"Bebeğim, bu yaptığımız şey..." Pamir dudaklarını ısırarak, beni süzerken devam etti. "Çakalların, ne alemde?"
"Gördüğün gibi." diyerek kestirip attım ve Bora'nın tutulduğu yere ilerledim.
"Yapacağımız şey... cidden bir daha insan içine çıkamayacak. Tekrar çıkması için yüz nakli falan yapması gerek." dedi yüzünde ki alışık olduğum pis sırıtmasıyla.
Pamir Yesüren, Burak ve benim çocukluk arkadaşımız.
Küçükken, üçümüz çok takılırdık. Öyle ki ilkokul da sadece Burak değil, yeri geldiğinde Pamir'de beni korurdu.
Ama yollarımız ayrılmıştı. Pamir git gide babasının yolundan ilerlemiş, mafya işlerine girince, okuldan ayrılmış ve kendi içine kapanıp, bizle de konuşmayı kesmişti.
Ama ben onu bırakmayıp, yanımda olduğu günlerin anısına, yanında olup, yardım ediyordum.
O da arada eğlence niyetine, çakallarımla kurduğumuz oyunları oynuyordu.
"Umrumda değil. İster şehri terk etsin, ister dünyayı." diyerek ona doğru ilerledim. "Onu rezil edeceğim. Herkese." dedim kelimelerin üzerine baskı yaparak.
"Ne yaptı?" dedi ve elini yanağıma koymaya yeltelendiginde, baygın olan Bora'nın başına ilerledim.
"İlacı verdiniz mi?" dedim sandalye de bağlı olan Bora'nın başındaki iki adama.
Sarışın olan yavaşça başını salladı. "Yaklaşık olarak, 10-15 dakika sonra uyanır. Odanın çeşitli yerlerine kameralar yerleştirdi ve çocukta birazdan gelir." dedi sert çıkmasına özen gösterdiği sesiyle.
"Sesini düzelt. İnek yutmuş gibi çıkıyor." dedim yüzümü buruşturarak.
Çocuk bana şaşkınlıkla bakarken, arkamda Pamir'in kahkahasını duydum. İfadesiz bakışlarım sürerken arkadan,
"Pamir, beni çağırmışsınız." dedi bir erkek sesi.
"Hah, Çağrı." dedi Pamir'de çocuğa dönerek ve erkekçe selamlaştılar.
"Hani bizim elaman?" dedi adının Çağrı olduğunu öğrendiğim çocuk sırıtarak.
Dış özelliklerini anlatmam gerekirse, kahverengi saçlı, mavi gözlüydü ve aşırı sempatikti.
Bu çocuğun gay olduğuna inanamıyorum, Çakallarıma hak verircesine başımı hafifçe salladım çocuğu süzerken.
"Biz Bora uyanmadan çıkalım. Gerisi sende." dedi Pamir ve beni dirseğimden tutarak kapıdan dışarı çıkardı.
"Pamir." dedim dişlerimin arasından.
"Bundan sonrası Çağrı'da, bebeğim." dedi dirseğimi bırakmadan ve çıkışa ilerlemeye devam etti. Dirseğimi sertçe çektiğimde, "Ah, pardon. Unutmuşum." diye mırıldandı mahçupça.
"Sabah, her yerde o videoları göreceğim. Tanıdık, tanımadık herkeste." dedim dışarı çıkarken.
"O iş bende de... Sen ne ayak?" dedi kalın kaşlarını çatarak. Kaşlarımı kaldırdığımda, "Yani yaz kampı vardı. Nasıl geldin?" dedi sol kolunu kaldırıp, ensesini kaşırken. Gözlerini motora kaydırmıştı.
Kahverengi gözleri, mavilerimle buluşunca, dudaklarımı araladım. "Boş ver onu. Dediğimi yap yeter. Hadi eyvallah." diyerek motora ilerleyeceğim sırada, "Dur." dedi. "Yine ne var?" dedim ona dönerek.
"Ben seni götüreceğim, kamptakilerle konuştum. Gel peşimden. Motoru sabah alırlar." dedi arkasını dönerken.
"Hay.." dediğim sırada bakışlarıyla dudaklarımı birbirine bastırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
‡Asi Kız‡
Ficção Adolescente"Dokunursan ecdadını sikerim." "Siksene, ya." diyerek karşılık verdiğinde gözlerim büyüdü. "Ne diyon lan sen değişik?" dediğimde o güzel kahkahasını duydum. "Unuttun mu, sen benimsin. Benden başka kimse dokunamaz. Benden başka kimse öpemez, sevemez...