''Abi ışık senin içinde bunu hissetmen gerek'' dedi küçük kız ,
''Umarım ordadır. Onu bulmak için göğüs kafesimin çatlaması gerekirse bunu bile yaparım''
...
Kör bi kuyudayım, hiç ışık yok. Ama buraya düştüğüm günü hatırlar gibiyim. Ama gördüğüm tek şey karanlık. Yada göremediğim her şey karanlık. Kafamda bin türlü çığlık var ve bu sesi bastırabilecek bi ses yok etrafımda. Yıllardır ışığa susamış gibiyim. Ölümcül bi hastalık gibi canımı sardı karanlık. Artık bi çare bulmalıydım ama güçlü değildim. Gücüm kalmamıştı, sabrım tükenmiş ve umudum kalmamıştı. Ölüm çareydi benim için. Sadece düşünüyordum nasıl ölebilirdim. Kafamdaki sesler bana akıl veriyordu. Nasıl bi sapkınlıkdı bu. Olduğum yere çakılmış kalmıştım. Psikolojim bozulmaya başladı iyice. Bi çare olmalıydı bi çare ...
Yavaştan etrafı dinlemeye başladım. Kafamdaki seslere aldırmayıp etrafı dinledim. Bi ses yoktu. Kafamı duvarlara vurmak yerine artık düşünmeye başlamıştım. Çünkü bu karanlıkda ölmek bile bi çare değil gibi gelmeye başlamıştı. Kendime sinirlendim birden yumruk atmaya başladım duvarlara. İçimi bu şekilde rahatlatıyordum. Bağırıp çığlık atıp etrafa vurarak. Kendi canımı yakarak..
Elime bi taş aldım ve sağa sola vurmaya başladım. Üstüme yıkılsın istedim ama kuvvetim yoktu. (...) Ses mi yankı yapıyordu bilmiyorum ama sanki ben vurdukça taşı duvara bi başkası da benle beraber vuruyor gibiydi. Bi açık buldum ve sürekli vurdum oraya. Hala ses yankılanıyordu. Bi an yalnız hissetmemeye başladım. Bu ses bana arkadaşlık ediyordu. Benimle birlikte aynı şeyi yapan birisi gibi. Kutsal bi ses kutsal bi varlık gibi. Yalnız kalanların hep yanında olan şey. Gölge gibi ama değil. Sadece gölgeyi görürsün ben duyuyordum. Görmediğime ama duyduğuma aşık olmuştum resmen. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Bi çocuk gibiydim adeta. O sese gidiyordum ben nereye gitsem O ordaydı ama dokunamıyordum. Yakındı ama çok uzaktı. Bu beni hem korkutuyor hemde ağlatıyordu. Bitkindim ağlıyordum ve umudum yoktu. Ölüyordum. O sesden ayrılmak ölümdü bu yüzden vurmaya devam ettim. Taşı aynı noktaya vurdukça toprak gibi ufalanıyordu. Bi delik oluştu. Vurdukça büyüdü, büyüttüm o deliği. Daha kuvvetli vuruyordum. Kafamdaki çığlıklar hiç susmuyordu. O sesleri hem bastırmak hemde aşık olduğum yoldaşımı yanımdan ayırmamak için vurdum da vurdum. Bitkin kalmıştım. Ellerimde bileklerimde mecal kalmadı. Bi an yoruldum ve durdum...
Bi dakika...
Bu olamazdı. İnanılmaz. Taşın yankısı durmama rağmen hala devam ediyordu. Gerçekten yalnız değil miydim? Yoksa beynim gene bana oyun mu oynuyordu? Chakralarım iyice açılmıştı. Kuvvetle vuramaya devam ettim. Delik ilerledikçe yankı artıyordu. Ama artmasına rağmen çok uzaktı. Ona sesimi duyurabilir miydim? Yoksa önceki denemelerim gibi duyuramazsam nolurdu? Duyuramazsam ondan tekrar uzaklaşırsam napardım? Bu çok kötü bi olaydı. Çığlık attım, daha fazla ağladım. Tüm gücümle vurmaya devam ettim. Yakınlaştığımı hissediyordum ama kulaklarım iyice tıkanmıştı kendi sesimi dahi duymuyordum. Ellerim kanadı kir pas içinde kaldım. Ya burada bu gece ölücektim yada hedefe ulaşıcaktım. Ellerimle yara içindeydi..
Olacak gibi değil diyordum ki tam son gücümle vurdum. Taş elimde parçalandı. Delik iyice büyüdü. Son vuruşumda etrafıda yıkılmıştı. Yere düştüm. Elime sıcacık kan gelmeye başladı. Bi an huzur buldum biraz da korktum. Sonra başımı kaldırdım ve elimi deliğe doğru uzattım. Taş yoksa tırnaklarım vardı. Yumruğumu sıkıp bıraktım. Yumruğumu sıkınca avuç içlerimin çok fazla kanadığını hissettim. Vazgeçemezdim. Eşelemeye başladım.. Avuç içlerimde yarılan yaraların içine taş toprak giriyordu. Ağlayan birisi vardı. Sadece vurma sesi duymuyordum artık. Çok az kalmıştı. Çığlıklar duyuyordum. Acı içinde bağıran çığlıklar. Bi başkası beynime eşlik ediyordu. Ama kimdi bu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paranoyak Çocuk
Paranormal#Önemli açıklama 1 İlk 5 bölüm düzenlenecektir bu yüzden ayrıntıları kaçırmamak için takip edin 2 Bölümler birbiriyle bağdaşmayabilir okudukça bulucaksınız bağlantıları. Okuduğunuz için teşekkür ederim. (Yorumlarsanız Sevinirim)