Ölüyorsun hissedebiliyor musun .Hayır hayır,bedenen değil ,ruhen.
Herkesin olmuştur dudaklarının arasından derin bir nefes alışı.Işte bu, ruhumuzun can çekişinin bir göstergesi.Ama tam o sırada bağıramıyoruz, haykıramıyoruz.Çünkü ,annenin yanındasındır.Otobüstesindir,derstesindir, arkadaşlarının kahkahaları arasındasındır,görmüyorlardır .Sen kimsin ki ! Bir evlat,bir yolcu,bir öğrenci,bir arkadaş.Herkes seni görmek istediği gibi görür ama sen benim halimi görsünler istersin, görmezler.Boşlukta sürükleyen ,kafandaki düşünceleri bıçak yardımıyla kesecek , ayaklarının altındaki masaya kanlı bir tekme artıracak yada gökyüzünün sonsuzluğunu izlerken nasır tutmuş elleriyle seni ittirecek olanlar, çevrendeki insanlar olacak. Sonra bir gün herkes seni hatırlayacak.Siyahlar giyinip ,en renkli fotoğrafına bakarak ağlayacaklar.Sizi o gün yakalarında taşıyacaklar.Sen her gün zifiri karanlık içindeyken onlar bir gün karalara bürünüp, karanlığını paylaşıcıklar.Uzun lafın kısası ,ölmek için bir tabut içinde taşınıp toprak altına gömülmek şart değil. İnsan bedeninden önce, ruhuna sahip çıkmalı. Yoksa onu kaybettiğinde bedeninde kaybedersin ve bu senin ölüme acılan acı kaybındır.
İyi günler,dün bir arkadaşımla konuşmuştum ,onun etkisinde kalarak ufak bir yazı yazmak istedim.Umarım beğenirsiniz .