Hemen telefonumu alıp merve ve damla'yı aramalıyım. Eğer aynanın başında durmaya devam edersem bu gece ki partiyi unutmam gerekir. Ki bunu ne ben isterim ne de sevgili arkadaşlarım...
Hemen üzerime dün aldığım gece mavisi renginde ve belinin arka kısmında küçük bir fiyonk olan sırt dekolteli mini elbisemi giydim. Daha sonra siyah renkli yaklaşık beş santim uzunluğunda topukları olan ayakkabımı giyinip hemen makyajımı yaptım. Saçımıda hafif dalgalandırıp çantamı alarak odadan çıktım. Merdivenlerden inerken evde kimsenin olmadığını fark ettim. Doğru ya... Bu gece anne ve babamında iş yemeği vardı.
Oyalanmayı bırakıp Merve ve Damla'yı aradım. Onlardında hazır olduğunu öğrenince evden çıkıp beklemeye başladım çünkü Damla'nın ağabeyi Tuna beni almaya gelecekti.
Bir iki dakika sonra sokağın başından arabası görüldü. Arabayı evin önünde bırakıp yanıma geldi. "Fazla mı beklettim ?" yani aslında bu soru karşısında biraz mızmızlanmayı tercih ederdim ama "hayır, bende şimdi çıkmıştım zaten " deyiverdim."Harika hadi gidelim o zaman, matmazel " bana matmazel demesini çok seviyordum zira bu beni özel hisettiyordu.
Arabaya doğru yürüdük geldiğimizde hemen kapımı açıp geçmem için işaret verdi. Bende başımı hafiften eğip işaretine karşılık verdim. Arabada büyük bir sessizlik vardı. Her ne kadar bu sessizliği bozmak istemesemde sanırım Tuna bunu istemiyordu. "Bu gece çok güzel olmuşsun, zaten hep öylesin de ..." sanırım bu laflardan sonra suratım domatese dönmüştü çünkü yanaklarımda mangal yapılıyormuş gibi hissediyordum. Tuna'da bunu fark etmiş olacak ki bir anda gülmeye başladı. "Bu kadar utangaç olma. Doğrular bunlar." bu çocuk beni öldürmeye çalışıyordu kesinlikle.
Niye böyle davranıyordu ki , sonuçta o benim en yakın arkadaşımın ağabeyi ve böyle sözler söylememesi gerekir. Sonunda geleceğimiz yere varmıştık. Burası çok büyük ve pahalı bir mekandı ama bizim tayfa için para problem değildi. Zira her birinin Ailesine ait birer holdingi vardı...
Hemen arabadan inerek mekana girdik Tuna ABİ ile. Biraz ileride bizim tayfayı görmemle birlikte hayali eller sanki dudaklarımın kenarlarından tutup kulaklarıma kadar çekmişlerdi.
"Heey !! Keyifler nasıl hayırsızlar " bu ortamdaki Merve ve Damla hariç herkeseydi. Ki zaten onlar bunu anlamış ve gülmeye başlamışlardı. Haklıydım ama çünkü sadece bir olay veya eğlence olduğu zaman birbirimizden haberimiz oluyordu. Bu durumdan şikayetçi olduğum pek söylenemez ama yinede bunu dile getirmek istemiştim. Ve şu 'hayırsızlar' lafını söyleyince kendimi bir an büyükanne gibi hisettim. Hani olur ya görüşmez görüşmez bir bayramda veya özel bir günde yanına uğradığın zaman sana ' seni hayırsız nerelerdeydin bu zamana kadar' der ya, heh işte onun gibi bir şeydi."İyidir büyükannecik, sen nasılsın ? " bu ses kesinlikle Görkem'den başkası değildi. Ah ne kadar özlemişim her birini ya hu !
