48. Bölüm

13.1K 712 374
                                    

Gözlerim kapandıkça elimi tutan eller parmaklarımdan ayrılıp belimden tutuyor, bana dokunduğunu hissedebiliyorum ama gözlerimi açamıyorum. Bilincim açık sanıyorum ama neden kulaklarım duymuyor ki?

Bir anda bütün sesler çığlıklarla kulağıma hücum etti, tüm bunlar salisenin onda biri sürede oldu galiba. Bir anda her şeyi duymaya başladım. Kai'nin çığlık atınca sesinin kalınlaştığını ilk defa duyuyorum.

"Kübra!" diye bağırdığını işitiyorum.

Kolumda bir acı var ama çok kötü değil, dayanılır cinsten. Nefes alabildiğimi hissedince bilincimin açıldığını fark ettim. Gözlerimi açmam gerek sanırım, onu daha fazla endişelendirmek istemiyorum. Zar zor açabildim, gözleri dolmuş ve korkuyla bana bakıyordu:

"Kübra! Beni duyuyor musun? Kendine gel! Beni görebiliyor musun?"

Çok kısık bir sesle: "Jongin-a~" diyebildim.

"Benim, buradayım!"

"ANNE!!!" diyen acı bir çığlık işittim.

Kai'nin bakışlarını benden ayırıp önce Mina'ya sonra da dönüp kendi arkasına bakmasıyla gözleri kocaman açıldı. Beni sıkıca tutuyordu ama gözleri öylesine korkmuş bakıyordu ki o an kucağında tuttuğu beni yere bırakmak istediği belliydi, Mina'nın da yanımızdan hızla geçmesiyle Mira teyzeye bir şey olduğunu anladım.

Doğrulmaya çalışıp ben de arkama baktım kadın kanlar içindeydi, o an ne durumda olduğumu bilmediğim halde koşup teyzeyi yerden kaldırmak istedim. Kai cebinden telefonu çıkarıp acil aramalara girdi.

"Buraya acil ambülans!...." diyerek konuşmasına devam ederken kollarından sıyrıldım ve ağrıyan sol koluma baktım. Çok kötü kanıyordu. Ama acıyan başka yerim yoktu.

Kai benim doğrulduğumu görünce telefon kulağındayken kalkıp Mira teyzeye koştu.

Mina ağlayarak çığlıklar atıyordu: "ANNE! Lütfen kalk! Aç gözlerini! Beni bırakma! ANNE! Özür dilerim! Her şey için! Sana layık bir evlat olamadım! Anne nolur uyan!"

Ne yapacağımı bilmez bir şekilde ayağa kalktım. Kolumun kanayan kısmına elimi bastırdığımda çok acımıştı ama şu anda Mina'nın çığlıkları daha çok acıtıyordu. Birkaç saat önce tanıştığım Mira teyzeyi kaybetme korkusu benim bile tüylerimi diken diken etmişken onun neler hissettiğini tahmin bile edemem ki! Kai de hüngür hüngür ağlamaya başladı:

"Teyze yalvarırım dayan! Ambulans geliyor! Nolur bizi bırakma!"

O anda aklıma Woo Bin geldi, arkamı dönüp kapı tarafına baktım. Hala orada ve yüzünde şaşkınlıkla korku karışımı bir ifade var. Sadece bir el ateş edildiğine göre bana sıktığı kurşun kolumu sıyırıp kadına çarpmış olmalı. Mira teyzeye ateş etmek gibi bir hedefi yoktu muhtemelen, o yüzden şoka girdi sanırım. Kai ve Mina'nın yanına gitmekten vazgeçip Woo Bin'in olduğu yöne ilerledim.

Ona doğru yürüyüp sanki başarabilecekmişim gibi onu yakalamak istedim. Ona bir yumruk geçirip polislere teslim etmek istedim. Öfkeli gözlerle ona doğru yürüdüğümü gören arkasındaki koruması Woo Bin'in koluna girdi ve onu çekiştirmeye başladı.

"Gidelim!" falan diyordu.

Kai'nin "Orda dur adi herif!" demesiyle arkamı dönüp Kai'ye baktım, ceketini Mira teyzenin üstüne bastırıyordu.

Kadın göğsünden vurulmuş olmalı! Hayır! Lütfen ona bir şey olmasın! O an bütün korkunç senaryolar beynime doluştu.

Duyduğum ayak sesleriyle yeniden önüme bakınca Woo Bin ve adamlarının kaçtığını gördüm, hızla arabalarına binip uzaklaştılar. Arkamı döndüğümde ne yapacağımı bilemedim. Mina, annesinin kafasını dizlerine koymuş hüngür hüngür ağlıyor, Kai kadının göğsüne bastırdığı ceketi tutarken gözyaşları yanaklarından süzülüyor.

EXO'nun Asistanı ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin