29. BÖLÜM "İlk Hamle"

23.2K 1.8K 166
                                    

Bayramı da atlattığımıza göre eski tempomuza dönelim usulca. :)

İyi okumalar! ♥

Hayat bir yerde anlamını değiştiriyordu. Yıllar önce yeniden bir insana kendimden çok güvenebileceğimi, yeniden aşık olabileceğimi düşünmezdim. Bunun için yemin etmiş değildim ama insanın ruhu bazı sonuçların daha çok farkında oluyordu. Benimki de öyleydi. Bir kere paramparça olup kendini güvende olabileceği ir köşeye çekmişti. Unutmak için işime odaklanırken kendimi duygularımdan soyutlamıştım.

Sonra O karşıma çıktı. Hayatıma bodoslama dalmakta bir sakınca görmedi. Mor saçları, tarifsiz mavi gözleri, hırçın bakışları, leylak kokusu, bambaşka boyutlara geçmeme sebep olan derin sesi ve içimi titreten gülümsemesi ile. Daha ilk anda anlamam gerekirdi, ona karşı koyamazdım. Koyamamıştım.

İrem'le hislerimizin karşılıklı olması uzun zamandır tadını unuttuğum huzurun içime yerleşmesini sağladı. Endişelenen bir tarafım vardı, bir kere sütten ağzım yanmıştı ama İrem'le ilgili kötü düşünmem mümkün dahi değildi.

Hem canımı yakacaksa bile razı olacak haldeydim. Viviane'le olduğum zamanlarda onun aşkına o kadar inanmıştım ki beni sırtımdan vurduğunda hazırlıksızdım, beklemediğim bir darbeydi. Temkinli tarafım İrem için bile bekliyordu. Ama razıydım.

Birkaç gün olmuştu yeni şubenin binasındaki konuşmalarımızın ardından. O ilk anda, duygularımı açıkça ifade etmenin rahatlığı ile geri çekildiğimde gülümsemesini görmek paha biçilmezdi. Tereddütsüz hali içime su serperken kalbimi hızlandırmış, ona neden âşık olduğumu hatırlatmıştı. Cesareti, dimdik duruşu beni kendine her an bağlayan bir kadındı İrem. Zaten onun inadının en başından beri ne kadar hoşuma gittiğini yadsıyacak değildim.

Geçen birkaç günde ise durumumuza adapte olmaya çalışıyorduk. Erdem'e yüklendiğim zamanları hatırlayınca pişman olmuyor değildim. Çünkü sınırı tutturmak kesinlikle çok zordu. Her an ona dokunmak, onu öpmek isteğiyle yanıp tutuşuyordum ve patron olduğumu, onun da lokantamda çalışan bir stajyer konumunda olduğunu sık sık kendime hatırlatmama gerekiyordu.

Ve tabi ki işe yaramıyordu. Yine gerek olmadığı halde kendimi onun odasına girerken buluyordum. Gözlerini kırpıştırıp gülerken halinden şikâyetçi görünmüyordu.

Mutluydum. Uzun zamandır doyasıya mutluydum. Ama bir köşede bekleyen sıkıntıları aklımdan tamamen çıkarmıştım. Ve onlar kendilerini hatırlatmak için köşelerinden çıkmaya karar vermişlerdi.

İrem odama kapıyı çalmadan telaşla girdiğinde irkildim, yüzünün şoke olmuş ifadesinden bir şeyin yolunda gitmediğini anlamıştım. Nefes nefese görünüyordu.

"İrem?" dedim yerimden hemen kalkarak.

"Onur, aşağı gelmelisin."

"Ne oldu?"

"Birileri geldi... Şey için..." Derin bir nefes aldı. "Seni soruyorlar. Sağlık bakanlığından görevlilermiş. Pek iyi sebeplerle gelmiş gibi görünmüyorlar."

"Buraya davet etseydin..." Kaşlarımı çatmaktan kendimi alamazken İrem'in gözlerine baktım. o da başını iki yana salladı.

"Kabul etmiyorlar. İlla ayaklarına getirtecekler seni."

Mor saçlarını omuzlarından arkaya itti ve kapıyı açıp bana baktı. Sandalyemin arkasına geçirdiğim ceketimi giydikten sonra kapıdan çıktım, İrem de yanımda yürüyordu. Onunla konuşmadım, endişeli bakışlarını üzerimde hissediyordum ama benim de durumla ilgili bir bilgim yoktu.

ÇİFTE KAVRULMUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin