Multimedia: Esra (Ege'nin ablası)
---------------------------------------------------
Sabah nedense zar zor uyanmıştım. Halbuki dün yorulmamıştım.Sanrım hastanedeki gecenin yorgunluğu şimdi çıktı. Saat on bire yakın olmasına rağmen aşağıdan bağrışma sesleri geliyordu. Tabi ki meraklının teki olduğum için bakmadan duramadım. Odamdan çıkıp merdivenlerin başından aşağı baktım. Babam ve Mert tartışıyorlardı. Konuyu anlamamıştım. Annem elinde çamaşır sepeti ile yukarı doğru çıkıyordu ve bana bakıp "futbol atışmaları erken başladı bugün" diyerek göz kırptı.
Odama geri dönüp pufun üstünden şarjda duran telefonumu aldım. Skegrou grubuna girip "Günaydın millet!" mesajını attıktan sonra Meriç'ten gelen mesajı açıp okumaya başladım:
Merhaba Küçük Ayı!Bugün nasılsın? İyi olduğunu varsayıyorum. Pazartesi günü ben Alanya'ya geri dönüyorum. Yaz tatiline ara vermem gerekti. Her zamanki gibi babamın işleri... Neyse son 2 günüm,yarın sahilde vakit geçirmeye ne dersin?
İlk başta bir düşündüm acaba bir işim var mı diye ama sonra "Aman Mira,zaten son günü boşversene işleri." diyerek onaylayan bir mesaj gönderdim.
Öğleden sonra evden çıkmayarak müzik listeme birkaç şarkı ekledim. Aklıma Esra'nın bir kaç gün önce açtığı Amy Winehouse şarkıları geldi ve Stronger Than Me,You Know I'm No Good ve Rehab şarkılarını indirdim. Sıra Nirvana'nın In Utero albümündeki parçalara gelmişti.
Müzikleri dinleyerek indirdiğim için zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Annem odama girip "Hayatım,Sevil teyzenler ile bir buluşma vardı hatırlarsan. Haydi hazırlan,gideli." dedi. Kafamı aşağı yukarı sallayarak dolabın önüne zıpladım.
Ege'lerin evine gideceğimiz için rahat bir şeyler tercih edecektim. Gözüme ilişen kırmızı-siyah oduncu gömleğimi alıp yatağa fırlattım. Siyah düz tayt ve siyah askılı düz tişörtü buldum mu kombinim tamamdı. Giyinip oduncu gömleğimi belime bağlayarak, kapının yanında duran bileksiz kırmızı converselerimi de giydim. Saçımı tepeden at kuyruğu yaparak hazırlığım bitmiş bulunmaktaydı. Telefonumu yataktan alarak odadan dışarı çıktım.
Annem Mert'e sesleniyordu. Bende hızlıca aşağı inip hazır olduğumu belirttim. Mert'te çok geçmeden yanımıza geldi. Babamın "Yayan mı taşıtla mı gidelim?" sorusuna hepimiz yayan cevabını verip kafenin yolunu tuttuk. 10-15 dakika içinde Sahil Kafe'ye gelmiştik. Bizimle birlikte Orhun amcalar da gelmişti. Evet tam takım tayfa bir aradaydı.
Cenk bütün gençleri toplayarak Ege'lerin evine götürmek için arabasına oturma planı yapıp bizi yerleştirdi.
Eve girer girmez Esra "Şişe çevirmece!" diyerek mutfaktan şişe almaya koştu. Biz de salonun ortasında oturmuş Esra'yı bekliyorduk. Mert oynamak istemediğini, Ege'nin köpeği Garfo ile oynamak istediğini söyledi. Esra gelip boş yere oturup şişeyi çevirdi. Ege, Cenk'e soru soracaktı.
-Doğruluk mu cesaret mi Cenk abi?
-Ne abisi kaykay kafa, alt tarafı dört yaş var aramızda. Doğruluk diyorum.
-Hiç Esra'ya karşı arkadaştan daha öte bir duygu besledin mi?
Esra ve Cenk bizim onlara karşı abi ve abla dememizi sevmiyorlardı. Üniversite sona geçmişlerdi. Cenk ses mühendisliği, Esra ise medya okur yazarlığı bölümünü okuyorlardı.
Esra birden kızarıp yanında duran sudan bir yudum aldı. Cenk'te sahte öksürüyor ve elini göğüsüne vuruyordu.
-Eee,Egecim. Biz ablanla zaten sevgiliyiz.