Yok Oluş

211 26 19
                                    

Koşuyordum..Bir ormanda karanlık bir zemin üzerinde gölgelerden oluşmuş ağaçların dikenleri derimi keserek bıçak yarası açıyordu. Gözlerimi refleksten kapatmıştım.Bir kaç döngü koştuktan sonra bir açıklığa gelmiştim.Bu alan bana ne kadar tanıdık bir his versede hatırlayamıyordum.Kapanık gözlerimin içine süzülen ışıkla gözlerim kamaşmıştı.Kamaşan gözlerimi yavaşça açtım.yuvarlak bir alana gelmiştim yerler süt beyazı kadar dolgun ve bir kar tanesi gibi saf ve parlaktı.Yuvarlak alana bastığımda yerde su dalgalanmaları oluşmaya başladı.Oldukça tuhaftı.. ilerlemeye devam ettim.Her adım atışımda yer ve gök dalgalanmaya başladı.İlk defa bir rüyamda gökyüzü görüyordum.Gökyüzü o kadar etkileyiciydi ki nefesim kesilmişti.Gökyüzünde yeşil bir gaz vardı .Etrafı değişik renkte yıldızlarla kaplıydı her biri birbirinden özeldi.Çemberin ortasına geldiğimde dalgalanmalar kesilmişti.Burası sarsıntıların ortak noktasıydı.Çember orta noktadan  bükülmeye başlayarak benim bulundum yere doğru küre oluşturmaya başladı."Ah .. hissediyorum son umut ışığım,karanlıkların varisi ve ışığın oğlu.. seni hissediyorum, gel buraya yaklaş"küreden çıkan yaşlı bir ses."Valla benim anam babam insan başka yakınımda yok amca yanlış biriyle karıştırıyorsun beni " allahım nereye geldim ben böyle ulan kolye yapacağım diye komaya girmiş olmayayım."Yaklaş buraya"yaşlı ses tekrar seslendi.Ak sakallı dede gelmiş olmasın,o kadar bir şey yapmadık ama...Başka çarem yok.İlerleyerek kürenin yanına geldim.Kürenin üzerinde bazı yazılar çıkmaya başladı."Elini getir"çekinerek sağ elimi küreye götürdüm..bir dakika yanlış elimi götürdüm.Elimi geri çekmeye çalıştığımda artık çok geçti,ışık sağ elimin içerisine girmiş gövdeme doğru ilerliyordu.Karın bölgesinin biraz altında durmuş ve girdap gibi karın bölgemde dönmeye başlamıştı.Küreden savrulan ışık tozları bedenimi bıçaklıyormuş gibi acı veriyordu.Işık tozları bedenimin farklı yerlerine giderek acı veriyordu.Küre girdabını yavaşça durdurdu ve acının yerine bir rahatlık duygusu geldi.Bedenim bu acıya yavaşça alışıyordu.Küreyi vücudumda hissedebiliyordum.Aramızda bir bağ oluşmuş gibiydi, her nefes alışımda küre daha fazla büyüyordu.Neredeyse kendisinin yirmi katı büyüklüğüne sahip olmuştu.

crack crack crack!

Küreden kırılma sesleri gelmeye başlamıştı.Küre bedenimin içinde patladı.Sayabildiğim 10 büyük parça ve küçük parçalar bedenimde uçuyorlardı.Her küçük parça bir insanı bayıltacak kadar çok acı veriyorlardı.Bedenim bu acıyı kadıramayarak yere tökezlemişti.

Bu kadar acıyla bile hala bilincimi yitirmemem bir mucizeydi ama bedenimin çektiği acıyı değiştirmiyordu.10 büyük parça hala bedenimde süzülüyorlardı.Dokuz parça bedenimde farklı bir yer bulmuşlar ve durmuşlardı.10. parça ise kafatasıma doğru gidiyordu, boyun bölgemde durdu.Yine aynı şey olacaktı belki tekrar ve tekrar bedenim iyileşip yeniden acıyla tahammul edecektim ,neden sağ elimi uzattım ki.

Birkaç nefeslik bir süre sonra bedenimdeki parçalar sanki bir meteor gibi düşmeye başlamıştı,korkusuz insanlar bile bu taşların hızından korkardı.

Bam! Bam! BAM!

1 nefeslik süre vermişti bana , anlık güçten sonra vücudum acı yüzünden yerden kalkmıyordu.Ölmüşmüydüm... belki.Anlık güç yüzünden bütün enerjim emilmişti.Vücudumu bir sıvı örmüştü, galiba benim kanımdı.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"LANET OLSUN!"Sabahın erken saatlerinde böyle uyanacağımı hiç düşünmezdim.Oturduğum sandalyeden geriye düşmüş ve yere başımı çarpmıştım. Gözlerimi yana kaydırarak benle beraber düşen telefonumu aldım.

Telefonda büyük bir kırık vardı.Seni yapan şirketi ********. Bari telefon yapıyorsunuz peki neden sağlam cam koymuyorsunuz.Telefonu açarak saate baktım.  5:48 erken kalmışım bu iyi , yerden kalkarak ter içinde bedenimi yıkamak için banyoya doğru yöneldim.

BLASTA:ZamanınKederiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin