Bölüm 5

160 41 20
                                    

Unutmaya hazır gibiyim ha ne dersin? Güneş'in sıcaklığı da yüzüme vurdu zaten bugün. Yemin ederim ki hissettim. Hayır seni kandırmıyorum, uzun süreden sonra biraz daha iyiyim. Mesela artık daha çok verdim kendimi sayfalarına, yatağıma uzandığım da duvar ile daha çok birleşti gözlerim ve onu  sıkça andım. Başkaları için tükenmişlik olsa da benim için bir unutma seansıydı bunlar. Anılar vardı bolca kahkaha vardı, bunları unutamazdım. Hep yutkunduğum da geçmeyecek, kursağımda kalan en güzel saniyelerdi. Tamam artık yokuz ve bu bir hiçlik. Zaten ne hep var ki ?" hep var" olmasa da hayatımızda "hiçlik" her zaman var. Bununla yaşamak zorundayız, atlatmak zorundayız çünkü.Çünkü bir ömür sadece nefes almakla geçmez. Parmak uçlarımdan akan mürekkep sayfalarını doldururken ben bir tebessümle başlayacağım günüme.

Teşekkürler dert Derya'm ...

Kalemimi defterimin arasına koyduktan sonra kapatıp çekmecenin birinci gözüne koydum. Rahatlamıştım, boşuna demiyorum seans diye. Annem ile babam işe gitmişti. Yatağımdan kalkıp belimden düşecek gibi duran pantolonumu çekip diğer elimle yüzümü sıvazladım. Mutfağa doğru giderken karnımın acıktığını daha iyi fark ediyordum. Bardağıma hazır kahve boşaltıp, çaydanlığın altında ki ılık suyu da üzerine ekledim. Hava zaten sıcaktı. İki yumurta çıkartıp bir kasenin içine kırdıktan sonra içine kaşar rendeleyip çırptım. Tavayı ocağa yerleştirip altını da yaktıktan sonra masaya kahvaltılıkları dizdim. Omlet piştikten sonra yemek masamızın karşısında ki televizyonu açıp kahvaltı etmeye başladım. Bugün biraz daha çaba gösterecektim unutmak için. Kesinlikle kayalıklara gidip huzuru bulmalıydım. Kayalıklar hakkında dalıp giderken isimsiz takıldı aklıma. Aramızda  fark vardı o hissizdi bense iliklerime kadar hissetmiştim acıyı. Ama o gün söylediği söz çok takıldı aklıma

"hangi sağlam denizin dalgalarını ezbere bilir ki ?"

Değişik bir insandı ve gizemli, ayrıca isimsiz. Bakışları ileriye bakıyordu ama retinalarının geçmişe dalıp gittiği belliydi. Fiziği hakkında hatırladığım bir şey yoktu çünkü ben dış görünüşü ile değil içinin sızısıyla ilgileniyordum. Karnımın doyduğunu hissedince masayı toplamak için ayaklandım. Kahvaltılıkları geri buzdolabına dizdikten sonra ekmek poşetini sıkıca bağlayıp ekmek sepetine  koydum. Tezgahın üstünde hem kahvaltıların hemde akşamdan kalma bulaşıkları görünce kollarımı sıvayıp sıcak suyu hazırladım. Elime süngeri ve bulaşık deterjanını aldıktan sonra bulaşıkları yıkayıp suya tuttum. Bir bez serip  kuruması için  üzerine koydum. Ellerimi de mutfak havlusuna sildikten sonra odama geçtim. Kendimi yatağa attığımda saatin daha 12:53 olduğunu gördüm. Vakit geçirmek için televizyonun karşısına geçtim. Kanallarda doğru düzgün bir şey yoktu ve bu can sıkıcı. Tekrar odama geçip üzerime rahat bir eşortman takımı giyindim. Spor ayakkabıları elime aldım. Anahtarı ve telefonumu da cebime sıkıştırdıktan sonra kendimi evden dışarı attım.Bu sefer, kısa bir aradan sonra ayaklarıma bakarak yürümüyordum. Oldukça kafam dik gülümseyerek ve gözlerim dolu bakıyorum hatıralara. İroni dolu hayat beni gözlerim dolu gülümsemeye hapsediyor. Ama bu öncekiler gibi acı dolu bir şekilde değilde nasıl anlatsam ? Eskiyi hatırlarsın senin için o zamanlar vazgeçilmez indir. Ama artık yoktur ve sen yaşanmışlıkları izlersin. Hah tam da öyle bir durum. Düşüncelerimi kayalıklara çarpan huzur engelledi. Evet denizin kayalıklara çarpması demişler ama bu huzur. Telefonumdan huzura karışacak bir senfoni açtım.Fısıldayarak eşlik ediyorum;

Yanımda bir kıpırdanma hissedince sol tarafıma baktım. İsimsiz gelmişti. Şaşırmıyordum. Herkes huzur olmak isterdi. Gözümü kırpmadan gözlerine kenetledim. Yeşil gözleri, çok güzel bir tondaydı ve bu seyrek kirpikleri nin arasından oldukça belliydi. Yine ileriye bakıyordu ve yine retinaları geçmişin yaralarına tuz basıyordu. Önüme dönüp ileriye baktım ben de. Konuşmadı konuşmadım. Ne kadar süredir huzuru izliyorduk bilmiyorum ama metal bir sesle irkildim. Elindeki gri çakmağı cebine atıyordu ama dikkat çeken şey ağızında ki sigaraydı. Sigarasından derin bir duman çektikten sonra ciğerlerine eziyet edip havaya bırakıyordu. Tekrar aynı şeyi yaptı ve tekrar. Bana dönüp ifadesiz bakınca ona bakmaya devam ettim. Ağzını açınca konuşacağını anladım ve bu kısa süreli bir şok etkisi yarattı. Biz daha çok susardık.
- Neden bakıyorsun, aptal ?
Son dediği kelime  rahatsız ediciydi. Bunu umursamayacaktım.
- Buraya her gün mü gelirsin ?
Bir duman daha çekti zehirinden. Yavaş yavaş dudaklarından sıyırdıktan sonra bana bakmadan cevap verdi.
- Her gün değil, her acıda gelirim. Artık hissizim ama neden geldiğimi bilmiyorum.
- Bir insan hissiz olamaz, isimsiz.
- Ben olmak istediğim şey olurum. İnsan olmak istemedim, aptal.
Çok gizemliydi ve vücudumda ki merak duyguları kendini ele veriyordu.
- Neden sigara içiyorsun ?
Her soruda biraz bekleyip cevap veriyordu ama düşünmek için olmadığına adım kadar eminim.
- Neden içmeyeyim ?
- kendini zehirliyorsun, isimsiz.
Samimiyetten uzak ve alaycı bir şekilde gülümsedi.
- Neden bu kadar çok soru soruyorsun, aptal ?
Cevap vermedim. Aptal demesi sinir bozucuydu. Yine gözlerimi kenetledim, gözlerine. Ne zaman bittiğini bilmediğim sigarasını buruşturup denize doğru fırlattı. Son ayağa kalkıp gözlerime baktı. Bir şey demeden arkasını döndüğünde arkasından arsızca inceledim. Boyu;  ne kısa ne uzundu 1.70 olmalıydı. Hafif kalıplıydı ama kesinlikle zayıf değildi. Tekrar denize doğru baktım. Ne kadar daha baktım bilmiyorum ama hava kararmaya yaklaşmıştı. Telefonumu kayalığın üstünden alıp cebime koydum. Ayağa kalkıp tekrar baktım denize ve gözlerimi kapadım. Son derin bir nefes hediye ettim huzur eşliğinde. Kafamı  kaldırıp yürümeye başladım. İşte tam şuradaydı ilk buluşmamızın heyecanı ve tam da ilerideydi beni evime bıraktığı yer. Unutulmazdı buralar. Unutmak isteyen kim ? Sadece artık hayatımda olamayacağını zihnime kazımak istiyordum. Hayat insanı yokluğa hapsetmek zorunda. Ölüm var bir kere, iki kişilik mezar var mı ? Ömrüme illa ki biri girecek. Bu kişi yokluğunda üzülmeme değecek kişi olmalıydı. İliklerime kadar hissetmeliydim hiçliği ki iliklerime kadar hissetmişsem yokluğunda demek ki çok sevmişim diyebileyim.Hayır mazoşist değilim ama ömrüme girenin, çıkmasıyla ömrüme değmesini istiyorum. Aşık olmak istiyordum.Doğru veya yanlış, iyi veya kötü, yakışıklı veya çirkin. Kimin umurunda ? Ben aşkı da acıyı da iliklerime kadar hissetmek istiyordum.Hayat ironilerle dolu demiştim.Ben ironinin ta kendisi olmak istiyordum.Ben kendi hikayemin yazarı değil, ben kendi hikayemin karakteri olmak istiyordum.Ben.Ben Cennetin içinde cehennemde yanmak istiyordum.Etrafıma bakıyorum aynı zamanda.Bir nevi evin yolunu düşüncelerimle yürüyerek eve gidiyordum.Kolumda ki siyah saate baktığımda annem ile babamın gelmesine iki saat vardı.Müstakil evimizin bahçesinden girerken cebimden evimizin anahtarını çıkardım. Kitlemediğim için tek çevirişte açtım. Koltuğun karşısına kendimi attıktan sonra derin bir nefes verdim. İsimsiz aklımdaydı.Oldukça garip ve merak uyandıran bir kişiliğe sahipti.Gözlerinin yeşilliği koyuydu ve, hadi ama yeşil gözler mükemmeldir.Ve onda da mükemmel duruyorlardı. Düşüncelerimden kendimi silkeledikten sonra sıyrıldım. Aklıma yemek yapmam gerektiği gelince odaya geçip pijama takımlarımı giydim. Sadece yatmadan önce giymezdim ben bence pijama takımı evde durduğun her an giyilebilirdi.Canlı örneğiyim.Telefonumu elime alıp müziklere girdikten sonra en sevdiklerimden açtım ve eşlik ederek patlıcanları soymaya başladım.

  beni yak kendini yak her şeyi yak
bir kıvılcım yeter ben hazırım bak
ister öp okşa istersen öldür
aşk için ölmeli aşk o zaman aşk
aşk için ölmeli aşk o zaman aşk

seni içime çektim bir nefeste
yüreğim tutuklu göğsüm kafeste
yanacağız ikimizde ateşte
bir kıvılcım yeter hazırım bak
aşk için ölmeli aşk o zaman aşk

allahım allahım ateşlere yürüyorum
allahım acı ile aşk ile büyüyorum

beni yor hasretinle sevginle yor
sevgisizlik ayrılıktan daha zor
dilediğin kadar acıt canımı
varlığında yokluğunda yetmiyor
varlığında yokluğunda yetmiyor  

Normal bir sesle eşlik ediyordum.Sesim güzel değildi.Hatta berbattı.Ama sesimle eğer şuan biri dalga geçseydi ona büyük ihtimalle "Benim yaralarımın tadına varsaydın,şarkı söyleyen değil şarkı olurdun" derdim. Çünkü gerçekten ilk baş ölüyor gibiydim.Tencerenin altını yakıp yağı ilave ettikten sonra doğradığım soğanları koydum.Salçayı tuzu ve patlıcanları da koyduktan sonra biraz kavurup üzerine sıcak su koydum.Tencerenin kapağını da örttükten sonra yanına pilav ve hazır çorba yapmak için malzemeleri çıkardım.

Sofraya salatayı da getirdikten sonra her şey hazırdı.Kapıda ki anahtar sesini duyduktan sonra son kez sofraya baktım.Önce annem sonra da babam içeri girdi.

- Benim prensesim bana yemek mi hazırlamış ?

- Evet baba.Akşama kadar oturarak geçiriyorum zaten tatilimi 

dedim göz devirerek.Sofraya oturduktan sonra annem ile babamla sohbet ettik.Kahkahalarımız evin her köşesindeydi ve ben içten gülümsemeyi çok özlemişim.Küçüklük anılarından ve erkeklerin hiç bitmek bilmeyen askerlik anılarını konuşuyorduk.Normalde sıkılıp odama geçerdim ama bugün bi farklıydı. Zevkli gelmişti.Ben biraz daha unutuyordum.Vurulmuştum ama galiba sarıyordu seanslarım yaralarımı...



Arkadaşlar lütfen bunu okuyunuz; 

biliyorum uzun zaman oldu yani bir 10-15 gün kadar. Aranızdan mesajlaşdığım çok arkadaş var ve görüşlerinizi bana mesajla yada yorumla atabilirsiniz.Biliyorsunuz ki ülkemiz bir darbe girişimi denen illetden kurtuldu bu başarı hepimizindir.

Ben Ankara da oturuyorum o gece Ankara'nın meşhur yerlerinden olan Kızılay daydım. Haberi duyunca tüylerim diken diken oldu.Canım Babam bizi eve götürdü hemen.Gece yarısına gelirken Allah'a yalvararak dua ettim o anki çaresizliği yerimde olanlar bilir.Cami imamı bize resmen yalvardı.Daha fazla evde oturmak vatan hainliğiydi ve biz ailecek sokaklara çıktık. Birelimizde bayrak bir elimizde korku...

Üzerlerimize ses bombası atıp F16 lılarla alçak uçuş yaptılar.Kulak zarım patladı zannettim.Sivil polislerin bile o yüzünde ki korku.Anlatılamazdı.Hala nöbetlere devam etmekteyiz.Vakit buldukça meydanlardayım.Bu yüzden yeni bölüm geç geldi.Allah Türk'ü korusun. Yorumlarınızı merak ediyorum.Bir görüş veya herhangi bir sıkıntınız olursa mesaj atabilirsiniz..

Kübra Yenigün ** 

Defolu KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin