0.0

33 5 9
                                    

9 yıl önce

"Adın soyadın?"

"Beatrice Mia Clark"

"Ne zaman doğdun?"

" 13 Şubat 1997"

"Nerede doğdun?"

"Sydney-Avustralya"

"Peki Beatrice, bu kadar bilgi benim için şu anlık yeterli. Biliyorsun ki annen Vanessa Clark öldü ve sen ifade vereceksin ki annenin katilinin bulunmasına bir katkın olsun."

Beatrice'in annesi, bilinmeyen bir şekilde birisi tarafından öldürülmüştü. Herkes öyle biliyordu.

Hayır, Beatrice'in annesini öz babası öldürmüştü. Beatrice, bunu kendi gözleriyle görmüştü.

"Beatrice, annen öldürüldüğünde onunla birlikte miydin?"

Beatrice, herşeyi polise demeyi düşünüyordu. Ta ki babasının sözlerini hatırlayana dek.

"Eğer ki ifade verirken ağzından anneni benim öldürdüğüm hakkında birşey geçerse, seni de annen gibi öldürürüm."

"H-hayır."

"Peki, annenin nasıl öldürüldüğü hakkında bir fikrin var mı?"

Beatrice dolu gözleriyle cama baktı. Babasının yüzünü görünce içinden 'Bu benim babam olamaz' diye düşündü.

Beatrice hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Polis onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama acısını hafifletemiyordu.

Aslında gerçek öyle değildi. Babası, annesini acımadan öldürmüştü. Babası bir katildi. Babası, sırf bir zengin kadın için annesini öldürmüştü. Sırf para için annesini öldürmeyi göze almıştı.

Yaklaşık 1 yıl önce Beatrice'ın babası zengin bir kadın ile tanışmıştı. Birbirlerine aşık olmuşlardı denemezdi. Ama paralarına aşık olmuşlardı denebilirdi. Sırf daha çok para için babası bir ay önce o kadına evlenme teklifi etmişti. Ve kadın da kabul etmişti.

Ama bir problem vardı. Beatrice'in babası James Clark, evliydi. Ve babası karısı Vanessa Clark'dan ayrılmaya karar verdi. Annesi ise, ayrılmak istememişti. Çünkü annesi, babasını gerçekten çok seviyordu.

Molly Sullivan, yani babasının aşık olduğu kadın, öyle acımasız bir kadındı ki, annesini öldürme fikrini babasına o söylemişti. Babası ise bunu kabul etmişti. Bu konuşmaları duyan Beatrice, susmaktan başka birşey yapamamıştı. Çünkü babası, Beatrice'ın konuşmalarını dinlediğini duyunca ona şiddet uygulamıştı. Ve o kadın, Molly Sullivan bu olayları duyunca mutlu olmuştu. Bu kadar acımasızlardı işte.

Bir ay içerisinde babası, annesine o kadar şiddet uyguluyordu ki. Buna rağmen annesi, her kavganın sonunda babasına 'Seni seviyorum, ne olursun daha kavga etmeyelim' diyordu. Babası annesini duymuyordu çünkü, o çoktan evden çıkmış oluyordu.

Ve 3 gün önce babası, annesini Beatrice'in gözleri önünde öldürdü. Beatrice, ne dediyse, ne yaptıysa olmadı. Annesi ölmüştü. Bir ayda hayatı bu kadar kötü olabilir miydi?

"Tamam tatlım. Seni fazla üzmeyeyim. İfaden bitti. Şimdi babanın yanına gidebilirsin."

İçinden 'Hayır! Ben babamın yanına gitmek istemiyorum!' diye bağırmak geçti. Göz yaşlarını silerek dışarı çıktı.

Babasının yanına geldiğinde babasına ve o pislik kadına baktı.

"Sizden nefret ediyorum."

Molly denen kadın "Shh! Çok ayıp!" dedi. Herkes Molly Sullivan'ı, Clark ailesinin kötü gününde onlara destek olan iyi kadın olarak biliyordu. Ama öyle değildi.

Karakolda olmasaydı o kadına tekme atacaktı. Ama sessiz kalmak zorunda kaldı.

Babası o kadar acımasız mıydı? Sırf para için eşinden vazgeçer miydi?

Öz babası, bunu yapmıştı. Babası sadece annesini öldürmemişti. Gerçek Beatrice'ı da öldürmüştü.

Peki, kim bilebilirdi ki, gerçek Beatrice'ı Luke Hemmings'in getirebileceğini?

Y/N: Yeni bir fanfiction ile karşınızdayım! Biraz saçmalamış olabilirim ama bence güzel oldu. İlk sefer böyle üzgün ve kırılmış bir kızın hikayesini yazıyorum. Yani ilk kez böyle bir karakter yapıyorum diyebiliriz. Ah, notta bile saçmalıyormuşum gibi geliyor. Neyse, beğenmenizi umuyorum. Bu arada bu hikaye biraz kısa bir hikaye olacak. Bir on-yirmi bölüm falan. Belki daha da uzun olabilir. Bilemiyorum. Neyse. Sizleri seviyorum!

Sena Asya

Sınır: 4 oy

Broken Girl// l.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin