3.Bölüm ✤ Çaresiz

193K 6K 450
                                    

                                                                               3.BÖLÜM 

Kovalayamadığım, sayamadığım dakikalar boyunca orada öylece oturdum. Olanların gerçekliğini sorgulamaya başlayacak kadar inanamıyordum şu anda içinde olduğum şeye. Geri mi dönecektim şimdi? Başlamadan bitti dedikleri şeyi mi yaşıyordum?

Delirecektim. İşte tam da bu yüzden çok sakin bir şekilde oturmaya devam ediyordum.

Zihnimin içinde onlarca karga kulaklarımı parçalayacak şekilde bağırmaya devam ederken yavaş yavaş ayağa kalktım ve koridora doğru yürümeye başladım.

Sanki adımlarım biri tarafından donduruluyordu. Odaya girdim ve kapının eşiğinde dikilerek içeriye göz atmaya başladım.

Bir yanım hala inanmıyor, bir yanım ise bitti diyordu. Bir yanım bir şeyler yapmak istiyordu, bir yanım ise yapabileceğim hiçbir şey olmadığını kabullenmişti.

İçeriye girdim. Zihnim ilk olarak, özenle dizdiğim kitaplarıma tutunmuştu. Onlara doğru yürüdüm. Kitaplar hakkındaki düşüncelerim her zaman çok netti. Yalnızca bir saat önce onları teker teker bu raflara yerleştirirken içlerindeki kelimelere olan bağlılığımı düşünüyordum. Şimdi ise onları hayallerimle beraber koyduğum yerlerden almak tüm bağlarımı koparıyormuşum, tüm iplerimi kesiyormuş, çözüyormuş gibi hissettiriyordu.

Huzurun yalnızca kırıntılarına doyduğum o evden çıkma gücünü bana hayallerim vermişti. Şimdi ne beni tutacaktı?

Gözlerimin tuttuğum gözyaşlarım yüzünden yandığını hissetmeye başladığımda kulağıma Aşık Veysel'in o meşhur türküsünün sözleri doluştu: "Kışın sonu bahardır. Bu da gelir, bu da geçer, ağlama!"

Kirpiklerimi ıslatan kaçak bir damla gözyaşını elimin tersiyle sildim. Bazı sözler, bazı seslerden koptuğunda insanın ruhunda çok büyük inandırıcı bir hüküm kuruyordu. Bu da onlardan biriydi. Zaten insan içindeki seslerin çok ve ağır geldiği anlarda başka sesleri duyabilmek için şarkılara, türkülere kaçmıyor muydu? Ben de buna inandım. Bir yolu bulunacaktı. Şu anda ağlamak kapanan hiçbir kapıyı açmayacaktı.

Tek tek tüm kitapları bavula yerleştirdikten sonra aksak adımlarla giysi dolabına ilerledim. Onları bavula yerleştirmek gözümde basit bir işti aslında. Gelişi güzel, dağıtarak kucağıma aldım ve tıkıştırmaya çok yakın bir şekilde bavula tıktım hepsini. Sanki içimde dağılmaya yeltenen tüm o şeyleri bir arada tutmak istiyor gibi sıkıştırdım tüm bavulu.

Kalbimin fermuarları ardına kadar açılmak istese de bavulun fermuarını sinirle çekiştirerek kapattım. Kalp istediğini istemek konusunda, kan pompalamak kadar kararlı olsa da dünya düzeni de kendi düzenini döndürmek konusunda kararlıydı. İnsanın hayallerine olan vefa borcunu ödemesi için ne kadar şansı olabiliyordu şu hayatta? Sonuçta onu ayakta tutan, insan sayan hayalleri oluyordu bunca zaman...

Bavulu yataktan indirdim ve odaya hızlıca göz attım yeniden. Banyo ile ilgili eşyalarımı henüz çıkarmamıştım. Yurdun verdiklerini kullanmıştım o yüzden sanırım odada başka hiçbir şey kalmamıştı. Sülietim hariç.

Bavulu ve sırt çantamı elime alarak odadan çıktım. Beynimde hala "Nasıl boş oda kalmaz?" sorularım çığlıkları kovalıyordu. Bavulu sertçe koridorun tam ortasına bıraktım. Belki şu anda bulunduğum durumla hiçbir alakası olmayan fakat yüksek ihtimalle içinde bulunduğum ruh haliyle oldukça alakalı bir anı canlandı zihnimde.

Fırtına ve Yaprak | WATR Watty '14 En İyi Teen Fiction HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin