsaydım şuan paranoyak biri olabilir onunla geçirdiğim her saniyede şüphelenir bu ilişkiyi kendime zehir eder hiç mutlu olamayabilirdim. Gerçi bildiğiniz gibi önyargılı davranıp şüphe ettiğim oldu ama o saf sevgidendi. Paranoyaklık çok farklı bir şey.Bunları düşünürken yine daldığımı farkettim. Ama en azından bu sefer ne olduğunu sormadı. Yolu yarılamıştık ve oraya gittiğimde sakin olmak istiyorsam sanırım duygularımı düşüncelerimden ayırmalıydım. Bu eğitim ve yetenek gerektiren birşey. Sıradan bir insan bunu yapamaz fakat biz yetimlerin buna bütün gün ihtiyacı olduğundan bizi buna karşı eğitiyorlardı. Mesela sizin aileniz olmamasına rağmen,sizi ziyareten gelen çocukların annelerine ya da babalarına sarılarak geldiklerinde ağlamanıza engel olmaya yarayan şey. Benim de tam şuan buna ihtiyacım var ve kullabilirim.
Yol hala bitmemişti ve benim söyleyebileceğim tek şey vardı . Bu ülkede herkesin mutlu olabilmesi için "Ortalamaya dönüş" kavramı devreye geçmeliydi. Yani bir olay ne kadar kötü olursa olsun,ya da ne kadar iyi olursa olsun eşitlenir. Ne seni yıkacak kadar acı verici olur, ne de seni havalara uçuracak kadar sevindirici. Fakat bu ülkede bu kavramı uygulamak imkansız gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Oda #thewattys
Teen FictionYetimhanedeki 2 çocuğun hikayesi.Karanlık odanın aşkı...