Dean çarşamba günkü derslerinin hiçbirinde Diana'yı göremedi. Sürekli bakışları onu arıyordu. Görürse söyleyeceği şeyler düşünüyordu.
"Merhaba, ben dün Jo'nun evindeydim. Acelen mi vardı? Neden öyle hızlıca çıktın?"
Jo'nun odasındaki bir iki dakikalık sessiz anlarından sonra hızlıca odadan çıkmıştı. Dean bir süre şaşkınlığını üstünden atamadığı için kızın peşinden gittiğinde Diana oğlanın aradığı hiçbir yerde yoktu. Bu sefer Jo'yu aramış ama onu da bulamamıştı.
Jo ile bu sabah konuştuğunda Diana'nın lavaboya gittiğini ve kendisinin de Diana'nın yanında olduğunu söylemişti. Neden kızlar lavaboya beraber gider ki?
"Hayır, senin hakkında bir şey söylemedi," demişti Jo.
"Sen sormadın mı?"
"Seninle konuşmuş mu diye sordum. O da konuşmadığını söyledi."
"Bu kadar mı?"
"Evet," demişti Jo somurtarak.
Dean birinden hoşlandığında aklından çıkaramazdı. Ama aklındaki kişiyi göremiyorsa bu his hoşlanmaktan derin bir isteğe doğru derinleşiyordu.
Kızlar tarafından sevilecek çok da bir şeyi olmadığını biliyordu. Ama dikkatini çeken ve konuşmak istediği biri olduğunda özgüveni tam bir insan gibi ortaya atılabilirdi. Bu huyu yüzünden kalbi pek çok kez kırılmıştı.