Bölüm 7

25 1 1
                                    

Merhaba arkadaslar uzun bir aradan sonra tekrar sizinle birlikteyim. Bu bölüm biraz uzun oldu, umarım beğenirsiniz  Yorumlarinizi ve begenilerinizi bekliyorum. Sonraki bölümlerde sizce neler olacak veya neler olmasini istersiniz bana yorum olarak yazarsanız cok mutlu olurum. Iyi okumalar. Tesekkürler <3

Merdivenleri teker teker çıktıktan sonra Beren'in odasına doğru ilerledim. Tam kapiyi tıklatacaktım ki Bora'nin sesi ile durdum.
"Beren uyuyor." Dedi soğuk bir ses tonuyla. Elimi geri çekip ona doğru döndüm. Kahverengi gözleri gözlerime değdi. İçimdeki Ömür Bora'ya bayılırken, dışımdaki Ömür umursamıyormuş gibi yapıyordu. Yanına doğru yürüdüm. Karsısına geldiğimde durdum ve:
"İyi, uyanınca girerim bende." Deyip yanından geçerken sol taraftaki koridora takıldı gözüm. Koridorun içinde bir koridor daha vardı. Takmadan çıktığım merdivenlerden tekrar indim. Bora'nin arkamdan geldiğini duyabiliyordum. Yaklaşık bir yârim saat öncesinde oturduğum koltuğa tekrardan oturdum. Bora'nin bakışları bana ne yapıyorsun der gibiydi, umursamadım. O sırada bir telefon çalmaya başladı, Bora önümdeki masanın üzerindeki telefonuna bir bakış attı. Ekranda "aşkım" yazıyordu. Bora'ya tekrar baktığımda o da bana bakıyordu. Gözlerimiz birbirine değdi, gözlerini gözlerimden ayırmadan telefonuna uzandı.
"Efendim?" dedi normal bir ses tonuyla. Gözleri hala gözlerimdeydi. Sevgilisi vardı, başka birisini seviyordu. Kalbim istemsizce sızladı. Gözlerimi gözlerinden çektim.
"Evdeyim." dedi. Telefonunun diğer ucundaki sevgilisini dinledikten sonra;
"Bugün müsait değilim, yârin buluşsak?" dedi. Tekrardan gözlerimi ona diktim. Dudağının sağ tarafını dişlerinin arasına almıştı. İnanılmaz çekici duruyordu, içimdeki Ömür eriyip biterken, dışarıdaki Ömür ise kendini zor zapt edebiliyordu. Telefonu kapatıp masanın üzerine tekrardan koydu. Doğrulduktan sonra yüzüne düsen saçlarını eliyle arkaya itip, ellerini saçlarının arasından geçirdi. Hayranlıkla onu izliyordum, mükemmeldi. İlk defa bu kadar net bir şekilde gözlemleme şansını yakalamıştım. Gözlerimle onu takip ediyordum. Tekli koltuğa kendini yavaşça bıraktı. 

"Seni buraya ben çağırdım demi?" dedi tok bir ses tonuyla. Fırtına öncesi sessizlik gibiydi. Her an esip gürleye bilirdi. Onu daha fazla bekletipte sinirlendirmemek için;
"Evet, bende o yüzden su anda buradayım." Dedim sakin bir ses tonuyla. Onu sinirlendirmek istemiyordum, sinirlendiğinde yabancı birisi oluyordu.

"Simdi de gitmeni istiyorum o yüzden simdi derhal bu evden çık." Gözlerini birden gözlerime dikti. O kahverengilerine gömülmek istiyorum. Beni ömrüm boyunca orada saklasınlar. Hic çıkartmasınlar. Hele o kirpikleri, onların sayisini ezberlemek istiyorum. Tek tek öpebilirim onları. 

Bu kadar güzel bakmasan, kendimi onlara teslim etmek istemiyorum. Gözlerimi çekmeden yavaşça oturduğum yerden kalktım. Benim kalktığımı görünce oda kalkıp kapiyi doğru ilerledi. Gözlerim o kaslı, büyük sırtında gezinirken, ayaklarımda yavaş yavaş ona doğru ilerliyordu. İçimde tuhaf bir his dolaşıyordu. Yürümeye devam ederken son kez kafamı merdivenlerden tarafa cevirdim. Ece'ye karakalemi öğretecektim, pes etmek yoktu. Bugün gidecektim ama yârin tekrar gelecektim Bora'nın benden kurtuluşu yoktu. Yavasca bir yere çarpmıştım, hala merdivenlere bakarken kafama dank etti çarptığım kişinin Bora olduğu. Neden, nasıl hep bu kadar yakın ama bir o kadar da uzak olabiliyorduk birbirimize? Özür dilemek için basımı yavaşça ona doğru cevirdim, keşke çevirmeseydim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Avuçlarımın içi ter olmuştu. Bir sıcaklık yavaşça yanaklarıma doğru ilerliyordu. Hayır olamazdı, aramızdaki mesafe neredeyse hic yok denebilecek kadar azdı. 

Gözleri gözlerimdeydi, bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Allah'im sana geliyorum. Aklımdan gecen şeyler hic iyi şeyler sayılmazdı. Gözlerimde aklıma uyacak gibiydi, birden dudaklarına kaydı gözlerim. Dudakları aralıklıydı, etrafındaki sakalları uzamıştı ama böyle inanılmaz çekiciydi. İstemsizce dudaklarımı yaladım, hayır böyle birsey yapmış olamazdım. Vücudum resmen benden uyumsuz bir şekilde hareket ediyordu. Tekrar gözleri oldu odak noktam. Bana masum masum bakıyordu. Sanki yapma der gibiydi, uzaklaş benden der gibiydi. Gözleriyle yalvarıyordu resmen, uzaklaş benden diye. 

Yerinden hic kımıldamamıştı, öylece duruyordu. Daha fazla dayanamayacaktım, ne olacaksa olsun bundan sonra. Aramızdaki mesafeyi yavaşça kapatmaya basladim, gözlerim gözleri ve dudakları arasında zikzak çiziyordu. Gözlerimi yavaşça yumdum, su anda dudaklarına o kadar yakındım ki dudaklarının arasından sızan sıcak nefesini dudaklarımda hissediyordum. Vücudumdaki bütün tüyler şaha kalkmıştı. Yavasca dudakları dudaklarımla birleşti. Sıcak ve yumuşaktı, inanılmazdı. Bütün dünya durmuştu sanki, dönmüyordu. Herkes yok olmuştu.

Sağ elimi yavaşça göğsünün, kalbinin tam üzerine koydum, vücudundan alevler çıkıyordu resmen. Elimin altında hızlıca atan kalbini hissedince içimde bir şeyler deli gibi seviniyordu. Düşüncelerim tekrardan dudaklarımıza kaydı, hic bir değişiklik yoktu, öpmüyordu sadece birbirine değiyordu. Üst dudağımın üzerinde bir ıslaklık hissetmiştim, göz yaşı miydi? Ağlıyor muydu? Neden, ben mi üzmüştüm onu? 

Ellerini omuzlarıma koymuştu, beni yavaşça geriye doğru itti. Dudakları dudaklarımdan ayrılmıştı, bir daha sanki hic birleşmeyecekmiş gibi. Elveda diyorlardı birbirlerine. Kapalı olan gözlerimi yavaşça açmıştım, başımı yere eğmiştim. Ama bakmam lazımdı ağlıyor muydu? Gözlerimi bana bakan gözlerine diktim. Gözleri yaşlıydı, yanağından akan yaşın izi hala duruyordu. Ağlamıştı, kıyamam neden? Elimi yavaşça kaldırdım yüzüne doğru, parmaklarımla yaşlarını silecektim, ama yüzünü geri çekti. 

"Yapma. Simdi bu evden çık ve yaşanan her şeyi unut, tamam mi?" dedi sakin bir ses tonuyla gözlerime bakarken. Nasıl yani, hic yaşanmamış gibi mi yapacaktık. Hic birsey ifade etmiyor muydu ona? Bana karşı bos buydu ama o zaman neden ağlamıştı? Boğazım da bir düğüm oluşmuştu. Gözlerim puslu görmeye başlamıştı, her an yaslar akabilirdi kendimi zor tutuyordum. Hayir bu kadar basit olamazdı, neden istemediğini bana söyleyecekti.
"Ne? Tamam değil Bora, nasil her şeyi unut ya? Bu kadar basit mi senin için?" dedim yüksek bir ses tonuyla. Sinirlenmiştim, beni bu kadar kolay silemezdi. Hic ses çıkarmıyordu.
"Konuşsana, neden susuyorsun? Tamam tek bir soru; bana karsı hic birsey hissetmedin mi?" gözlerine bakıyordum, o da ayni şekilde bana. Sessizlik hakimdi. Yaklaşık bir on saniye sonra konuşmayı başarmıştı.
"Hayir hissetmedim, hissetmiyorum da. Sende benden uzak tut kendini. Sakin kendini bana kaptiriyim deme. Ben sana acıdan başka hic birsey vermem." Dedi ifadesiz bir ses tonuyla. Kalbime bir hançer saplanmıştı, hayallerim duygularım paramparça olmuştu. Artık tutamazdım göz yaslarımı, yavaşça biraktim. Peki ya ask, aşkını veremez miydin bana?
"Peki ya ask?" diye sordum göz yaşlarımın arasında. Durduğu yerden çekildi ve kapiyi açtı yavaşça. Kapıdan çıkmak için yönelmiştim ki, yanından geçerken gözlerine son bir kez baktım. Çektikten sonra;
"Benim aşkım seni öldürür." Dedi sessizce. Duraksadım ama arkamı dönmedim. Göz yaşlarım seller sular gibi akmaya başlamıştı, hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum, hızlıca kapının esiğinden geçtim. Ben geçer geçmez kapiyi kapattı arkamdan. 

Olduğum yerde donup kalmistim, bacaklarım vücudumu artık taşıyamaz hale gelmişti, kapının önüne yığıldım birden. Kendimi daha fazla tutamadım hıçkıra hıçkıra sesli bir şekilde ağlamaya basladim. Allahim bu nasıl bir acıydı? Ben ona aşık olmuştum, ama o beni sevmiyordu bile. İstemiyordu, sevmiyordu, umursamıyordu, beni unutmak istiyordu. Burada daha fazla kalamazdım, bana acıdan başka hic bir şey vermiyordu. Oturduğum yerden kapıya dayana dayana kalkmıştım. Zar zor yürümeye basladim. Kalbi kirik, yıpranmış, bir daha asla aşık olmak istemeyen bir kız bırakmıştı geriye Bora. Ben Bora'nın eseriydim. 

Aci çekiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin