1. BÖLÜM

5 0 0
                                    


Kasabanın çok da uzağında kalmayan -arabayla giderseniz son yapıdan on beş dakika- okulun bahçesinde gençler bahçeyi doldurmaya başlamıştı. Çoğu son modaya uymaya çalışsa da görünürde başarılı olan çok azdı. Erkeklerden bir kısmı büyüyünce dönüşecekleri beyefendiliğe doğru ilk adımları ya da basitçe annelerinin zorlaması olan kumaş pantolon ve kısa kollu gömlekler giymişti. Geriye kalanların giyinişi daha rahat ve umursamazdı. Eşofman üstleri, kot pantolonlar, spor ayakkabılar. Bazıları ise kot pantolonlarının içine katarak kısa kollu tişörtler giymişti. Kollarını daha kaslı göstermek ve ünlülere benzemek için tişörtlerinin kısa olan kollarını daha da kıvırıyorlardı konuşurken.
Çoğu kız, dizinin altında salınan etekler ve kibar bluzlar giymişti. Saçlarıyla tüm sabah uğraştıkları belli oluyordu ama başarılı sonuçlara ulaşanlar azdı. Erkeklerde olduğu gibi kızlarda da son moda tutkusu vardı. Kilosu sağlık sınırının altına düşen ve talihi açık olan kızlar bu zor moda akımına uyabiliyordu ki bu sayı küçük rakamlardaydı. Ancak hepsini geride bırakıp kendi tarzına sahip bir grup kız vardı ki etrafta pek göremezdiniz. Kendi eğlencelerine fazla odaklanmış olmalıydılar şuanda.
Okulun modern bir yapısı vardı. Bahçeye bakan büyük kapısı kısa süre önce görevliler tarafından açılmıştı. Gençler ilk dersten önceki vakitlerini bahçede geçirmeyi tercih ettiğinden kapının önü boştu. Bahçede bir kaç ağaç ve bank vardı.
Genelleme yapmayı seviyorsanız, öğrencilerin gruplar halinde takıldığı bahçede tek başına duran yoktu derdiniz. Ama aralarda böyle çocuklar da vardı. İkinci bir genelleme olarak bu çocuklar ilk senelerindeydi diyebilirdiniz. Ama ilk senesinde olamayacak kadar sakin bir duruşu olan ve arada bir başını kaldırıp okula gelen arabaların içini bakışlarıyla tarayan ve istediğini bulamayınca ayağının altındaki çimleri eşelemeye devam eden bir genç, genellemenizi bozup size huzursuzluk verebilirdi. Kot pantolon, kareli gömlek ve işçilerin kullanım alanına giren botlar, ortalama yakışıklı bir görüntü sunuyordu ve arada bir dikkat çekmesini sağlıyordu. Kızlar yeni çocuğun görüntüsünü derecelendiriyor ve bakışlarını saklamak için hararetli bir şekilde alakasız sohbetler ediyorlardı. Erkeklerden gelen ilgi daha azdı. Neredeyse yoktu diyebiliriz.

Dean yanaklarını şişirdi ve ağzına dolan havayı sıkıntı verici bir sesle serbest bıraktı. Canını sıkan şeyin dolu mesanesi mi, açık kahverengi saçlarının kapladığı başının sıcaktan yumurta pişirecek dereceye çıkmış olması mı yoksa arkadaşlarının yokluğu mu olduğuna karar vermeye çalıştı. Lisede üçüncü senesine kadar gelebildiğine göre aptal olmadığına uzun zaman önce kanaat getirmişti ama bu konuda düşünme sınırına ulaşmış gibiydi. Bunu boşverip okulun arazisinde ufka bakmaya devam etti.

Görmeyi beklediği araba yanına yaklaştı. Camlar sonuna kadar açıktı ve arka camlardan iki çocuk sarkıyordu. Sürücü koltuğundaki hepsinden büyük görünen genç, okulun önündeki öğrencilerin dikkatini çalan radyoyu kapatıp arabadan çıktı. Onu diğer gençler izledi: Andy, Adam, Sam, Jimmy ve Tod.

Dean her biriyle sıkı sıkı ama kısaca kucaklaşıp keyfinin yerine geldiğini gösteren ağzı kulaklarında gülümsemesiyle grubun küçüklerinden birine döndü:
"Naber, Sammy? Eninde sonunda özleyip çağırırsın diye düşünmüştüm ama hayal kırıklığına uğradım," dedi gülümsemesi sırıtmaya dönerken.
Sam gözlerini devirmeyi ihmal etmeden ağırlığını diğer ayağına verip yarım ağızla cevap verdi abisine: "Seni de görmek güzel, Dean."
Dean kardeşine bir sırıtma daha yollayıp bakışlarını grubun en büyüğüne çevirdi:
"Sammy'ye baktığın için sağol, Ben," Benny başını sallayınca devam etti. "Sence sorun çıkarırlar mı?" derken başının bir hareketiyle Benny ve diğerleri geldiğinden beri pis bakışlar atan gençleri işaret etti.
"Büyük ihtimalle şanslarını denerler. Sen gene de fazla sinirlenme. Revir, olur. Hastane? Belki. Ama ceza almak istemezsin," dedi Benny ve söyledikleri ciddi olsa da güldü.
Dean de gülüşe karşılık verdi. Benny, kuzeni olmasının yanı sıra hiç sahip olmadığı abisi gibi davranırdı ve tüm hayatı kardeşine göz kulak olmakla geçen Dean, Benny'nin üstündeki etkisini istese de inkar edemiyordu.
Dean, şimdiye kadar liseyi okuduğu okuldan kardeşinin isteği ve hatırlamamayı tercih ettiği nedenleriyle ayrılmıştı.
İlk ders başlamadan önceki konuşmaları çoğunlukla geçen yaz tatiliyle ilgiliydi. Ve kızlar. Ve kızlarla ilgiliydi tabii ki.
İlk zil çaldı ve bahçedekilerin sayısı azalmaya başladı. Dean isteksizce arkadaşlarının yanından ayrılmaya kendini hazırlarken biraz daha oyalandı. Adam'ın sözünün ortasında, gözleri okulun yan tarafından koşarak bahçeye çıkan üç kıza takıldı. Etrafa endişeli gözlerle bakıp hızla geldikleri yöne döndüler ve orada kim varsa "Gelin hadi!" diye seslendiler ellerini sallayıp. Dean'in kızlarla dağılan dikkatini farkeden arkadaşları da o yöne baktı. Dean okulun yanından gelmeye başlayan diğer kızları gördü. Beşici ve son kız duvarın kenarında görüş açılarına girdi ve okula doğru koşturdu. Dean kızı görünce yavaşça "Vaaovv," dedi.
"Hey, o kim?" Benny'ye yönelttiği soruyu sorarken gözleri kızda takılı kaldı.
Benny bir süre Dean'a baktı. "Adı Diana. Güzel, değil mi?" Dean'in tepkisini ölçtü.
Dean bir şey söylemek için ağzını açınca Adam araya girdi: "O kadar değil."
"Evet tabi, körsün galiba," diye mırıldandı Dean kızararak.
"Dean, salyanı sil. Okuldaki tüm kızlar varken, o mu? Yani tamam, çirkin demiyorum da, biraz..." Sam sözünün devamı getirmedi.
Dean, Sam'in ne demeye çalıştığını düşündü bir süre ama bir şey anlamayınca boşverdi.
Diana'nın gözleri, tam kestiremese de koyu bir renkti. Dean'in o gözlere bakmak istediği belliydi. Saçları koyu kahverengiydi, neredeyse siyahtı. Kahkülü rüzgardan ve koşmaktan dağılmıştı. Saçlarının kalanını topuz şeklinde toplamıştı. Yüzü ne uzun ne yuvarlaktı ama güzel bir şekli vardı. Yanakları çok tatlı görünmüştü. Dean'in daha önce görse de garipseyeceği kadar açık tonda mor bir pantolon giymişti, üstünde kısa kollu, boyu normalden uzun, dizinin biraz üstünde biten, sarı-beyaz çizgileri olan bir tişört vardı.
Dean'in sessizliğini farkeden gençler, Benny ve Tod ile kısaca vedalaşıp sınıflarına gitmek için ayrıldılar. Sam ve Andy, Dean ile de Jimmy aynı sınıfa girdi. Adam tek başına girdiği sınıfta anlaşabileceği birileri var mı diye bakındı ve çekik gözlü bir çocuğun yanındaki sandalyeye oturdu.
Dean ve Jimmy orta sıralara yan yana oturdu. Dean parmaklarını masaya ritim turarak vurmaya başladı ve başını kaldırıp sınıftakileri inceledi. Az önceki kız o sınıfta değildi.
Ders bitiminde koridora çıktılar. Jimmy ileriyi işaret edince Dean, kendilerine doğru gelen Sam'e gülümsedi. "Naber küçük kardeş?"
"Diana'yı görmek istiyor musun?" dedi sırıtarak.
Dean birden gelen soruya şaşırdı. Şaşkınlığını üstünden atmaya çalışarak başını iki yana salladı.
"Oh, peki. Zaten ne bulmuş olabileceğini düşünüyordum," dedi Sam abisine kuşkuyla bakarak.
"Hayır, hayır! Şaşırdım diye salladım kafamı! Yani, niye sordun?"
Sam tekrar sırıttı. Elini açıp abisin önünde aşşağı yukarı salladı. Dean, Sam'in niyetini anlayınca gözlerini devirdi. O kadar belli miydi kızdan etkilendiği? Dean bu ihtimali düşününce sıkıntıyla ağırlığını diğer bacağına verdi. Bir an yanından geçenlere baktı.

D-2-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin