8. BÖLÜM "İkinci Şans"

24.4K 2.1K 244
                                    

Sıcaktan insan bölüm yazamıyor, ilham perilerim eridi resmen. :D Ama sonunda yazdım. :) Umarım beğenirsiniz.

İyi okumalar! :)

Her insan gibiydim ben de. Hayatla ilgili bir sürü yanılgım vardı. Hatalar yapabileceğimin farkındaydım. Kararlar verip kendimi kandırabileceğimin de... Ama en büyük yanılgım geçmişe düşünmeden sünger çekip hayatıma devam edebileceğimdi. Ama geçmiş benim gibi düşünmüyor olmalı ki karşıma çıkmaya karar vermişti.

Telefonda Viviane'ın ahenkli sesini duyduğumda bunu anlamıştım.

Koskoca beş yıl... Fransa'dan arkama bakmadan dönmemin üzerinden beş uzun yıl geçmişti. Hatırlamayı istemediğim günleri geride bırakmış, Türkiye'deki zorlu günlere geçmiştim. Beni yadırgayan lokanta çalışanları arasında varlığımı kabul ettirmek için mücadeleye girişmiştim. Yine de acı çekiyordum ve çalışmak, zihnimi işime odaklamak beni iyileştiriyordu.

Ya da sadece öyle görünüyordu.

Baba parası yiyen, onun hazırda bıraktığı işlere konan evlat profilimi değiştirmek için çaba harcıyordum. Acı acıyı bastırıyordu. O zamanlar benim gibi işine yeni başlamış Erdem adında bir aşçıyla tanışmam bana güç vermişti. Şef yardımcısı olan bu adam belki de ekipte bana önyargıyla yaklaşmayan, iyi işler yapabileceğime inanan tek insandı. İlk başta anlamasam da kardeşimi kıskançlığa sürükleyecek kadar yakın iki dost haline gelmiştik. Bana akılcı öneriler veriyor, konuyu anlamasa bile yol göstermek için debeleniyordu.

Ona her şeyimi anlatmaktan çekinmedim. Ailemi, işimi ya da başka herhangi bir şeyi... Ama geride bırakmak istediğim, olmamış gibi davranmayı tercih ettiğim bir olayı anlatmamayı seçtim. Beni sebepsizce işine bağlı olan bir adam olarak tanımasındaki temel sebep buydu.

Ama yine bir dostun yol göstermesine ihtiyaç duyduğum için çaldığım kapı onunki olmuştu. Erdem karşımda oturmuş çayını yudumlarken biraz kızmış biraz kırılmış bakışlarını gizlemeye gerek duymuyor gibiydi.

"Demek bana bunu anlatmadın." Sırf hoşlanmadığımı bildiği için çayını höpürdeterek içtikten sonra arkasına yaslandı. Şakayla karışık, bir günlüğüne Narin'ini bırakıp benimle ilgilenmesini söylemiştim. Şimdi onun evinde yayılmış haldeydik. "Böyle bir şey başından geçti ve anlatmadın. Helal olsun."

Gülmekten kendimi alamadım.

"Sevgili tribi yapma şimdi. Dedim sana, yaşanmamış kabul etmek istedim."

"Ama şimdi o kadın pat diye Türkiye'ye geldi."

"Evet."

"Ve karşılamaya gitmedin."

"İstemedim."

"İstemedin mi cesaret mi edemedin?"

Kaşlarını kaldırmış, hafiften gülümseyerek, imayla bakıyordu.

"Ne demek bu?"

"Bilemiyorum. Eğer meseleyi aşmış olsan, eski bir arkadaşın basit bir ricası olurdu senin için. Demek ki aşamamışsın." Haklı olduğunu kabul etmek zordu ama reddedemeyecek kadar da farkındaydım. "Peki... Abinin haberi var mı?"

"Ona söylemedim. Söyleyeceğimi de düşünmüyorum. Ben sorun etmediğimi söylediğimde, o da ciddiye almamıştı."

Erdem başını salladı düşünceli bir tavırla.

"Sen de şimdi ben ne yapayım, diye bana geldin?"

"Aynen öyle."

Bir süre yüzünü sıvazlayarak düşündü. Sonra da aynı düşünceli ifadeyle mırıldanır gibi konuşmaya başladı.

ÇİFTE KAVRULMUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin