1.1 Nur

22 1 0
                                    

   İlk önce karnın sanki litrelerce asitte boğuluyormuş gibi kaynar. Kendi kanın ciğerlerine ihanet eder ve sen kanında boğuluyormuş gibi hissedersin. Verebileceğin tek tepki odaları kanatan çığlıklar atmaktır. Ellerini ağzında kavuşturursun ve büyükçe açılan ağzını gizlemeye çalışırsın. Belin hüzünlü bir ezginin notaları gibi titrer, gözün karda sürünen tilki gibi seğirir. Bilincin kendisini bunun şaka olduğu şeklinde kandırır öyle olmasını istersin fakat karşındakilerin stabil yüz ifadesinden bunun bıçak kadar keskin bir gerçek olduğunu anlarsın. Ardından tiz bir çığlık sesi yükselir dudaklarından. Göz bebeklerin boşluğa doğru intihar eder. En son ne zaman konuştuğunuz beynine doğru süzülür. Olayın aniden gerçekleşmesine şaşırırsın. Nasıl olduğunu öğrenmek istersin. Eğer ona karşı hissettiklerin daha da güçlü bir boyuttaysa göz yaşın düşer yanaklarına. Miden ağırlaşır ve kusmak istersin. Üzüntün ve şaşkınlığın konuşmaya çalışan dudaklarını birbirine düğümler. Sanki dünya bir kar küresidir ve sen oranın içerisinde mahsur kalmış bir kibritçi kız. Gözlerinin uzaklara olan merakı artar ve gözlerin uzaklara dalmak için zamanın peşinden küçük bir çocuk gibi koşar. Bir mucizenin gerçeklik içinde süzülmesini dilersin. Ama olmaz. Bir süre sonra zümrüdüankanın küllerinden doğması misali gücünü toplar ve gerçeği kabul edersin. O gitmiştir. Sen sevdiğin bir insanın ruhunu ebediyete doğru Allah'a ısmarlamışsındır.

   Ilık su vahşi bir aslan gibi tenimi gezerken ben, musluğu ürperen derim nedeniyle sıcak yöne doğru çevirdim. Ellerimi bir ip yumağı gibi karışık olan saçlarımın içine daldırdım ve suyun saçlarımda arsızca ilerlemesine izin verdim. Duş başlığından gelen arsız suyla hafifçe ıslandıktan sonra musluğu kapadım. Jakuzide biriken adeta küçük bir gölü andıran suyun yeterli olduğunu düşünerek biriken su kütlesinin içine girdim. Hafif soğuk su içerisinde hücrelerim rahat kavramını yeniden yaşıyordu ve bilincim kayboluyordu. Ağırlık yapan kafamı da soğuk zemine yasladım.

   Dün Onur'un ölüm haberini aldığımdan beri akciğerlerim, öküzler tarafından istila edilmişti ve içimi sönmeyen bir ateş yakıp kavurmuştu. Çok değer verdiğin bir insanı kaybetmek okyanusun ortasında ıssız bir adada kalmak gibi hissettirdi. Sana yardımcı olacak hiçbir şey yok, yapayalnızsın ve dışarıda seni bekleyen köpek balıkları vardı. Onunla ilgili anılar kafamda cirit atmaya başladı.

   Ahşap panjurlu yazlık evinden içeri girmeye çalışan ışık demetleri ortamı hafifçe aydınlatıyordu. Pamuk yumuşaklığındaki yatakta bağdaş kurarak oturmuştum. Yanımda Onur, dudaklarının arasında yerini alan sigara dalını alevle tanıştırıyordu. Gözlerim yatağa kaydı ve mavi örtünün üstünde camdan yapılma kristal küllüğü gördü.

   "Lütfen, beni mi kıracaksın Nur? Sadece bir fırt çekeceksin içine sonra nefes olarak vereceksin." dedi Onur. Sert işaret ve baş parmaklarının arasına sıkıştırdığı sigarayı yüzümün dibine getirdi. Yüzümü sağa doğru çevik hareketle çevirip reddettiğimi belirttim.

   "Üzgünüm ama kırk yaşında kanser veya ciğeri parçalanmış olmak istemiyorum." Ağzım sağa doğru ince bir çizgi gibi kıvrılmıştı. Çocuk gibi sırıtıyordum.

   "O zaman da kederden geberirsin." Gözlerini devirdi. Benim kıkırdamama devam etmemden cesaret alıp o da güldü. Konuşmaya devam etti.

   "Şaka maka, iç şunu hadi. Kendin içmeye çalışıp üstüne beceremeyip dil kanseri olmanı istemiyorum." Ayağa kalktı ve iki parmağını genişçe açarak burnumu tuttu. Refleks olarak nefes almak amacıyla ağzımı açtığımda sigara dalını ağzıma yerleştirdi. Nefesi ciğerimle buluşturdum ve sıcak havanın boğazımdan kurtulmasına izin verdim. Yanan akciğer parçalarımı dilimde hissedebiliyordum. Onur sigara dalını dudaklarımdan çekince konuştu.

SrapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin