Şimdiden yazım hatalarımdan dolayı sizlerden özür diliyorum. 🌟Flora kafamı tuttu ve "Sen eğer bakmazsan hem senin için hem de bizim için daha iyi olur. Hatta biz ne yapalım biliyor musun? Bilmiyorsun. Bak ben şimdi sen..." lafını yarıda kesmiştim.
Zaten fark etmişsinizdir de. Ne saçmalıyordu bunlar. "TANRI AŞKINA! Lütfen saçmalamayı ve garip davranmayı bırakın. Hem ne oluyor ya..." okul bahçesine doğru döndüm, nefesim kesildi, aklım durdu.
Kendimde değildim hatta hiç iyi değildim. Kendime bir müddet sonra geldim ve "Şey...yani...bilmem...galiba olabilir galiba." karşılaştığım manzara karşısında dona kalmıştım ve gözlerim dolmuştu.
Ne diyeceğimi bilmiyordum. Sesim titrek, korkak ve ağlamaklı geliyordu. Zaten de ağlıyordum da. İçimden ağlıyordum. İçim çekiyordu acıları. "Böyle şeyler çok normal. Yani şey...Tressa ile Nia..." bir anda sustum.
Gözümden yaşlar akmaya başladı. İçim katlanamamıştı. Gönlüm daha fazla dayanamadı. Hepsi üzüntüsünü göz yaşlarımla dışarı akıttı. Tutamıyordum akarsu gibi akan göz yaşlarımı. Kalbim sıkışmış ve nefes almakta zorlanıyordum. Hayatıma bir güneş gibi doğan Güneşim, bir güneş gibi batmasını da iyi biliyormuş meğer. Bu durum bana baya bir ağır gelmişti. Nasıl olur da orada rahat bir şekilde Tressa ile...sarmaş dolaş olup onunla...onunla dudak dudağa olur. Bu bu gerçekten çok acı verici. O an haykırasım, bir şeyleri kırıp, deviresim geldi. O an onların ikisini de öldürmek istedim. Gerçekten bunu istedim. Gerçekten.
****************
Flora ile lavoboya gittik. Ayakta zor zar duruyordum. Elimi ve yüzümü yıkadıktan sonra sakinleşmeye çalışıyordum ama başaramıyor, aklıma geldikçe ağlıyordum.
"Hey üzülme artık. Sakinleşmeye çalış. Biliyorum şuan için zor olabilir ama sakin olmayı denemek zorundasın ve bu kadar kolay pes etmemelisin. Sen bu kadarcık darbeden yıkılmamalısın ve ayakta dim dik durmalısın. Tamam sen onu çok sevdin. Bunu iyi biliyorum. Ama kendini bu kadar yıpratma. Bunu benden daha iyi biliyor olman gerek.!"
Bunu evet gayet iyi biliyorum. Florayı onaylar bir şekilde kafa salladım. İki silkendikten sonra ve saçımı düzelttikten sonra
"Tamam." dedim. Ciddi bir şekilde. "Şuan sakin olacağım. Dik durmam lazım. Daha sakin olmam lazım.!!"
"Eveeet. İşte benim kızım. Dik dur ve sakin ol. Senden daha önemli değil."
O sırada zil çaldı. Ama benim umurumda olmadığı için aldırış etmedim.
"Hadi gel gidelim istersen. Zil çaldı farkındaysan." Sitemli bir şekilde söyledi.
"Farkındayım Flora. Farkındayım. Sadece...bilmiyorum." sınıfa gitmek ve gitmemek konusunda kararlı değildim.
"Hey Katherine derse girmek senin umrunda olmayabilir ama benim umrumda. O yüzden çabuk toparlan." Çok ciddiydi. O kadar ciddiy di ki kaşlarını çatmıştı.
Sırtımı duvara yasladım. Derin bir nefes aldım. Aklım halen daha karma karışıktı.
"Sen git istersen Flora ben gelmek istemiyorum. Sadece yanlız kalmam lazım. "
"Sen gene pardon da neler saçmalıyor olabilirsin acaba?" İşaret parmağını bana yöneltmiş ve sinirli bir vaziyette sanki küçük bir çocuğu azarlarcasına beni azarlıyordu.
"Sana gitmemiz gerekiyor dediysem gideceksin. Yanlız mı kalmak istiyorsun?"
Şaşkın ama bir o kadar da korkak bir ses tonuyla ve ifadeyle "Eveet!"