uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Biliyorum kısa bir bölüm oldu ama uzun bölüm yazamıyorum ya :( neyse umarım okurken beğenirsiniz. yorumlarınızı eksik etmeyin bebişlerr ♡
"Acaba artık yola çıkabilir miyiz?" Jaebum'un gür sesi Bambam'in evinde yankılandı.
Yongjae "Hazırsak çıkalım."
"Marshmallowlarım, sünger boblu boxerım, kulaklığım, en sevdiğim pembe ayakkabılarım, sinek kovucu spreyim... Tamam hazırım çıkabiliriz." sonunda istenen cevabı duyabilmişlerdi.
"Sünger boblu boxerın olduğuna inanamıyoorüümm." Jinyoung kalan son bavulu da bagaja koyarken söyledi.
Yugyeom tişörtünü kaldırdı. "benimki de patrickli ne var bunda?"
-
Arabaya bineli beş dakika olmuştu ama Mark'ın başı şimdiden ağrıyordu. Bu yüzden arkaya geçip uyumaya karar verdi. Bu sırada Jackson kamerasını çıkarmış ve video çekmeye başlamıştı. Yugyeom ve Bambam kendi aralarında şakalaşıyordu, Youngjae arabayı süren Jaebum'u mandalinayla besliyordu, Jinyoung gürültüden rahatsızmış gibi davranıp aslında memnun bir şekilde pencere kenarında kitap okuyordu. Mark bu görüntüye bakıp gülümsemeden edemedi.
''Jaebum çişim geldi!''
''Yugyeom ne veriyosun bu çocuğa aq. Yarım saatte toplam 6 kere mola verdik bu gidişte oraya varmamız iki günümüzü alacak.''
Bambam ''Banane durdur arabayı işerim yoksa!!!!''
''Duramam istersen işeyebilirsin izin veriyorum.'' sesini yükseltmişti Jaebum.
''Bende gizli çişini tutamama hastalığı var ama sen ne anlarsın be vicdansızz!'' Bambam de bağırarak karşılık vermişti
Jackson ''Huuu huu? Susun artık arkada uyumak isteyen bir güzellik var da.''
''Seni seviyorum Jackson Wang.'' Minettarlığımı belli etmek için söyledim. Karşılığında ise bir öpücük aldım.
-
Uyandığımda Bambam kendini tuvalet için dışarı atmıştı, Jinyoung kitabının son sayfasını okuyordu ve Jackson hala kayıt yapıyordu. Uyandığımı fark edince kamerasını bana döndürdü ve inanın en son görmek istediğim şey uykudan yeni uyanmış, ağzının kenarlarında salya izleri kalmış bir Mark görmekti. Bu rezil anların kaydedilmemesi için yüzümü gizlemeye çalıştım ama Jackson tikim olduğunu biliyordu. Kahretsin Wang Jackson!
Jackson ''Cennetten düşerken canın çok yandı mı?''
''Yakışıklı olabilirsin ama ağır bir kekosun.'' Senden iğreniyorum bakışları atarken söylendim.
''Ama yine de beni seviyorsun.'' Dil çıkarmıştı.
Dil çıkararak ''Ama yine de seni seviyorum.'' dedim. Sonrasında yine bir öpücük aldım. Anlaşılan bugün şanslı günümdeydim. ;)
-
''Neden dört çadırımız var? Üç tane aldığıma adım gibi eminim.'' Sonunda Jinyoung kamp alanına geldiğimizde konuştu.
Youngjae ''Adın ne?''
''Jinyoung.. Bir saniye az önce bu soruya cidden cevap mı verdim ben?''
''Tanrı aşkına kıyafetlerim bavulumda mı kalacaktı Park Jinyoung!'' Bambam cırlardı.
''Ah.. İnan şuan en son uğraşmak istediğim kişisin. Al şu çadırı kendin ne yapıyorsan yap sakın benden yardım isteme!'' Söylenerek elindeki çadırı verdi.
Bambam ''Ben yaparım Jinyoung''
..
..
..
''Kullanma kılavuzu yanlış Jinyoung''
Youngjae başta olmak üzere hep birlikte gülmüştük. Daha sonra ne mi oldu? Tabi ki Jinyoung Bambam'e çadırı kurması için yardım etti.
Akşam üzerine doğru hepimiz yerleşmiş ve acıkmıştık. Yugyeom ve Youngjae her birimize ikişer tane soğuk sandviç hazırlamıştı ve bir solukta bitirmiştik. Şimdi de oturmuş Jackson ile aynı battaniye altında el ele gökyüzündeki yıldızları sayıyorduk. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve başımı en rahat yere,Jackson'ın omzuna yasladım. Arkadaşlarım yanımdaydı, hava esiyordu, gökyüzünde milyonlarca yıldız parlıyordu ve Jackson güzeldi. Çok güzeldi.