Duygusal Piyanist

30 1 4
                                    

Tüm gözler benim üzerimdeydi. Tuşlara dikkat ederek büyük bir zariflikle basıyordum. Koca salondaki küçücük bir ışık sadece benim üzerimdeydi. Gözlerim kapalıydı. Uzun zaman sonra eski anılarım ile piyano sohbet etmeye başlamıştı. Anılarım ağlıyor, piyano teselli ediyordu. İnsanlar sanki piyano çalıyormuşum gibi değilde, bir şeyler anlatıyormuşum gibi dinliyordu. Salonun içerisinde yankılanan her nota benim hayatımdan sanki bir kesit gibi insanların kulaklarına süzülüyordu. Ne zaman piyanonun başına otursam farklı hisler sarıyordu beni. Ruhumda bırakılmış tahribatlar, yaralar, boşluklar yüreğime değil ellerime ellerime üşüşüyordu. 

Yavaşça duraksadım ve ellerimi tuşların üzerinden çektim. Kravatımı düzelterek taburenin üzerinden doğruldum. Doğrulur doğrulmaz dinleyiciler ayağa kalkıp alkışlamaya başlamıştı. Hafif adımlarla sahnenin önüne geldim ve selamladım. Uzun bir alkış tufanından sonra tekrar doğruldum. Kırmızı perde sahneyi kapatmış ışıklar açılmıştı. Sahnenin arkasındaki kapıdan çıktım ve yavaş adımlarla dışarıya doğru yürüdüm. Otoparka geldim ve arabama bindim. Arabayı çalıştırdım ve yola koyuldum.

Başkan ve Polis Şefi aynı masada yemeğe davet edilmiştim. Komik bir durumdu. Yaklaşık bir buçuk ay öncesine kadar Başkanı tehdit etmiştim ve polis şefi sayesinde aranan suçluların en üstündeydim. İkisi de beni duygusal piyanist olarak tanıyordu. Gerçek kimliğimi öğrenselerdi eğer beni tutuklamak yerine yüz el vücudumun belirli bölgelerine hiç durmadan sinirlerini çıkarıncaya dek ateş ederlerdi.

Restoranın önüne park ettim ve arabadan indim. Anahtarları valeye verdikten sonra üzerimi başımı tekrar düzelttim. Yavaşça içeri girdim.

Bütün sosyetik isimler buradaydı. Kapıda duran görevli ismimi sordu. "Adım Henry. Piyanist Henry olarak geçiyor listede." dedim. Biraz baktıktan sonra "İçeri girebilirsiniz, efendim." dedi. Restoranın merdivenlerine doğru yöneldim ve hafif hafif çıkmaya başladım. Çıkarken sağ tarafta Emily ile göz göze geldim. Başım ile selamladıktan sonra çıkmaya devam ettim.

Emily... Birlikte bir çok başarıya imza atmıştık. Bir çok gösteriye katılmıştık. Bir çok kez birlikte aynı parçaları çalmıştık. Şimdi ise iki birer yabancı gibiyiz. Sadece göz göze geldiğimiz yerde selamlaşıyorduk.

Merdivenleri çıktıktan sonra salonun ortasında bembeyaz porselen tabaklar ile süslenmiş, beyaz özel bir kadife örtü ile üstü kapatılmış bir masa ile karşılaştım. Masa da başkan ve polis şefi oturuyordu. Masaya yöneldim ve bana ayrılmış sandalyeyi geriye çekerek oturdum. Başkan gülümsedi ve;

- Vay vay vay... Bakın kimler teşrif etmiş. Piyanosunu ağlatan piyanist. Dedi

- Teşekkür ederim. Sizinle aynı masada bulunmak bir şeref benim için. Dedim gülümseyerek.

- O şeref bana ait. Hoş geldiniz. Dedi başkan.

- Haydi yemeğe başlayalım çok acıkmıştım zaten. Diyerek atladı polis şefi.

Yemeğe başlamıştık. Başkan ailesinden bahsediyor, polis şefi de başkanın dediklerini dinliyormuş gibi yapıyordu. Arada sohbet bana dönüyor hayatımdan konu açılıyordu. Yorgun, sıkıcı, rutin diyerek geçiştiriyordum. Yeterince de sıkılmıştım. Aklımı siyah elmas kurcalıyordu. Şuana kadar aldığım bilgilere göre çalabilme oranım %15 civarındaydı. Zekice bir plan yapmam gerekiyordu. Aslında... Bulmuştum ! 

Biraz öksürdüm ve sohbete ani bir dalış yaptım;

-Sayın başkan, Yunanistan'a hiç gittiniz mi ? Diye sordum.

-Hayır Henry, neden sordun ? Dedi.

-Yunanistan'a gitmek her zaman hayalimdi, hiç gitmeye fırsat bulamadım. Çok değişik yapıtlar bulunmakta. dedim. Tabi bunu derken sesimi sanki Yunanistan'a içten içe hayranlık duyuyormuş gibi kullandım.

-O halde seni oraya gönderelim ne dersin ? Tek bir şartla tabi.

Plan işe yaramış gibiydi ama şart olayı sürpriz olmuştu. 

-Dinliyorum. Dedim.

-Orada piyano ile gösteri vereceksin ve en önde de ben olacağım. Dedi gülümseyerek.

Duraksadım. Bu şartı lehime çevirmeliydim. Yavaşça başkanın yüzüne gülümsedim ve içime de o sinsi gülüşümü attım;

-Tabi, aklımda bir fikir var hatta bu şart üzerine. Yunanistan'da yeni açılmış olan bir müze var. Ary Müzesi. Eğer isterseniz orada çok güzel bir gösteri düzenleyebiliriz ve dediğiniz gibi beni en önden dinlersiniz.

-Bu mükemmel bir fikir. Şef de bize katılmalı kesinlikle. Dedi

Bu çok kötü bir fikirdi. Gerçekten işim zorlaşacaktı. Ama bunu kendi lehime kullanabilirim diye düşünüyordum. Yapabilirdim bunu kesinlikle. %15 oranı zihnimdeki planla %99 oranına çıkmıştı.

-Tabi katılırım. Dedi polis şefi.

O elması alacağıma emindim... Gerçekten o siyah elmas benim olmalıydı... Alacaktım ve benim ismimi tam anlamıyla tescilleyecekti... O elmasa para gözüyle bakmıyordum... Gerçekten beni temsil eden bir simge gibi... Vücuduma kazıyacağım bir dövme gibi bakıyordum... O yüzden benim olmalıydı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 08, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Siyah ElmasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin