ஜ Savior Angel ஜ

250 20 40
                                    

Adam dehşet saçan gözlerle bana bakarken üzerime doğru yürümeye başladı. Aklımın korkudan iflas etmeyen ufacık bölümü işin ciddiyetini anladı ve tüm bedenime emir verdi. Yerde geri geri süründüm. Adamın üzerime attığı her adım bir kaç metre benim birkaç metre uzağa kaçmama eşitti. Çevreme bakınıp kendime silah olarak kullanılabileceğim bir şeyler aradım ama bir şey bulabilsem bile ona karşı pek etkili olabileceğini düşünmüyordum. Adam bana yaklaştığında içime dolan adrenalin harekete geçmem gerektiğini haber ediyordu.

Ters döndüm ve ayağa fırlayıp koşmaya başladım. Odanın arka tarafında kalan kapısına yaklaşmıştım ki aniden görünmez bir duvara hızla tosladım , ardından da geriye savruldum sertçe.

Ciğerlerimde ki tüm hava boşalınca yerde boylu boyunca uzanmak zorunda kaldım. Acıyla nefes almaya çalışırken adamın konuştuklarını işitiyordum.

"Bir Igneus'un bu kadar çelimsiz olabileceği aklıma gelmezdi."

Adam üzerime eğilince yüreğime korku pençeleri saplandı. Sanırım az sonra burada ölecektim. Gözlerimi kapattığım sırada işittiğim bir ses adeta yanan bedenimin alevini söndürmüştü. Çünkü bu ses ona aitti.

"Igneus'un gücü sana az geliyorsa gel bir de Maledictus'un tadına bak bakalım ! "

Gözlerimi aralayıp sesin geldiği tarafa baktım. Kai buradaydı ve yalnız değildi. Yanında Kevin ve tanımadığım birkaç kişi daha vardı. Karşımda alevler içinde yanan adam korku ile geri çekildi. Anlaşılan ölmeyecektim.

Kai ileri atılıp kenarda duran adamlardan birine tekmeyi geçirdi. Adamın acı içinde geri sendelediği sırada " Iratus caput eius " diye bağırarak geri çekildi. Geri sendeleyen adamın birkaç saniye içerisinde başı paramparça olmuştu. Manzarayı görmemek için başımı geri çevirdim. Kan ve beyin parçaları her yerdeydi. Elimi yüzüme götürdüğüm sırada , önümde duran bir kadın elindeki bıçağı bana doğru fırlattı.

"Dikkat et! " diye bağırdı Kevin.

Artık çok geçti. Bıçak mide bulandırıcı bir sesle göğsüme , kalbimin hemen üstüne gömüldü.

ÜÇÜNCÜ KİŞİ AĞZI

Hope yerde kanlar içinde kaldığı sırada , Kai'nin yüzünde oluşan öfke çok belirgindi. İlerleyerek Hope'a bıçak fırlatan kadının önüne geçti. Kadın bir cadıydı. Bu kollarının üzerine kömür ile çizdiği şaman sembollerinden belli oluyordu. Kadın gülümseyerek bağırmaya başladı. "Senin küçük çelimsiz sevgilini mi öldürdüm yoksa Flame ?! "

Kai , elini havaya kaldırarak gülümsedi. Kadın acı içinde yere yığıldığı sırada Kai ileri atılarak kadının saçlarını eline dolayarak onu geriye doğru yatırdı. Kadın acı içinde bağırıyordu. Haykırdığı büyüler işe yaramıyordu. Korkuyordu...

Kai cebinden çıkardığı hançeri eline aldığı gibi kadının soluk borusuna sertçe batırdı. Kadının boğazından çıkan kanlar her yeri kırmızıya bulamıştı. Kai başını kaldırıp diğerlerine baktı. Kevin , Blade , Jack , Noah ... Hepsi usta bir şekilde dövüşüyorlardı. Siyah kanatlı olmak da bunu gerektirirdi zaten. Kai , yerde yatan Hope'un yanına ilerledi. Hemen baş ucuna çökerek baygın bedenini kollarının arasına aldı. Durumu çok kötü gözüküyordu. Kai'nin kıyafetleri kana bulanıyordu. Hope'un vücudundan akan kan Kai'nin üstüne bulaştıkça, Kai kendini daha güçlü hissediyordu.

Kai şu an yapabilirdi. Hope hala nefes alıyordu. Onu burada öldürüp istediği şeye kavuşabilirdi. Kanatlarına... Derin bir nefes aldı. Bir kollarında yatan kıza , birde göğsüne saplanmış hançere bakıyordu. Tam ayağa kalkacağı sırada arkalarından gelen bir ateş güllesi ile Kai olduğu yere çöktü. Ayağa kalkmaya çalışıyordu ama iyileşmesi için birkaç dakikaya daha ihtiyacı vardı.

Kırık Kanatlar (Kalia)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin