"Tatlım, hayatımın nuru... Sana bıraka bileceğim en güzel şey, iki kardeşin ve bankada ki bir miktar para. Bu mektubun sonunda, bankanın nerede gizli tutulduğunu, banka şifresini ve bilgi şifresini göreceksin. Bunları aklında tut ve sonra bu mektubu yok et, polislerin ele geçirmemesine dikkat et. Hayatım... Umarım bu mektubu güvenli bir yerde okuyorsundur. Sana, gerçekte kim olduğumu söylemeden önce: "New York'tan en kısa zamanda ayrılıp, Türkiye / İstanbul'a yerleşmen." Evet, bebeğim. Sana normal anneler gibi, ölmeden önce büyük ve özel anılarımızı bırakmadım. Affet beni... Senin annen, özel bir köstebek. Çok çeşitli ve ultra korumalı FBI'nın derin noktalarında, köstebek olarak birkaç görev yaptım. FBI'nın en değerli ve en güvenilir ajanıyım, ama öte yandan ÖASB'da profesyonel bir köstebeğim. Şuana kadar, her şey yolunda. FBI hakkında, alım-satım, en önemli tüccarlar ve turzimler hakkında Almanyaya bir çok bilgi sızdırdım. Fakat, bir telefon bağlantısıda hattın güvenlik çervesini açarak FBI'nın kapsama alınındaki, büro ajanlarına yakalandım. Tanrı beni, korusun... Umarım, gerçekler tamamiyle ortaya çıkmadan kurtulmayı ve sizi kurtarmaya başarırım. Eğer, başaramadıysam... En kısa zamanda, İstanbul'daki teyzenin yanına yerleş. O sana hakkımdaki her şeyi anlatacaktır. Kardeşlerine çok iyi bak, sizi çok seviyorum."
Banka Şifre: "25-2-3-5"
Bilgi Banka Şifre: "32-5-5-7"
Sevgiler, Annen.
Göz yaşlarını tutamayarak, sessizce gözlerimin kenarından akmasına izin verdim. Bunca geçen sene, sırf bir köstebek olduğu için yanımızda olmayışının en önemli ve en mantıklı sebebiydi.
Komiser'in: "Bayan Weed, hazır mısınız?" sesiyle irkildim. Küçük bir öksürüşten sonra, sesimin iyi çıkmasına dikkat ettim.
"Bir dakikaya hazır olacağım." dedim, sesimi koruyarak.
Cep telefonumu açıp, taslaklar bölümüne, "İşletme Kitabı, 25. sayfa, 2.konu, 3. etkinlik ve 5. soru" yazarak, banka şifremi güvenli tuttum. İkinci olarak; "Sosyal Bilgiler Kitabı, 32. sayfa, 5. konu, 5. etkinlik ve 7. soru" olarak belirttim. Sanırım, köstebeklik genimde var. Yatağın üstüne telefonumu fırlatarak, lavaboya geçtim.
Suyu en soğuk derecesine ayarladıktan sonra, elimdeki kağıdı altına koydum ve parçalanmasını izledim. Parçalanan, küçük parçaları alıp tek tek çöp kovasına boşalttım ve başka bir peçete alıp, üstlerini hafifçe ıslatarak üzerine kamufle ettim.
Ayna da, son bir kez daha kendime bakarak güçlü olmaya çalıştım. Kırmızı kutunun içerisine, takı kutumdan ilk ve son sevgilimin bana aldığı; "Gümüş, Deniz Kızı" kolyesine yerleştirdim. Yatağımın üstündeki, telefonu elime alarak rehberden en yakın arkadaşımın ismini aramaya başladım.
A bean
A bisera
A cena
A ci
A jen
A sh
A ran
A shley'm'e tıklayarak, telefonumu kulağıma götürdüm. Bir kaç çalma sesinden sonra, neşeli arkadaşımın sesiyle istemsizce gülümsedim.
"Elisa, bebeğim!" diye çığıran sesi, beni sebebsiz yere de olsa mutlu etmişti.
"Ash, annem öldürüldü." dedim bir solukta. Bir kaç saniye ses gelmedi,
"Bu işin şakası olmaz, değil mi?" dedi, buruk bir ses tonuyla. Tanrım... Ash, hala şaka yaptığımı sanıyor ki, bunda çok haklı.
Durduk yere, böyle bir şey söylememi kim tahmin edebilirdi ki?
"Ash, şaka değil..." sesim ağlamaklı çıkmaya başlayınca, Ash'tan, garip bir, "Hiii!" sesi yükseldi.
"Ne-neredesin, annen o iyi... Ah, ahmak kafam! Elisa, Tanrım... Hemen geliyorum."
"Hayır, hayır... Ash, gelmene gerek yok. Sadece Elyn ve Light'e bu gecelik bakarsan... Ben... Ben çok minettar olurum." dedim, üzgün bir ifadeyle.
"Kardeşlerini teyzem gile bırakmalıyız belki de? Bende senin yanında olmalıyım..."
"Pekala, o zaman on beş dakika içerisinde, Bayan Abean'ın evinin önünde?"
"Tamam... Şey, Elisa! Tanrım... Tatlım, çok üzgünüm."
"Sana minettarım, Ash. Görüşürüz..."