***
Aklıma eski anılarım geldikçe kendimden iğreniyorum. Nasıl bu kadar kör olabilmişim. Nasıl bu kadar bencil ve saf olabilmişim aklım almıyor. Şimdi ki düşüncelerimle altı sene önceki düşüncelerimin arasında kocaman galaksiler var resmen. Bu zamana kadar bunları pek düşünmezdim ama bu sıralar Nina ile beraber olduğumuz zamanlarda aklıma sürekli eski yaşantım geliyor ve bu kendimden soğumama sebep oluyor. Kısacık etekler mi dersin yoksa şortlar mı ? Hangi biri şuan bana yardımcı oluyor veya hangi biri beni öteki hayatımda kurtuluşa erdirecek. Tabiki hiç biri. Koskacaman yirmi beş senelik hayatımda sadece şu son yedi senelik ömrümü insan olarak yaşamışım.
Bundan önceki on sekiz yılım koca bir çöplükten başka bir şey değilmiş. Ama beni o gafletten uyandıran Rabbime sonsuz şükürler olsun. Bu konuda çok mutluyum ve iyi ki , iyi ki daha da geç kalmadan bu bataklıktan çıkarılmışım Rabbim sayesinde diyorum.
Şu an anne veya babamın ne yaptığı hakkında en ufak bir fikrim yok. Belki yine bir şirket yemeğindeler veya bir şirket toplantısında.. Beni evlatlıktan reddettikleri güne sonsuz şükürler olsun. Gerçekten ! Sonsuz şükürler olsun ki ileri ki hayatımı da zehire çeviremeden beni reddettiler !
Nina'nın "Heey!" diye seslenişiyle kafamdaki düşünceleri bir kenara ittim. Ve Nina'ya odaklandım. "Efendim canım " "Dalmışsın ne oldu ?" bunu ona anlatmalı mıyım ? sanırım ! Peki anlatmak istiyor muydum ? Hayır !
Hadi bakalım anlattım gitti artık. "Iı, şey Nina, aslında artık sana geçmişimden bahsetme vaktim geldi sanıyorum. " Nina bana anlamadım der gibi bakıyordu. Biraz tedirgin olsamda haydi bismillah !
"Evet sevgili dostum, benim Türk olduğumu biliyorsun sanırım. " kafasını onaylar biçimde aşağı yukarı salladı." Ben daha önce Türkiye'de yaşarken, şu an ki gibi dinimi bilmiyordum. Hatta sadece nüfus cüzdanımda din bölümünde islam yazıyordu da diyebilirim. Ve bir kaç zamandır geçmişim aklıma geliyor, korkuyorum, kendimden tiksiniyorum ve hatta bazen kendimi tanıyamıyorum. Ama bu sıralar o anılar sanki beynimde bir zafer kazanmışcasına her yere yayılıyorlar. Çok canım acıyor kardeşim." son cümlemi söylerken sesim iyice azalmış, zar zor tuttuğum göz yaşlarımı salıvermiştim. "Yaptıklarımın ateşinden korkuyorum. Bu yaşıma kadar kalan kazalarım, tutmadığım oruçlarım hatta ve hatta başörtülü birini görünce önce tiksinç bir bakış atıp daha sonra onu ezme çabalarım geliyor aklıma en çokta bunlar delip geçiyor burayı. " 'burayı' derken sağ şehadet parmağımı sol göğsümün üzerine koymuştum. Nina'nın bana attığı bakışların arasındaki en yoğun duygu; şevkat ve merhamet idi...
"Ne diyeceğimi bilmiyorum Hira, ama üzülme sen tövbe kapısı kapanmadan ulaşmışsın ya Allah affeder inşaAllah. Ayrıca benim hayatım sanki çok farklıydı." bunu derken hafif bir şekilde kıkırdadi. Onu öyle görünce bende gülümsedim. "Haklısın aslında kardeşim" deyip tekrar sarıldım. "İyi ki varsın Nina." "Sende iyi ki varsın ve iyi ki Allah seni benim karşıma çıkarmış Hira. "
***
O gece daha fazla oturmayıp namazlarımızı eda edip hemen uyuduk. Ertesi sabah yani bugün :)
Ne yapacağımız hakkında bir fikrimiz yok aslında sanırım evde oturacağız veya maaşlarımızı yeni aldığımız için Newyork sokaklarınada çıkabiliriz. Ama tabiki gönlüm birinci şıktan yana çünkü salondaki kanapeyi çok seviyorum ve evde kalırsak büyük bir ihtimal veya kesin olarak bütün günüm orada geçebilir. Ben bu şirin hayallerimle kendimi mutlu ederken Nina'nın sesi bütün hayallerimi adeta bir bavula toplayıp okyanusa fırlattı.
"Sevgili kardeşim, hemen ordan kalk ve doğruca odana giderek tesettüre bürün çünkü bugün çok eğleneceğiz" arkamı döndüğümde ellerini silah şeklinde yapmış yavaşça bana doğru yaklaşıyordu. Bu haline koca bir kahkaha atıp isteksizce odama yürüdüm. Tesettürümü giyip odadan çıktığımda Nina çoktan hazırdı ve beni bekliyordu. "Biraz daha gelmeseydin kök salıyordum, son anda kurtardın beni kahramanım " diye üzerime gelince kenara çekildim ve sonuç ; Nina duvarlarla bir bütün olmuştu. Onu bu haline her ne kadar karnım ağırıyana kadar gülmek istesemde canıma susamadım ben daha. "Ya Hira bana ne garezin var ya hu! Söylede bilek " insanı en çok üzen şey ona bunu ben öğrettim. Ve bunu bana türkçe söylemeye çalıştı. Allah'ım sen yardım et lütfen."Nina,kardeşim sen bi daha türkçe konuşmaya çalışma tamam mı canım benim ? Bak ben senin iyiliğini ve kendi ruh salığımı düşündüğüm için söylüyorum olur mu kardeşim ?" Nina bana alaycı bakışlarla "tamam. "Dediği an içime başta bir kurt düşsede sobradan dedim tamam boşver. Herneyse artık çıkalım. "Nina hadi nereye gideceğiz. "Bu cümleyi söylemem sanki çok tuhafmış ve tehlikeliymiş gibi bana attığı bakışlardan biraz ürkmuş durumdaydım zira şuan sanki kötü bir şeyler olacakmış gibi hissediyordum. Hadi hayırlısı!
"Gidince görürsün canım, seni çok güzel bir yere götüreceğim. Başta 'aa ne kadar güzel. Yaa çok teşekkür ederim Nina' diyip çıkarkende 'Nina, kardeşim bilmiyor musun benim korkularımı sen ' diyeceksin ve çok eğleneceğiz !" artık ciddi ciddi tırsıyordum. Ama gidince görücem zaten. Otobüs durdu ve indiğimizde hayran hayran geldiğimiz yere bakıyordum. Burası çok güzel ama...
Evet selamün aleyküm kardeşlerim bir yeni bölüm ile daha karşınızdayıııımmm. İnşaAllah beğenirsiniz ve bu sefer yazdığım en uzun bölüm bu çünkü tam olarak 1156 kelimelik bir bölüm oldu. Yorum yapmayı unutmayın. Oylarsanızda çok sevinirim. Ve kafanıza takılan bir yer olursa onuda yorum aracılığı ile sorabilirsiniz. Haydi selametle kalın..
:)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Newyork'ta Bir Peçeli
Novela JuvenilGenç kız ona 'öcü' lakabının takılmasına hâlâ anlam veremiyordu. Zira onun bildiği öcüler ; saçları boyu kadar ve bakımsız, yüzü 3 yaş boyama kitaplarını andıran ve gülüşü adeta itfaye sirenlerine benzeyen insanlardı... *** "Hey, eline ne oldu?" "B...